5 Kasım 2017 Pazar

Nisa...

Bir dünyaya iniş hikayesi nisada, bir bölünme.. bir çoğalma.. Bir gurbet dunya bir gurbet kadın.. Bir sıla, nefsi vahide..
Vahdetten kesrete adım adım insanlar arası düzen, haklar.. Yaşarken ve ölürken hukuk.. Hiç bir boşluk kalmaksızın..Ve hep takdir edilen bir nasiple...
Önce nefsi vahide..vahdet..
Sonra besse.. dalga dalga yayılma.. kesret
Sonra düzen, insanlar arasındaki haklar, hukuk..
Insan muhtaç bir varlık ,
Iki şey için birbirinizden istersiniz dedi Allah,
- Allah için
-Erham - Akrabalık hakkı için
Sonra hükümler, yetim hakki,kadın hakkı, miras, evlilik, boşanma, kimseyi kimsesiz bırakmadı. En zayıfın hakkını tuttu önce.. Kalbi hasyetle titreten ayetlerle korkun,taa niyetlere iç seslere takva dedi ..
Yaşadığımız hiç bir şey basit değildi, sözün ağırlığı niteliği , akti ve bir tutuculuğu vardı.
Nikâh sözlü bir akitti, gönlü almak için mağruf,kerim; bir açığı kapatmak için sedid, kalbinde sıkıntı olanlar için belig bir söz gerekliydi.
Toplumsal düzenlemelerden sonra Allah beyan ederek, hidayet ederek  tevbe nasib ederek hafifletmek istiyor dedi ayetler..
Şehvet ehli ise,dünyanın  kendilerine süslü gösterdiği mal, mülk, zinet,ev, araba, lüks rahat konfor statü karşı cinsle münasebet batağına kendi battiklari gibi herkesin de batmasını büyük bir meyille ister..
Demek ki ehli şehvet, yani şunlar bunlar değil sadece benim bir cüzüm, Allah ın istediği yerde değil.. o cüz benim kacta kaçım, işte tüm bu beyanat beni şehvetimden, hakkı batıldan ayırmak için..
Üzerimde ağırlık, sebepsiz sıkıntılar buhranlar, ibadet ettirmeyen ye's, teheccüde kaldırmayan uyku, tahammülsüzlük sabırsızlık varsa, o zaman  yeniden bir bakmalıyım kaçta kaçım namaz kılıyor, kacta kaçım gercekten tevekkülle iman ediyor benimm..
Enfüsî, içsel düzenleme böyle iken yeniden insanlar arası bir düzenlemeyle
Mallarınızı batıl yolla yemeyin , ancak rızayla...
Nefislerinizi öldürmeyin
Allah'ın her alana ayrı kuralı yok demistik.
Kun fe yekûn... ol der olur..
Bu kuralların hepsi maddi hayatta geçerli olduğu gibi manevi hayatta da geçerli.. Bakış mimik vermek almak fedakarlık ya da istek hepsi bir alışverişten ibaret.. vererek de alarak da zulmedebiliriz , zulmederek hem kendimizi hem o kişiyi içimizde ya da onun içinde öldürebiliriz.. Ya lillah vermek ve vakar, ya istiğna ve tevekkül..
Zulüm ve aşırılıkla böyle yaparsanız ateşe yaslanisinizi kolaylastirirsiniz dedi.. Kolay mı bu ince çizgide yürümek.. şehvet tuzaklarına basmadan incitmeden incinmeden yürümek..
Işte Rahmeti yetişti, kim de yasaklanan şeylerin büyüklerinden sakınırsa , niyet ve gayret gibi kocaman bir alan açtı bize sakınma takva karşılığında, Kerîmce bir yer vaad etti..
Yürüyoruz.. hayat bu yürüyüşten ibaret , takva dikenlere takılmadan, sırat rikkatle yürümek.. Yürümezsek yurutulecegiz.. Yüz üstü düşmek, emeklemek sürünmek de var , hem burada zillet hem orada yorgunluğu geçirecek kerim bir yer değil varılan, yaslanılan bir ateş...
Mutlu evlilik araştırmaları var mesela.. Bütün araştırmacılar evlilikle baslayan süreçten alıyor  veriyi.. Halbuki kaç vaka gösterdi Allah , mutlu evlilerin öncesine dair bir temizlik var.. Haram bakıştan bile sakınmış olmak , bir rahmet olarak dönüyor hiç tanımadığın biriyle aynı evde yaşamaya başladığında, Allah'ın  katındaki bir ahitle..Aşık olmak başka türlü bir temizlik, burundan gelir cinsten :)
Sonra ... Allah'ın bazınıza verdiği fazlı temenni etmeyin. Allah'ın fazlından isteyin dedi Allah...
Bütün hayatım bir sabun köpüğü oldu bu ayetle.. Zaten su üstüne yazı yazıyordum. Hayatım bir film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden..
Ilkokuldaki süslü kızın dantelli çorabı, kuzenin sarı saçları, öbürünün yeşil gözleri , arkadaşın  mülayim babası, kendinden emin annesi, birinin dersleri, diğerinin özgüveni, kıyastan geçmeyen bir zerremi bırakmış mıyım acaba, ya ellerin eşleri........ "
Herkes kendi ilmihalini kulluğunu okusun dedik. Kendi kulluğunun nerede durduğunu, kâfir nefsini  yani.. Kâfir deyince neden ağır gelsin.. Kâfir gerçeği örten demek.. Eline avucuna doldurduğu boyunu aşan nimeti görmeyip beğenmeyip ben şunu hak ediyordum diye bilmediğini temenni etmek zaten kelime anlamıyla desteklenen boş hayal , hüsran ,hayal kırıklığı, isyan..
Onun karşısında Allah'ın fazlından istemek var.. Ah vah etmek degil, bu ne büyük güzellik Rabbin sunduğu  .. Ben varım ben burdayım karîbim yakınım diyor..
Kula düşen şeytan gibi mey'us olmak değil,odun  gibi kırılıp kalmak değil, cılız olup saga sola savrulsa da boynu egik bir ekin gibi  umutla ve bütün halini Allah a götürerek dua etmek,yağmur günes yaz kış O nunla olmak, çalışmak çabalamak.
Bütün dünya bize çalışırsan başarırsın diyor..
Çalışırsak kazanır mıyız..?
NASIB...
Surenin en başında fırlatılmış bir ok her ayetle , razı mısın diye soran..
Süre herkesin hakkını teslim edip yerine koydukça, içimizde kaynayan binbir fitneye tabi duygu.. yerini beğenmemek bizim melekemiz haline gelmiş..
Allah en temel ayrılık yeri olarak kadın ve erkeği koyuyor önümüze.. Her şey çifter çifter eş ya..
Kadın için de erkek için de herkese kesbettigi vardır demedi. Kesbettiginden çalıştığından emeğinden bir nasibi vardır dedi..Nasib Allahın elinde , kesb kulun , kesbetme becerisi yine Allah vergisi ve vehbeden yine Allah.. Kul ne ile övündüğüne baksin.. "Çalıştım emek verdim dişimle tirnagimla kazandim."
Ehlektu malen lubeda...

Süreyi ilk okudugumda tefsirine başlarken her ayet , nasib... demişti.. Şimdi kuvvetle tamamlıyor nasib ne rızan var mı...