2 Ekim 2018 Salı

Fi sebilillah

فَلْيُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللّهِ الَّذِينَ يَشْرُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا بِالآخِرَةِ وَمَن يُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللّهِ فَيُقْتَلْ أَو يَغْلِبْ فَسَوْفَ نُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا ﴿٧٤﴾
Nisa 74..

Nisa suresinin tefsirini okuyup kelimeleriyle derinleştikçe anliyorum ki,süreyi meal ve arapça okumasıyla önceden bilişim, hic deniz görmeyen bir kimsenin deniz tasavvuruna benziyormuş, şimdı ise denize kıyısından ayaklarını ellerini yavaş yavaş dokundurmak, üşümek, tuzu hissetmek, hayran olmak, ayağını taş kesmek, yosuna bulanmak belki, denizin de seninle bir hukuku olduğunu öğrenmek... çokluklardan teke doğru yüzmeyi hayal etmek...

Önce vahdeti hedef koyup, git gide kesreti açtı ayetler , kadının yaratılışıyla ilk kesret ، ardından evlilik hukuku yetim mal miras hukuku , aile, komşu, yolcu , arkadaş  , ilk damladığı yerden bir katrenin yayılması gibi bir yandan kulluk şablonu, toplumun zayıfını sahipleniş.. buyume bir yandan..Sonra her fırsatta kulluk, rıza, nasib e kismete rıza..
Uzun ve acılı bir itaat bahsi, ardından kalbine sıkıntısız itaat yerleşmiş mümine nefer olma emri ...
Kocaman bir hayat felsefesi , dünyayı verip ahireti alanlardan olmak için savaşmak, Allah yolunda kendinle , hevanla, seni arza mıhlayan her neyse onunla..

Fi sebilillah, Allah yolunda ..

Sırat değil, tarik değil ille sebil demişse Rab, neden sebil ...
سبل:işlek yol, akan göz yaşı, boy veren başak,göz , bulutun yağmur indirmesi , bol ve yaygın yağmur, hüccet delil sebep su içme yeri ×günah
Kuranda sebil 176 kez geçmiş. Bakarada hep savaş, infak ,cihad ;Ali imranda savaş, ehli kufr ile mucadele ayetlerinde..
Nisa da yol, sefer ( kurb- cenb) , savaş, hicret, darp, Allah ve müminlerin yolu olarak görüyoruz.

وَلَا جُنُبًا إِلَّا عَابِرِي سَبِيلٍ حَتَّىٰ تَغْتَسِلُوا﴿٤٣ النساء﴾


وَمَنْ يُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَيُقْتَلْ أَوْ يَغْلِبْ فَسَوْفَنُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا ﴿٧٤ النساء﴾


فَلْيُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ الَّذِينَ يَشْرُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَابِالْآخِرَةِ ﴿٧٤ النساء﴾


وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ﴿٧٥ النساء﴾


وَالَّذِينَ كَفَرُوا يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ الطَّاغُوتِ﴿٧٦ النساء﴾


الَّذِينَ آمَنُوا يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ﴿٧٦ النساء﴾


فَقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ لَا تُكَلَّفُ إِلَّا نَفْسَكَ﴿٨٤ النساء﴾



فَلَا تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ أَوْلِيَاءَ حَتَّىٰ يُهَاجِرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ﴿89 النساء﴾


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا ضَرَبْتُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَتَبَيَّنُوا﴿94 النساء﴾


وَمَنْ يُهَاجِرْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ يَجِدْ فِي الْأَرْضِ مُرَاغَمًاكَثِيرًا وَسَعَةً ﴿100 النساء﴾


وَيَتَّبِعْ غَيْرَ سَبِيلِ الْمُؤْمِنِينَ نُوَلِّهِ مَا تَوَلَّىٰ وَنُصْلِهِ جَهَنَّمَ﴿115 النساء﴾


حَرَّمْنَا عَلَيْهِمْ طَيِّبَاتٍ أُحِلَّتْ لَهُمْ وَبِصَدِّهِمْ عَنْسَبِيلِ اللَّهِ كَثِيرًا ﴿160 النساء﴾


إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ قَدْ ضَلُّواضَلَالًا بَعِيدًا ﴿167 النساء﴾


صراط: düz yol cadde , araplar başı sonu belli dümdüz cadde diye tanımlamışlar, ilginç mevaridde hiç bir tanımı yok tarikten başka..
Kuranda 46 kez geçmiş, biri hariç hepsi sırat-ı müstakim, sırat-ı Azizil Hamid , tek istisna saffat 23 te siratul cehim...

Araf 82 de hem sırat, hem sebil kullanılmış,
و لا تقعدوا بكل صراط توعدون و تصدون عن سبيل الله..
Her caddenin başına oturarak iman edenleri Allah yolundan çevirmeyin..

