Yürüyoruz durmadan.
Kah ağır aksak kah bir ileri iki geri kah koşar adım, bazen aslî yolda bazen tali, ama Yürüyoruz..
Yolumuz denizlere uğruyor kimi zaman ağaçlara kırlara çöp alanlarına izbelere harabelere saraylara dağlara, ve tikaniyor adimlarimiz bazen bir uçurumun kenarında..
Bitecek bir yerde bu yol biliyoruz. Ölümlüyüz..elimizde bir levha sakin ha ölmeyin başka türlü , ancak müslümanlar olarak ölün..Teslim miyiz bilmiyoruz. Yürüdüğümüz yol bizden razi mi biz yoldan razi miyiz elimizdeki haritaya uyduk mu harfi harfine, bir güzel sona varanin ayak izini takip ettik mi?
Müslüman ol demiyor levha olun diyor bir topluluk olarak yurumemizi istiyor üstelik birbirimizi sevmemizi ..
Her seferinde üstümüzde bir rahmet eli, sevinirken uzulurken karada ve denizdeyken dağ başında ve çöldeyken de..
Kelimeler bir yara gibi düşer içimize bazen. Yaralaniriz da anlamını bilmeyiz. Ala şefa hufra var nice zamandır içimde.
Geldi zamanı..biz ..ayrışan adimlarimiz ve kendimizce tuttugumuz yollarimizla yine bir yön sorgulamasina giristigimizde , benim kiblem Nerede, gördük ki bir uçurumun kenarında toplanmisiz belki de...şimdi...Gökten sarkitilan ip..kim sarilirsa sımsıkı...sarilmanin tek çaresi bahaneleri terk..bahaneler adım düşmanı..Babamız a bakıp Âdem tevbesi getirmenin zamanı ve sonrası güllük gulistanlik mi, hayır ispat bedel zamanı...
Ali Imran 102-103-104 üzerine...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder