7 Ağustos 2010 Cumartesi

İncir ve zeytine dair..

İncire ve zeytine..
Ve ikisini bağrına basmış yücelere..
Bir de denize ve üstündeki ize..
Kalbine,şu emin beldeye,kaygan zemine..
Ve de iki uç arası asılı kalmış ademe..
En güzel kıvamda var edilene..
Sonra aşağılardan aşağı düşene..
Tükenmez bir ecre koşabilene..
Ya da bir yolda yürüdüğünü yalanlayabilene..
Ve şimdi de hüküm vericilerin en güzeline..
O nun yemin ettiklerine..
Yemin ederim ki,
Ayağımızdaki prangalarla indiriliyoruz
Yerimiz deniz seviyesinden aşağılık
Az ilerisi bataklık
Ağlayan sazlık
Kokan aymazlık
Terleyen şehir,yazık
Azığımız isyan,kışa hazırlık
Yanıyor insanlık
Serinletiyor deniz
Yanıyor tekrar tekrar
Serinlemiyor içi
Arıyor herkes en güzeli
Hüküm vericiyi
Ama hapis,kilitli
Yeri,kendi dibi
Haykırıyor incinişini
Sırtında çanta,sıcak çadırın içi
Tam beş gün sefil
Hacdan beklenen fedakarlıkla
Bir rock festivali..
Ağlıyorum tüm sesler
Kalplerin sessizliği
Karanlık,dipsiz karanlık
Ve ağır bir koku..
Musa yürümüyor çünki..
Hapsettik en derinimizde şimdi,
Görmüyor ilerde yanan ateşi
Katmer katmer içre camdan kalbi
Ve onu tutuşturan
Zeytini...
Akçay,zeytinli..
Ay soyulmuş bir hurma dalı şimdi..
Ramazanı müjdeliyor gökyüzü şiiri..
6 ağustos 2010..Şaban 1431

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder