24 Ocak 2011 Pazartesi

Korkunca..Daralınca..




       Hayat kararlardan ibaret..Kader seçeneklerine verilen kararlardan.Ve biz seçimimiziz.Her an, içini neyle doldurduğumuza şahitlik ediyor.Onun için insan vel asrın söylediği ziyandan kurtulamıyor.Çünkü her işin daha iyisi var,her sözün daha güzeli,nispetle bir güzeline hüsranda bizimki..Bazen salim kafayla alınan bir karar tüm hayat kelebek etkisi,amel niyete göre,ne büyük kredi... 
        Ama rahat insan..Şu ünlü ihtiyaç piramidine göre her şeyi tamam.Barınağı,yiyeceği ve giyeceği,seviliyor,sayılıyor dahası,makamı,mevkii,mesleği,hatta zevkleri...Neyi seçiyor o zaman,neye göre seçiyor?Zevkine,keyfine ve rahatına göre,şimdi burada,ben diyerek yapıyor an seçimlerini.İçi dolmuyor anın,zaman geçiyor.Ama Rab bırakmıyor kulunu,silkeliyor bazen,gönlünü hüzün sarıyor,nedensiz!her şeyi olsa da mutluluğu olmuyor.Ya da ölüm geliyor,yakınlarda bir yerlere,ateş düştüğü yeri yakıyor.Ya da sadece bir rüya sahne ediliyor gecenin o muhteşem uyku salonunda..Korkuyor insan...Korktukça dönmek istiyor,bir kurtulayım diyor,o zaman çok başka olacağım,iyi olacağım,erdemli olacağım,giymediğim şu gömleğimi vereceğim,mesela!Düzenli olacağım,tertipli olacağım,evrak tutacağım diyor bir öğretmen mesela,müfettiş telaşıyla...Bir kaza sonrası ölümle burun buruna gelen biri,başladığı namazı bırakıverir işler yoluna koyulunca..Hastalıklar iyileşince,borçlar ödenince,aşık olunan kişi ile evlenince,sınav kazanılınca,muratlar alınınca gider duanın tılsımı hayatlardan.Ayaklar yere sağlam basıyordur çünkü artık,yürek dalgalanmaları bitmiştir.Fırtınalı denizde boğulma ihtimali uzaklardadır artık,gemi karaya yanaşmış,insan,mesken tutmuştur taşlaşmış bir yeri.Dahası onu karaya bizzat çıkarmıştır lütuflar sahibi Rabbi....


6:63 -De ki: "Bizi bu tehlikeden kurtarırsa elbette şükredenlerden olacağız" diye gizli ve aşikâr O'na yalvarıp dururken, karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarır?


10:22 -Sizi karada ve denizde gezdirip dolaştıran O'dur. Hatta gemilerde bulunduğunuz ve o gemiler, içindekilerle beraber hoş bir esinti ile akıp gittikleri ve tam keyiflendikleri sırada o gemilere şiddetli bir fırtına gelir çatar ve her taraftan onlara dalgalar gelmeye başlar. Bütünüyle kuşatılıp artık bittiklerini sanırlar. İşte o vakit tam ihlas ile Allah'a yalvarır ve dindar olurlar: "Eğer bizi buradan kurtarırsan, andolsun ki, şükredenlerden olacağız." derler.


17:67 -Denizde başınıza bir felaket geldiği zaman, Allah'tan başka yalvardığınız bütün putlar kaybolur. Allah sizi tehlikeden kurtarıp karaya çıkarınca da yüz çevirirsiniz. Zaten insan çok nankördür..



Nankördür insan,en büyük handikapı vefa ve şükür olan,bir yanı nisyan olan insan...Tek çözümü anmak,zikretmek,hatırlamak,Rabbiyle ünsiyet kurmak olan insan.Bilecekki vefalı olacak ya ahmak.Bilecek ki akıllı insan karada karar verir,her yerde uygular,denizde korkmamak için,karada karar vermeye muhtaç insan...
Ne güzel anlatıyor Mevlana HZ.
İçinde üç balık bulunan gölcüğün hikayesini duydun mu sen? Belki “Kelile” de okumuşsundur ama, o kabuktan ibarettir, bu anlatışımız ise canın da içidir, bak dinle...

Bir kaç balıkçı o gölcüğün yanından geçerken balıkları gördüler, üç tane idi, lakin üçü de bir birinden güzel ve iştah açıcıydı... Derhal koşup ağ getirmeye gittiler. Balıklar anladılar durumu. İçlerinde akıllı olan yola düştü; gidilmesi gönüle hiç de hoş gelmeyen yola koyuldu. Aklından dedi ki:

“Bunlara danışmayayım, türlü türlü fikirler ileri sürerek azmimi gevşetirler. Yurtlarının sevgisine kapılırlarda , tembellikleri, bilgisizlikleri bana da sirayet eder. Danışmak, akıl almak için diri kişi lazım ki, baş vurasın amma... nerede öyle bir diri.. Bunlara danışmanın zamanı değil!. Kendine gel, yola düş. Bu gölcükten denize doğru git,denizi ara... Şu girdaplara kapılma.”