Bize yol levhası olabilecek yardimci kelime ise sebille çoğu yerde beraber kullanılan صد men etmek

alıkoymak ...

طرق :kapıyı vurmak, gece doğmak, gece , develer birbiri ardinca gitmek gelen,zühre yıldızı,susmak,doğum güçleşmek
Meyletmek, yol mezhep dinde gidilen yol tarikat, çekiçle dövülmüş 
Gibi pek çok sözlük anlamının içinde , arabın en somut bulduğu, her türlü yol ..

Allah yolunda / fi sebilillah/ savaşmak, hicret etmek , ehli küfürle mücadele etmek , infak etmek tam olarak nisa 60- 70 . Ayetler arasında tam teslim bir itaatle istenen kalbi kıvam, sebilillah görünmez bilinmez yol ki,şu ahir zamanda yolcusunun deli sayıldığı,modern zaman prangalarıyla hapsettigimiz ruhumuzla hepimizin düştüğü, dizlerinin yaralandığı yol...

 Işte  Daglarin kaldiramadigi emanet ayetinden sonraki,itaat ayetleri


60- أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُواْ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ “Sana indirilene ve senden önce indirilene iman ettiklerini iddia edenleri görmedin mi?”

يُرِيدُونَ أَن يَتَحَاكَمُواْ إِلَى الطَّاغُوتِ “Tağut önünde muhakemeleşmek istiyorlar.”

وَقَدْ أُمِرُواْ أَن يَكْفُرُواْ بِهِ “Hâlbuki onu inkar etmekle emrolunmuşlardı.”

وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُضِلَّهُمْ ضَلاَلاً بَعِيدًا “Şeytan da onları büsbütün yoldan çıkarmak düşürmek istiyor.”

Sebeb-i Nüzûl

İbnu Abbastan şöyle rivayet edilir: Bir münafık ve bir Yahudi aralarında ihtilaf etti. Yahudi, meselenin halledilmesi için onu Hz. Peygambere gitmeye çağırdı, münafık ise “Ka’b Bin Eşref’e gidelim” dedi. Önce Hz. Peygambere geldiler, Hz. Peygamber Yahudi lehine hükmetti. Münafık bu hükme razı olmadı “Ömer’i hakem seçelim” dedi. Ona gittiler, Yahudi Hz. Ömere durumu anlattı, muhatabının Rasulullahın hükmüne razı olmadığını söyledi. Hz. Ömer münafığa “durum böyle mi?” diye sordu. O da “evet” dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer “siz burada bekleyin, geliyorum” dedi. Evine girdi, kılıcını kuşandı. Ardından dışarı çıkıp münafığın boynunu uçurdu. “Allah ve Rasulünün hükmüne razı olmayan kimse hakkında ben böyle hükmederim” dedi. Bu münasebetle üstteki ayet indi. Hz. Cebrail Peygamber efendimize “Ömer, hak ile batılın arasını ayırdı” dedi. Bunun üzerine Peygamber efendimiz Hz. Ömere “Faruk” lakabını verdi.

 

61- وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْاْ إِلَى مَا أَنزَلَ اللّهُ وَإِلَى الرَّسُولِ رَأَيْتَ الْمُنَافِقِينَ يَصُدُّونَ عَنكَ صُدُودًا “Onlara: “Allah’ın indirdiğine ve Peygambere gelin!” denildiğinde, münafıkların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün.”

 

62- فَكَيْفَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ ثُمَّ جَآؤُوكَ يَحْلِفُونَ بِاللّهِ إِنْ أَرَدْنَا إِلاَّ إِحْسَانًا وَتَوْفِيقًا “Bak nasıl, elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir musibet gelince, hemen sana geldiler de: “Biz sadece iyilik etmek ve arayı bulmak istedik” diye Allah’a yemin ediyorlar.”

 

63- أُولَئِكَ الَّذِينَ يَعْلَمُ اللّهُ مَا فِي قُلُوبِهِمْ “İşte onlar, Allah’ın kalplerinde ne olduğunu bildiği kimselerdir.”

 فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ “Artık onlardan yüz çevir.”

وَعِظْهُمْ “Onlara öğüt ver.”

وَقُل لَّهُمْ فِي أَنفُسِهِمْ قَوْلاً بَلِيغًا “Ve kendileri hakkında etkili ve güzel söz söyle!”

 

64- وَمَا أَرْسَلْنَا مِن رَّسُولٍ إِلاَّ لِيُطَاعَ بِإِذْنِ اللّهِ “Biz her peygamberi ancak Allah’ın izni ile ITAAT edilmek üzere gönderdik.”

وَلَوْ أَنَّهُمْ إِذ ظَّلَمُواْ أَنفُسَهُمْ جَآؤُوكَ فَاسْتَغْفَرُواْ اللّهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ لَوَجَدُواْ اللّهَ تَوَّابًا رَّحِيمًا “Eğer onlar nefislerine zulmettikleri zaman sana gelip Allah’tan günahlarının bağışlanmasını dileselerdi ve peygamber de onlar için mağfiret dileseydi, elbette Allah’ı Tevvab - Rahîm (tevbeleri kabul edici, merhametli) bulurlardı.”

 Bizim için salavata , hadise, siyer-i nebiye nasıl neden ve ne duyguyla sarilmamiz konusunda rehber bir ayet..

65- فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّىَ يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لاَ يَجِدُواْ فِي أَنفُسِهِمْ حَرَجًا مِّمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُواْ تَسْلِيمًا “Hayır! Rabbine andolsun ki, onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp sonra da senin verdiğin hükme karşı içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olamazlar.”



Itaat bahsi ilk ayetlerden itibaren, nasibe ,fazlin taksimine , toplumdaki yer statu kimliğe rızayla başlayıp ilmek ilmek örüldü , insan ilişkilerindeki çatallasan durumlarda hükme geldi, hiç sıkıntı duymaksızın itaat , sevmek demek aşk demek, kendinden geçmek demek, itaat sevginin ürünü derken ilerde " ود "  geldi de tamamladı anlamı..

Aşk- savaş- ölüm 

Hayatin üçlü sac ayağı desek az söylemiş oluruz galiba..

Delili Nisa 66.. Allah cc. kulundan böyle bir itaat ve sevgi istiyor, çünkü pranga çözer iksir, kendinden geçmek...


 

66- وَلَوْ أَنَّا كَتَبْنَا عَلَيْهِمْ أَنِ اقْتُلُواْ أَنفُسَكُمْ أَوِ اخْرُجُواْ مِن دِيَارِكُم مَّا فَعَلُوهُ إِلاَّ قَلِيلٌ مِّنْهُمْ “Eğer biz onlara: “Nefislerinizi öldürün veya yurtlarınızdan çıkın” diye yazmış olsaydık, içlerinden pek azı hariç, bunu yapmazlardı.”

Delili Nisa 74..

فَلْيُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللّهِ الَّذِينَ يَشْرُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا بِالآخِرَةِ وَمَن يُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللّهِ فَيُقْتَلْ أَو يَغْلِبْ فَسَوْفَ نُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا ﴿٧٤﴾

Öldürülmek ya da galip olmak eşit mesabedeyse azim ecirde, hayatı doğru anladigimizdan emin miyiz.. dünyayı satıp ahireti almak gibi bir ticaretle dünya ehline kocaman boşluk, ahiret ehline ufuk , ehlullaha tek yol vaadediyor Allah..

Az, azalıyor git gide, ama azda bereket, azda katlanma ضعف 'daki iki anlamıyla, zayıflık/ ve çoğalma..

Azlardan olmak duası dilimizde ...

انا ذاهب إلي ربي düsturumuz olsun..

Fi sebilillah yaşamak duamız..

Akar su gibi canlı, kokuşmadan, az da olsa devamlı ,yorulmadan, kaynağa yakın ama akan , cümle aleme açık, karşılık beklemeyen , goz yasi gibi saf,duru...

Her nerede olsak , dünyaya bulansak, bedenin kesafetinde ruh kaybolmuş görünse de kurbiyet mümkün..

Nisa suresinde sebil' ın geçtiği en farkli ayet , bizim kelimelerdeki çift ve zıt anlamı fark ettiğimiz kurb- cenb ayeti ..Insanın en dünya halinin içinde kurbiyet hayali..

Nisa 43:

 يا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَقْرَبُواْ الصَّلاَةَ وَأَنتُمْ سُكَارَى حَتَّىَ تَعْلَمُواْ مَا تَقُولُونَ وَلاَ جُنُبًا إِلاَّ عَابِرِي سَبِيلٍ حَتَّىَ تَغْتَسِلُواْ وَإِن كُنتُم مَّرْضَى أَوْ عَلَى سَفَرٍ أَوْ جَاء أَحَدٌ مِّنكُم مِّن الْغَآئِطِ أَوْ لاَمَسْتُمُ النِّسَاء فَلَمْ تَجِدُواْ مَاء فَتَيَمَّمُواْ صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُواْ بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْدِيكُمْ إِنَّ اللّهَ كَانَ عَفُوًّا غَفُورًا ﴿٤٣﴾



NİSÂ-43: Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de -yolcu olmanız durumu müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya yolculukta bulunursanız, veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince ya da eşlerinizle cinsel ilişkide bulunup, su da bulamazsanız o zaman temiz bir toprağa yönelip, (niyet ederek onunla) yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Şüphesiz Allah, çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır.)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder