25 Eylül 2011 Pazar

İstanbul

          Gökyüzünün çörekotları demişti biri sığırcıklara..Gökyüzünün sedef taşlarıydı martılar İstanbul da...Göğün menevişi,yerin dalga dalga vurmasıydı kalbin kıyılarına..Yolda olmanın,yola koyulmanın huzurunu bir iç burkuntusu izledi,kelime havayı karartacak kadar etkili bir sihirdi,başımı kaldırıp göğe baktım,her yer sisti,sis kedere ne kadar benzerdi...Devam ettik,yola devam,güneş yükselene kadar,deve yavrularının ayaklarını kızdıracak kadar çöl kumları,kuşluk vaktine kadar,duha vaktine kadar...Aydınlatan aydınlatana,merhametlilerin merhametlisinin dargın olmadığına binlerce şükredene kadar..
    Elimde Beş Şehir'in İstanbul u,muhteşem tasvirlerle şehri İstanbul,mimarisi,musikisi ve kendisi,ille sahabeler,veliler,sultanlar barındıran kendisi,açtı kendini bambaşka bir bakışla yine...
    Menzile varmamız ise bambaşka bir hikaye,bu insanlar lütuftan,himmetten başka hangi sebepten hizmet eder bize..Nedir bir otobüs servisini en az yedi kişiye sorarak bir Kuran Kursunu aramaya iten,patronundan zar zor izin alarak..Bir dolmuş şoförü neden son durağı geçip ticari taksi gibi kapının önüne getirsin ki,ücret talebine dua edin yeter desin...Varınca kapıda Valide Sultan karşılasın,Baba evinde yüzlerce kişi ağırlansın,''Kızım'',''İslam Ordusu'' denilsin..İstanbul her seferinde bir başka ya,baba da her seferinde bir başka,bir kız her ziyaretinde başka bir kapısından giriyor baba evine demek ki...Babasının bambaşka bir hususiyetini görüyor,belki evden ayrıldıktan sonra tanıyor,belki çok özlüyor,belki senede bir gün yeniden gözgöze geliyor,ve tüm dertlerini okuyor da baba yüreği,kavuşma sevinciyle yükselen yüreğine sesleniyor:
-Efendimiz'e miracda soruldu,''Seni neyle mükafatlandırayım?''
-Efendimiz çok çilelerden geçtim,kullukla dedi...
Kulluk en büyük mükafat,kızım..Nasıl kul olursun...Menfaat için eğilme,ben deme ,kulsun...
Tüm azaların göz kulak kesildiği an,kaç zamandır müthiş bir iştiyakla,canın uyandırmasıyla düşünüp durduğum şehadet canlanıyor,
-En zor imtihan,Allah ın şahidi olabilmek...
Benim denizim,göğüm,martım,istanbulum...Ve içime ne zamandır düşürdüğünü tasdikliyor,imandan ihsana giden yolun vasıtası şehadet...Şahit olanın kendiyle işi ne,çıkıyor kendinden ve hizmet...
-Diğergam olmayan kalpte inkişaf başlamıyor...
-Herkes problemini Efendimizde çözer,fiili kıstas..ve onu tanımanın tek vasıtası takva. .Büyük netice isteyenler,gaye büyük vasıta küçükse ne ala...Ve dudaktan bal damlar,ahla eyvahla nedametle kalplere bazen kan damlar...
-Tazim bil emrillah,şefkat ala halkıllah..
-Hanım,iki sonsuz,-sonsuz,+sonsuz arası...Örnek alacaksak:Hatice...
-Benim sağlığımda vefatımda sizin için hayırdır,amelleriniz bana ulaştırılır diyor efendimiz,O nu amellerimizle ziyaret edelim...
-Sizden bir kişi yirmi kişiye bedeldir,ve hafifletme bir kişi iki kişiye bedeldir.Enfal...Bu ayet düşünme ödeviydi...
***
         Eyüp Sultan da sonbahar..Sabah da şahit Eyubun zikrine,duasına kuşlar bir olmuş imamlarla,çınarlar duaya durmuş,bir ağlamaktır almış herkesi pencere önlerinde...Yere düşen yapraklar,İstanbul da sonbahar...Simit ve çay..Bir sürü farklılığın rengiyle sevmek birbirini..Rabbin sevdiği birini ziyarete gitmek ve duymak Rabbini çok seven birini,bu kadar yakın hissetmek ilk kez gördüğü birini,koklamak artık o koku sümbül müdür yoksa reyhan mı,gül mü?Naz makamı nasıl bir yerdir,aşkla bedenden düşmek züleyhaların kaderi midir?Tek istediğim cemali,daha ne olsun diyen ve bu kadar da mutlu kalabilen başka kim bilir kaç veli vardır?Muhabbetin bedeli herkeste aynı mıdır?Dönemeçlerde bize düşen kararlar yolu uzatır mı,insanları idare etmek yol aldırır mı,ana baba kardeş neresinde gönlün,nereye koymalı?Bir kadının günü ayı yılı nasıl olmalı?Yatalak bir insan geceleri yorulur mu?Bu başka aleme bir geçit var mı?Kabe her zaman yerinde mi,yoksa ona varamayanlara o koşmakta mı?......
        Bir vapurda dalgalanan griye giydirmek hüznü,ve giyinmek İstanbulu,sübhanallah zikriyle,günde en az yüz kez hayran olmalı...Ve acıkmak..Ve ayrılmak,kapısından geçerken içinin kaldığı caminin şadırvanında bakışlarını yıkamak,ve saat...Yetişmeye çalışmak...Ve dönmek..İstanbula gitmekten memnun,Ankara ya dönmekten memnun,halinden memnun iki gün iki aya,iki yıla bedeldir...Dönünce haberini almak müthiş perşembenin,eh napalım biz demedik mi,
            Bir tatlı tebessümün bin vuslata bedeldir..
            Gözlerin,gözlerin,gözlerin hayat verir..

1 yorum:

  1. Rabbim razı olsun,ne zaman yazacak diye bekliyordum,halimizi İstanbul'u en güzel sen anlatırsın..Züleyha abla demişti ya hani;gönlünüze geldiysek,oraya da gelmişizdir diye,gönlümüzdeydin o müthiş,inanılmaz,anlatılmaz perşembede...
    bizi lutuflandıran,bizi birbirimize sevdiren,sevdiğinin dizi dibine oturtan Alemlerin Rabbine hamdolsun..

    YanıtlaSil