Göğsünü ayak yaptı o akıllı balık , yollara düştü. O tehlikeli yerden ta nur denizine kadar yüzdü... yüzdü!... Nihayet ulaştı koca denize. Ardına köpek düşen ceylan, hayatında bir damarı dahi kalsa koşar ya!.. İşte o da; onun gibi koştu , pek uzun olan o yolda zahmetler çekti; fakat sonunda emniyet ve afiyet makamına erişti. Kendisini uçsuz bucaksız, hiç bir yandan kıyısı görünmez denize attı!...

Derken balıkçılar ağ getirdiler... ikinci balığın, yarı akıllının ağzının tadı kaçtı. Dövünmeye başladı:

“Eyvahlar olsun, fırsatı teptim... Nasıl oldu da o yol gösteren akıllı diriye arkadaş olmadım, ona uymadım!.. Ansızın gitti, lakin; benim de hararetle ardına düşmem gerekirdi!.. Fakat geçene acınmak, dövünmek hatadır. Gitti mi, gider!.. Gayrı onu anmanın hiç bir yararı yoktur. Şimdi denizlere, emniyet yurduna ulaştı o, bize düşen de onun yolundan yürümektir. Bir çare bulmalıyım, en iyisi kendimi ölmüş gibi göstereyim, suyun üzerine çıkıp karnım yukarıda , sırtım aşağıda olduğu halde kendimi salıvereyim. Su nereye götürürse, gideyim. Yüzen kişi gibi değil de, âdeta bir saman çöpü gibi su üstünde sürükleneyim ..”
Dediği gibi de yaptı. Ölü taklidi ile su yüzüne çıktı, sürüklenirken aynı çöp gibi, kendini tamamen suyun akışına bırakmış öylece gidiyordu, bata çıka. Balıkçıların biri gördü:

- Eyvah, dedi, en iyi balık öldü!...

Balıkçıların hepsi kederlenirken, balık onların “eyvah” demelerine sevindi. “Galiba kurtuluyorum...” dedi içinden. Balıkçılardan biri suya girdi,yakaladı onu, fırlattı kıyıya. Balık; çırpına çırpına gizlice suya fırladı, gitti.

Üçüncü balık, o ahmak ıstıraplar içinde kalakaldı. Kurtulmak için sağa sola çırpındı durdu, fakat avcılar ağ attı yakaladılar. Ateş üstündeki tava içinde ahmaklıkla eş oldu. Ateşin hararetiyle kızıp kaynadıkça akıl ona:

- “Sana hiç korkutucu bir zat gelmedi mi?..” diyordu.

O da işkence ve belanın içinde kafirlerin dediği gibi:

“Evet geldi!...Eğer bu sefer , şu boynumu kıran mihnetten kurtulursam ; denizlerden başka yeri yurt tutmam. Bir gölcükte oturmam artık. Uçsuz bucaksız bir su arar, emniyette ve sıhhat içinde ömür sürerim...” demekteydi ahmakça!...

Ahmakların; ahde vefası olmaz!...Tekrar dünyaya döndürülseler yine yapma denen şeylere bulaşırlar, onları yaparlar.

Can korkusuyla değil,Rab haşyetiyle titreyerek,umutla,az da olsa devamlı,içten,yalvara yakara anmaktan başka yol yok ummana,üst katlara çıkmaya,sınıf atlamaya....Vesselam...



       

2 yorum:

  1. yazını okuyunca yıllar önce gördüğüm bir rüyayı hatırladım.20 sene önce gördüğüm,beni derinden ama çok derinden etkileyen,uyarı niteliğinde,korkutan,sarsan bir rüya.Kan ter içinde uyandığımda Allah'a bir söz vermiştim.Sabah uyanıp okula gittiğimde unutmuştum rüyayı da,verdiğim sözü de...Anlattığın hikayedeki aptal balık beni anlattı bana."daha zamanın var" diyor içimdeki şeytan mı,nefsim mi bilmem.sürekli aynı söz;"daha zamanın var" beni doğrudan uzaklaştırıyor;namazdan, Rabbimle buluşmaktan alıkoyuyor,sona yaklaşıyorum her saniye,içimdeki ses "zamanın var" diyor.Rabbim nefsimi yenmeme yardım etsin,verdiğim sözü tutmama... Allah yardımcımız olsun sevgili Nagihan,Rabbim yüreğinden sevgisini eksik etmesin,hep çoğaltsın inş.Allah senden razı olsun.

    YanıtlaSil
  2. Allah verdiğimiz en önemli sözü tutmayı nasip etsin,alnımız ak,yüzümüz pak olarak inşallah,duayla...

    YanıtlaSil