Kış mevsimindeyiz,evimizde kat kat yorganların altında üşüyor ruhlarımız,Rabbin merhametine sığınıyor,dua ediyoruz...Göçük altında bir yanımız...Şu fotoğraf bana ruhsuz bir bedeni hatırlattı,hepimiz,içimizden can çekilince böyle kalakalmayacak mıyız?Ve yaşarken ölü gibiyiz de çoğu kez basiretle bakan gözlerde şu görüntüden farksısız...Sahi binalar bir yana biz insanlar depreme dayanıklı mıyız?Malzememiz kaliteli mi sağlam mı,yoksa her gün sermayemizden çalmakta mıyız?
Öyleyse,ilaç diye,her sıkışınca içimiz,sarsılınca kalbimiz,büyük doktorların tavsiye ettiği gibi,fatiha ve fetih okumalıyız....zilzali de solumalıyız...
''Ve bir kadın konuşarak, bize Acı'dan söz et dedi.
Ve o dedi ki:
Acınız idrakinizi saran kabuğun kırılmasıdır.
Nasıl meyvenin çekirdeği kırılmak zorundaysa canevinin güneşi görmesi için, siz de acıyı tanımak zorundasınız.
Ve eğer yüreklerinizi yaşamlarınızın gündelik mucizeleri karşısında merak ve hayranlıkla tutabilseydiniz, acınız da en az sevinciniz kadar harikulade görünürdü.
Ve yüreğinizin mevsimlerini kabullenirdiniz, tıpkı tarlalarınızdan geçen mevsimleri her zaman kabullendiğiniz gibi.
Ve hüznünüzün kışlarını dinginlikle seyrederdiniz.
Acılarınızın çoğu kendi seçiminizdir.
Acı, içinizdeki hekimin hasta nefsinizi sağlamakta kullandığı acı bir ilaçtır.
Onun için hekime güvenin, ilacını sessizce ve dinginlikle için.Çünkü eli ağır ve sert olsa da Görünmeyen'in müşfik eliyle yönlendirilmiştir.
Ve uzattığı çanak dudaklarınızı yaksa da, çömlekçinin kendi kutsal gözyaşlarıyla ıslattığı kilden yapılmıştır.''
ERMİŞ...
Böyle diyordu ermiş...Haftalar sonra gözlerimde bulutlarla gelen bir cumartesinin ardından...Buna ne deniyordu,aklın yolu bir mi,kalplerin aynileşmesi mi,ilmin tek nokta olması mı,yolun tek olması mı?
Ayetler ağırdı,sanki bakarayla yarılan yer, herkes için ille ayrı ayrı yerlerden şimdi düze çıkmış,caddede bir topluluk belirmişti.Yol levhaları burada iyice göze çarpıyor,sebilillah,inna lillah ve inna ileyh,raciun,mühtedun...Ve en sonundaki safayla merve bize hac yolculuğuna çıkmış feccin amig-yarılmış vadilerden geçmiş yorgun bedenleri andırıyor.Biz yarıkların içinden bakaduralım yolda,''Biz Allah ınız ve O na dönücüleriz''diyen birileri görünüyor,her eksildiklerinde,bu eksilme ayakkabı bağlarından olsa bile...Çünkü içlerinde dirilmiş bir elçisi vardı Rablerinin,O onlara okuyordu hayatı içten içe,kitabı okuyor her harfin arkasındaki hikmeti anlatıyordu,ve temizliyordu insanı okumak yaşamı..Bilmediğini öğreten bir elçiyle tamamlanmıştı nimetleri...İşte onun için hatırlıyorlardı,anıyorlardı,unutmuyorlardı,durmadan tekrarlıyorlardı,sesli sessiz,halle ya da haraketsiz çağırıyorlardı,zikrediyorlardı,Türkçesini doldurmak güç..''Beni zikredin ki ben de sizi zikredeyim,şükredin sakın nankörlük etmeyin.''Ayeti surenin beşiri mi,neziri miydi,''olsun'' içindi bizim yapıp ettiklerimiz,oysa şükür ''oldu'' diye yapılandı,bardağın dolu tarafından bahsetmek yani..Efendimizin geceler boyu namaz kılmasına senin geçmiş ve gelecek günahların bağışlandı,neden bu kadar yoruluyorsun denmesine,şükreden bir kul olmayayım mı demesi bunu kanıtlamıyor mu?Mevlananın şükür nimetten tatlıdır demesi...
Ayetler bir silsileyle ilerliyor,zikir,şükür,ve ey iman edenler istiane ile sabır...Zikreden şükrediyor,şükreden istiane ediyor ve Allah ın yardımı sabrettiriyor,sabreden zikrediyor ve bu daire böyle deveran edip gidiyor hepsinin ortasında en somut duran ise namaz...Onun için namazla yardım dileyin deniyor...Allah sabredenlerle beraberdir..Sabretmek tahammül etmek değil,orada bir hissi yok etmek,ölmek iyiden iyiye,ama bu yolda ölene ölü demeyin diyor ayet biz şuurunda olmayanlara,onlar rızıklanırlar,Allah ı yanında bulmak sabredene en büyük rızık değil mi?Allah...Allah..Mutlak güzel,mutlak kudret,sözünden cayması mümkün olmayan,rahmeti gazabını aşmış olan Allah açıkça,tenkitle söylüyor:
Belalar,ibtilalar vereceğim...Büyüğe büyük,küçüğe küçük,İbrahim gibi hepsinden geçmek var,bi şey'in,birazından birinden eksilmek var,hepsinden sorulmak var bir konudan sorulmak var...Konular şunlar,
Korku..Hislerimiz,sevgi,nefret,kızgınlık merhamet,hepsi bir duygunun içine korku katılmış hali
Açlık..Gündelik hayatımızı hasrettiğimiz yeme çabamız
Mal eksikliği..Alma ve verme üzerine yaşanılanların tümü
Can eksikliği..Hastalıklar,bağlılıklar
Sonuç,ürün eksikliği..Neticesiz çabalar.. olabilir mi?
Hepsinin karşısında sabır ve müjde...Kime,bunlardan biri ya da birkaçı isabet ettiğinde,biz zaten ALLAH ınız,O na döneceğiz,zararı yok,geçici dünya, diyenlere,onlara Allah ın salavatı ve rahmeti de var,ve hidayete erenler,yolda ilerleyenler de onlar...
Şimdi tefsirde,bu nefsi emmareden nefsi mutmainneye,raziye ve marziyeye geçişin anlatıldığı,haddini bilmenin esas duruş olduğu bu ayetlerin içimize işlemesini istemekten başka payımıza ne düşer...Ne hakkıyla zikretmeye,ne şükretmeye,ne sabretmeye,ne istemeye gücü yetemeyecek bizler acizliğimizi tekrar,ısrarla ve istiğfarla itiraf ederiz..Ve yeniden fısıltıyla idrak ederiz ki,İslam bu acziyetten Mutlak Kudrete istianedir....
İncir ve zeytin sendendir...
Acı ve tatlı sendendir...
İncir de zeytin de güzeldir..
Ve senin tat verdiğin acı da tatlı da güzeldir..
Acının tatlının tadını alamayan bizin kusuru bizdendir....
Ayetler bir silsileyle ilerliyor,zikir,şükür,ve ey iman edenler istiane ile sabır...Zikreden şükrediyor,şükreden istiane ediyor ve Allah ın yardımı sabrettiriyor,sabreden zikrediyor ve bu daire böyle deveran edip gidiyor hepsinin ortasında en somut duran ise namaz...Onun için namazla yardım dileyin deniyor...Allah sabredenlerle beraberdir..Sabretmek tahammül etmek değil,orada bir hissi yok etmek,ölmek iyiden iyiye,ama bu yolda ölene ölü demeyin diyor ayet biz şuurunda olmayanlara,onlar rızıklanırlar,Allah ı yanında bulmak sabredene en büyük rızık değil mi?Allah...Allah..Mutlak güzel,mutlak kudret,sözünden cayması mümkün olmayan,rahmeti gazabını aşmış olan Allah açıkça,tenkitle söylüyor:
Belalar,ibtilalar vereceğim...Büyüğe büyük,küçüğe küçük,İbrahim gibi hepsinden geçmek var,bi şey'in,birazından birinden eksilmek var,hepsinden sorulmak var bir konudan sorulmak var...Konular şunlar,
Korku..Hislerimiz,sevgi,nefret,kızgınlık merhamet,hepsi bir duygunun içine korku katılmış hali
Açlık..Gündelik hayatımızı hasrettiğimiz yeme çabamız
Mal eksikliği..Alma ve verme üzerine yaşanılanların tümü
Can eksikliği..Hastalıklar,bağlılıklar
Sonuç,ürün eksikliği..Neticesiz çabalar.. olabilir mi?
Hepsinin karşısında sabır ve müjde...Kime,bunlardan biri ya da birkaçı isabet ettiğinde,biz zaten ALLAH ınız,O na döneceğiz,zararı yok,geçici dünya, diyenlere,onlara Allah ın salavatı ve rahmeti de var,ve hidayete erenler,yolda ilerleyenler de onlar...
Şimdi tefsirde,bu nefsi emmareden nefsi mutmainneye,raziye ve marziyeye geçişin anlatıldığı,haddini bilmenin esas duruş olduğu bu ayetlerin içimize işlemesini istemekten başka payımıza ne düşer...Ne hakkıyla zikretmeye,ne şükretmeye,ne sabretmeye,ne istemeye gücü yetemeyecek bizler acizliğimizi tekrar,ısrarla ve istiğfarla itiraf ederiz..Ve yeniden fısıltıyla idrak ederiz ki,İslam bu acziyetten Mutlak Kudrete istianedir....
İncir ve zeytin sendendir...
Acı ve tatlı sendendir...
İncir de zeytin de güzeldir..
Ve senin tat verdiğin acı da tatlı da güzeldir..
Acının tatlının tadını alamayan bizin kusuru bizdendir....