ve kelimeler....kelimeler, seni istediğin şeyi aramaya teşvik etmeleri açısından yararlıdırlar ancak aradığını kelimelerle bulamazsın. Eğer bulabilseydin, bu kadar çabaya ve nefs mücadelesine gerek kalmazdı...

5 Kasım 2017 Pazar

Nisa...

Bir dünyaya iniş hikayesi nisada, bir bölünme.. bir çoğalma.. Bir gurbet dunya bir gurbet kadın.. Bir sıla, nefsi vahide..
Vahdetten kesrete adım adım insanlar arası düzen, haklar.. Yaşarken ve ölürken hukuk.. Hiç bir boşluk kalmaksızın..Ve hep takdir edilen bir nasiple...
Önce nefsi vahide..vahdet..
Sonra besse.. dalga dalga yayılma.. kesret
Sonra düzen, insanlar arasındaki haklar, hukuk..
Insan muhtaç bir varlık ,
Iki şey için birbirinizden istersiniz dedi Allah,
- Allah için
-Erham - Akrabalık hakkı için
Sonra hükümler, yetim hakki,kadın hakkı, miras, evlilik, boşanma, kimseyi kimsesiz bırakmadı. En zayıfın hakkını tuttu önce.. Kalbi hasyetle titreten ayetlerle korkun,taa niyetlere iç seslere takva dedi ..
Yaşadığımız hiç bir şey basit değildi, sözün ağırlığı niteliği , akti ve bir tutuculuğu vardı.
Nikâh sözlü bir akitti, gönlü almak için mağruf,kerim; bir açığı kapatmak için sedid, kalbinde sıkıntı olanlar için belig bir söz gerekliydi.
Toplumsal düzenlemelerden sonra Allah beyan ederek, hidayet ederek  tevbe nasib ederek hafifletmek istiyor dedi ayetler..
Şehvet ehli ise,dünyanın  kendilerine süslü gösterdiği mal, mülk, zinet,ev, araba, lüks rahat konfor statü karşı cinsle münasebet batağına kendi battiklari gibi herkesin de batmasını büyük bir meyille ister..
Demek ki ehli şehvet, yani şunlar bunlar değil sadece benim bir cüzüm, Allah ın istediği yerde değil.. o cüz benim kacta kaçım, işte tüm bu beyanat beni şehvetimden, hakkı batıldan ayırmak için..
Üzerimde ağırlık, sebepsiz sıkıntılar buhranlar, ibadet ettirmeyen ye's, teheccüde kaldırmayan uyku, tahammülsüzlük sabırsızlık varsa, o zaman  yeniden bir bakmalıyım kaçta kaçım namaz kılıyor, kacta kaçım gercekten tevekkülle iman ediyor benimm..
Enfüsî, içsel düzenleme böyle iken yeniden insanlar arası bir düzenlemeyle
Mallarınızı batıl yolla yemeyin , ancak rızayla...
Nefislerinizi öldürmeyin
Allah'ın her alana ayrı kuralı yok demistik.
Kun fe yekûn... ol der olur..
Bu kuralların hepsi maddi hayatta geçerli olduğu gibi manevi hayatta da geçerli.. Bakış mimik vermek almak fedakarlık ya da istek hepsi bir alışverişten ibaret.. vererek de alarak da zulmedebiliriz , zulmederek hem kendimizi hem o kişiyi içimizde ya da onun içinde öldürebiliriz.. Ya lillah vermek ve vakar, ya istiğna ve tevekkül..
Zulüm ve aşırılıkla böyle yaparsanız ateşe yaslanisinizi kolaylastirirsiniz dedi.. Kolay mı bu ince çizgide yürümek.. şehvet tuzaklarına basmadan incitmeden incinmeden yürümek..
Işte Rahmeti yetişti, kim de yasaklanan şeylerin büyüklerinden sakınırsa , niyet ve gayret gibi kocaman bir alan açtı bize sakınma takva karşılığında, Kerîmce bir yer vaad etti..
Yürüyoruz.. hayat bu yürüyüşten ibaret , takva dikenlere takılmadan, sırat rikkatle yürümek.. Yürümezsek yurutulecegiz.. Yüz üstü düşmek, emeklemek sürünmek de var , hem burada zillet hem orada yorgunluğu geçirecek kerim bir yer değil varılan, yaslanılan bir ateş...
Mutlu evlilik araştırmaları var mesela.. Bütün araştırmacılar evlilikle baslayan süreçten alıyor  veriyi.. Halbuki kaç vaka gösterdi Allah , mutlu evlilerin öncesine dair bir temizlik var.. Haram bakıştan bile sakınmış olmak , bir rahmet olarak dönüyor hiç tanımadığın biriyle aynı evde yaşamaya başladığında, Allah'ın  katındaki bir ahitle..Aşık olmak başka türlü bir temizlik, burundan gelir cinsten :)
Sonra ... Allah'ın bazınıza verdiği fazlı temenni etmeyin. Allah'ın fazlından isteyin dedi Allah...
Bütün hayatım bir sabun köpüğü oldu bu ayetle.. Zaten su üstüne yazı yazıyordum. Hayatım bir film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden..
Ilkokuldaki süslü kızın dantelli çorabı, kuzenin sarı saçları, öbürünün yeşil gözleri , arkadaşın  mülayim babası, kendinden emin annesi, birinin dersleri, diğerinin özgüveni, kıyastan geçmeyen bir zerremi bırakmış mıyım acaba, ya ellerin eşleri........ "
Herkes kendi ilmihalini kulluğunu okusun dedik. Kendi kulluğunun nerede durduğunu, kâfir nefsini  yani.. Kâfir deyince neden ağır gelsin.. Kâfir gerçeği örten demek.. Eline avucuna doldurduğu boyunu aşan nimeti görmeyip beğenmeyip ben şunu hak ediyordum diye bilmediğini temenni etmek zaten kelime anlamıyla desteklenen boş hayal , hüsran ,hayal kırıklığı, isyan..
Onun karşısında Allah'ın fazlından istemek var.. Ah vah etmek degil, bu ne büyük güzellik Rabbin sunduğu  .. Ben varım ben burdayım karîbim yakınım diyor..
Kula düşen şeytan gibi mey'us olmak değil,odun  gibi kırılıp kalmak değil, cılız olup saga sola savrulsa da boynu egik bir ekin gibi  umutla ve bütün halini Allah a götürerek dua etmek,yağmur günes yaz kış O nunla olmak, çalışmak çabalamak.
Bütün dünya bize çalışırsan başarırsın diyor..
Çalışırsak kazanır mıyız..?
NASIB...
Surenin en başında fırlatılmış bir ok her ayetle , razı mısın diye soran..
Süre herkesin hakkını teslim edip yerine koydukça, içimizde kaynayan binbir fitneye tabi duygu.. yerini beğenmemek bizim melekemiz haline gelmiş..
Allah en temel ayrılık yeri olarak kadın ve erkeği koyuyor önümüze.. Her şey çifter çifter eş ya..
Kadın için de erkek için de herkese kesbettigi vardır demedi. Kesbettiginden çalıştığından emeğinden bir nasibi vardır dedi..Nasib Allahın elinde , kesb kulun , kesbetme becerisi yine Allah vergisi ve vehbeden yine Allah.. Kul ne ile övündüğüne baksin.. "Çalıştım emek verdim dişimle tirnagimla kazandim."
Ehlektu malen lubeda...

