28 Kasım 2014 Cuma

Ravha...

Hayatımızı film izler gibi izlediğimiz zamanlar olur ya, öyle dışında ..işte öyle bir anda vardık bi'ru ravhaya. Ravha kuyusuna..Bedir de..Medine yakınlarında..Küçük bir belde Bedir..Bu ülkede gördüğüm ilk şehit anıtı var kabristanin önünde..yolda bu dağ meleklerin indiği dağ midir diye baktığım yücenin eteklerinde, Bedir e hoşgeldiniz yazıyor, tüm küçük beldelerin girişindeki sevimli renkli tabelalara benzeyen yazıyla...Haberimiz yok yol üstünde nerelere gidecegimizden, rehberimiz bir ogrenci velisi, takılın peşime demiş, düşmüşüz yola...Alelacele..ziyaretten çıkıp yola cikmisiz istemeye istemeye...arabalar taşlı Kayalı engebeli yollardan atlayarak zikzaklar ciziyorlar, uyku bekleyen gözlerime güneş doluyor, neresi burasi diye bir iz arıyorum, el yazıları görüyorum kayaların üstünde, ok işaretleri: bi'ru Ravha...
Ravha ruhumu serinletiyor rayihalarla...
Ama beden çok ruhun yanında, beden kesif, aciz, uykulu, yorgun, aç...
Kuyunun yanına çektik arabalarimizi, üzerinde depo mu su tankeri mi bir şey var, iki musluk...suyu aciymis kuyunun, Bedir ashabi icsin diye bir yudumuyla tatlanan su bu..Hala akıyor ne mutlu...arkadaşlar resim çektiler, çocuk pozları, eskisi kadar sinirlenmiyorum diye sevindim. Suyu içtim, kulaklarimi kapadim..şifa diye cocuklarin elini yüzünü yikadim, sanki bunları ben yapan ben degilmisim gibi, o hissi biliyoruz yapıyoruz ama farkında olmadan...
Sonra işledi içime , bi'ri ravha...

Medyen suyuna varmış gibi..Bir Medine yolunun mührü gibi..Iki dudaginin arasında hayatimin tadı gibi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder