19 Haziran 2011 Pazar

Stockholm Sendromu ve Ruh Askısı


      Ruh ve nefsin ilişkisi ne uzun soluklu..Cennette başlıyor,en korunaklı yerde,hepi topu bir yasak,sınırsızın içinde bir sınır..Ruhun yanında nefis..Ruh sonraya uzanan,geniş ve engin,öz..Nefis deniyle yetinen,dünyayla işi sığ,kabuk..Ve ikisi bir yerde,tüm zıtlıklar gibi,sahibi gidebilsin diye,engeli aşan ulaşsın diye..Musa ile Firavundan beri yerleşmişler her birimizin içine,kah Musa yız ruhumuzla,kah nefsimizle Firavun..Kendi krallığını kurup,'her şey'ini canının istediğine göre ayarlayan insan,kendi ' kendine yetebilen ' insanın,kendi kazanıp kendi yiyen,bugüne tırnaklarıyla kazıyarak gelen insanın,kendi doğrularını kıstas alıp 'eğitimini' buna göre sürdüregelen insanın mürebbisi kim olabilir ki,tabii ki KENDİSİ...Bunun sonu güç değil,özgüven değil,mutluluk değil,acı,saf acı...Yalnızlıklar içinde katıksız bir acı...Nefsin ruha çektirdiği acı..
        Peki kimiz biz?Ben dediğimiz şey ne,ruh mu can mı benlik mi nefis mi...Canımın istediği derken can mı istiyor gerçekten,ne istediğine bakılmalı o zaman,istenilen şeyin niceliğine,niteliğine,neliğine...Mensubiyetine...Ben kimim,neyim ben?Bayan,anne,öğretmen,öğrenci,evlat,seven,kul?,şık,asil,marjinal,vs.Ruhun otuz kuşunu nerelere salmışım,tefekkür,tezekkür,aşk,sevgi kanatları,kabiliyet kanatlarını kimin emrine vermişim?Ruh askısına neler getirmiş kuşlar,neler bırakmış ötelere uzanmak için yaratılmış kanatları,yoksa alçaklardan çer çöp toplamış,değersiz şeylere mi takılmış ...Seveceği kimseyi mi şaşırmış,düşüneceği şeyi mi,neyi önceleyeceğini mi,neyi öteleyeceğini mi...Çünkü ne varsa ruh askımda,ondan ibaretim.Kimi seviyorsam oyum,derdim neyse o..İstediğim neyse o..Onun için zühd var,takva var...
        İnsana kendinden çok acı çektirebilen yok onun için,kimse edemez bu kadar zulmü,bu Rabbinden,yüce olandan alıkoyuşu,bu boşverişi,bu gafleti kim kime nakış nakış işleyebilir ki?Hevasını ilah edineni gördün mü ayeti,bunu anlatmıyor mu,bu çelişkiyi...Kendi kendimize çektirdiğimiz acı..Ruhu nefse teslim edişimiz,sevdiğimiz şeyleri dünyaya ait zannedişimiz.Kendi kendimizi ilah edinişimiz.Çağrışım.Stockholm Sendromu...mu?...
        Kişinin kendisine eziyet eden kişiye olan bağımlılığına,sempati duymasına hatta aşık olmasına,ya da öyle zannetmesine stockholm sendromu deniyormuş,ben yeni öğrendim...Bu durum aslında kendine eziyet eden kişiye kendini şirin göstererek,istediğini yaparak, rahatını korumayı veya kendini tehlikeden korumayı amaçlayan bir tür savunma mekanizması...Yıllaar yıllar önce Stockholm de bir banka soygununda rehinenin soyguncuya aşık olmasıyla isimlenmiş..İlginç...Soyguncu ve rehin..Nefis ve Ruh..Hangisi hangisine teslim olsun,seçelim...

2 yorum:

  1. çok güzeldi kardeşim. bu konuda yazacaklarını çok merak ediyorum. devamını beklerim.. bir de psikospiritüel kriz var göz atmanı isterim. bir de kaliforniya sendromu.. tasavvuftan aldığın ilhama muhtacız!..

    YanıtlaSil
  2. sirar..Allah razı olsun,bakayım,psikoloji,bizdeki ismiyle aslında ilmi nefs,iyi açılımlar yapıyor bana,hocamızın deyimiyle karanlık koridorlarında kaybolmadıkça:)Dediğin yerlere bakacağım inşallah,kaliforniya sendromunu mustafa merter ne güzel anlatmıştı değil mi,devamını senden de baklerim:))

    YanıtlaSil