30 Kasım 2010 Salı

Kıvam,Terkip,Hayat ve Monotonluk

       Hayat bir kıvam istiyor insandan..Bunun için sürüp gidişi,olur da bir gün ortaya leziz bir şey çıkar  mı bekleyişi..Zaten yok mu her şeyin bir terkibi.Su bile iki hidrojen bir oksijen değil mi..Şu her gün göre göre alıştığımız su,tıpkı insan gibi,nedir insanın terkibi peki,bir kaç damla kan binbir türlü endişe mi sahi...Her gün bambaşka bir halde oluşumuz göstermiyor mu içimize bir şeyler katıldığını ya da eksildiğini...Harcamıyor mu,israf etmiyor mu insan en somut, basit ve anlık lezzetlerde tarif,kıvam,kombine yeteneğini...Bugün neyim eksik benim..Neyim fazla ki böyleyim..Kıvam tutmamış,vasat nerelerde kalmış..Bir baksak,kokusundan anlasak,kokuyor buram buram aslında,ah bir koklasak,kaçmasak..
       Bu tatlının üzerine meyveli sos,bu elbisenin üzerine şu kolye,altına şu ayakkabı,damağımda şu lezzet,kolumda sevgilim bile bir kombinenin parçaları..Ununu fazla koymuşum sert oldu böreğim,dua edememişim yavan oldu işlerim,rast gelmedi niye,faydasız bir iş mi acaba,içine hangi duygu olmalıydı..Bu hareketin üstüne bir tebessüm ne iyi giderdi,bense donup kaldım,akmadı,olmadı..Oysa bir krebi tutturmak,bir pilavı tutturmak zor bir iştir,uğraşırız,ben onlardan önemsiz miyim...Ruhum taşlaşana kadar beklemesem,bir yöntem geliştirsem olmaz mıydı,üstünden kaç gün geçer pişirdiğimiz yemeğin,ruh bekler kandilden kandile,ölümden ölüme,çaresizlikten hastalanmaya yenilenmeyi,ille dara düşünce mi..





Güne yeniliksiz başlıyoruz her sabah
Aynı kör aynasında küflü alışkanlıkların
Süsleyip saklayarak sıkıntılarımızı
-Kendimizden bile-
düşüyoruz ömrümüzün o ölü çizgisine
duyarsız,devinimsiz,umutsuz
Güne heyecansız başlıyoruz...

Şükrü ERBAŞ




        Ne kötü değil mi? Neden hayat monotonlaşır..Her gün aynı iş..Çoluk çocuk, gönder,gelsinler, iş,bulaşık,yemek, çamaşır..Her gün aynısı..Kapansın perde akşam olsun,açılsın sabah olsun ondan mı...Aynı insanın aynı işi aynı şartlarda yapma imkanı var mı, asla,iş aynıysa da neydi formül,verene duayla,iş+ruh+sonsuz,hiç bir zaman aynı olamaz yaptığın iş,aynıysa fena,ruh yok işin içinde sonsuz yok.Yetişmeyen zaman var,iş bile şikayetçi bizden,kaybolmuşuz kendimizden...Renk,tat,koku,dekor değişikliği ne kadar önler sıkılmayı,bir an,gün,hafta sürer mi,malesef..Ruh katmalı hayata,ve hayat vermeli her an ruha,dilenmeli kudret akışlarının sahibi Hayy olandan....

4 yorum:

  1. Sanki benim kafamdaki soruları yazmışsın,öyle benimmiş gibi okudum yazını ama benim yazacağımdan çok daha derin bir yazı olmuş.Bir de hayata nasıl ruh katacağız,çözüm ne yani pratikte,daha detaylı yazsaymış keşke dedim.Tamam en başta dua ama kendi cüz-i irademizle bir şeyler yapmalıyız,acaba ne?Somut öneriler ufuk açıyor inan.
    özlem

    YanıtlaSil
  2. yaşamış olmak için yaşıyor kimimiz sanki.aynen dediğin gibi "Kapansın perde akşam olsun,açılsın sabah olsun..."Görev gibi yaptığımız her şey;robot gibiyiz.O koşuşturmacanın içinde eşimle göz göze gelebildiğimizde hissediyorum,ne kadar yorgun,ruhsuz,monoton olduğumuzu.Hayat mı bizi bu hale getirdi,biz mi hayatı zorlaştırdık bunu düşünüyorum hep."bir günü diğeriyle aynı olanın vah haline" demiş peygamberimiz.Bir günü diğerine hiç benzemeyen efendimiz.Ümmetinin haline ne çok üzülüyordur kimbilir.Bir de sen arada çıkıp,"nereye gidiyoruz" diye sormasan var ya... Hızlı hızlı koşarken ben,arkadan son anda yetişip,ruhuma dokunup "dur bi dinlen,kendini dinle kardeşim" diyosun sanki :)

    YanıtlaSil
  3. Müjgan,işte ben de kendime dur demek için yazıyorum,yazınca yavaşlıyorum...

    YanıtlaSil
  4. Özlem,öyle yavaş yavaş ilerliyor ki,tıpkı tarif tutturmak gibi,en beceremediğimizi..Ama çabalıyorum,bu yazıyı yazdığım gün,biraz hüzün,biraz tebessüm,bolca kırık döküklüğü yapıştıran bir umut yapıştırıcısıyla başladım,güne..ne gelirse benim için deyip razı olmak,itiraz etmemek lazım,ya da en yakın yoldan geri dönmek ama,kendim çok ağır aksak olduğumdan yaşayamadığım şeyleri yazmak istemiyorum.Ama duayla,konsantre bir duayla olur inşallah,bir de bakmak galiba küçük ayrıntılara...duayla ve dua isteyerek....

    YanıtlaSil