Süreyi ilk okudugumda tefsirine başlarken her ayet , nasib... demişti.. Şimdi kuvvetle tamamlıyor nasib ne rızan var mı...

27 Eylül 2017 Çarşamba

Kendimizin nesi oluruz?

İçimizi açsak ne buluruz, derine indikçe nelerle karşılaşırız bize meçhul, Rabbe malum.. Kendimizle ilgili malumatımız buz dağının görünen yüzünden belki bir zerre..
Dünkü bizden bugün eser kalmamış olabilir.

Hayatın mevsimlerinde kimi yapraklarımızı dökmüş kimi yeni çiçekler açmış olabiliriz. Hatta mevsimsiz bir zamanda aşı yapılmıştır da gövdemize yepyeni bir köke bile kavuşmuşuzdur. Belki kim olduğumuzu önceden hiç anlamamışızdır.

Her yeni sure, yeni bir mevsim..Nisa ile yeniden yeni bir bizle karşılaşırken, bir yıkım yapım onarım devinimle , yürümeye çalışıyoruz. Bazen ağır aksak bazen koşar adım bazen düşerek bazen yaralı..

Bakarada içimizden dışımıza bir yol açılmıştı da o yeni yolda yeniden teslim olmuştuk iman edip , âh demistik sonunda amenerrasulu de, çekemeyeceğimizi yükleme , unutur hata edersek bağışla.. Ve yepyeni benlerle karşılaşınca içimizde, korkmuş da ört ya Rabbi demistik.

Ali imranda topluma karıştık, muamelat ve bakaradaki her damar bir üst mertebeyle sağlamlanirken başka başka yuzlerimizle tanıştık.

Zaten her sure bize bizi açtı.. Gördük biz neyiz ve nerelerdeyiz..

Şimdi nisada , bu sefer yaratılıştaki zıtların birliği nefsi vahideyle kadın olarak yeniden tanıyoruz kendimizi, eşimizi, ailemizi, sılamızı gurbetimizi..

Öncesinde tevbe, nur, furkan,neml, şuara,kasas ankebut, her biri ayrı bir kapısını açtı içimizin..

Bakara en uzun yoldu, O uzun yolda uzun bir yolculuğa çıktım. Mekke ye giden yol, uzun ve derin vadilerden geçiyordu. Üzerine Ali imran da geldi. Yaklaşık altı yıl..

Değiştik.. Yaşlandık.. خلق nın manasında var, yaşlanmak yumuşamak.. Rab her an yaratmada.. Değişmek bunun ıçin normal, bunun için değişmeliyiz ama umudumuz odur ki yumuşamış olalım kıvam bulmuş olalım..

Yol nasıl gidecek, içimizden daha neler geçecek nasıl biri olacağız bilmiyoruz, kendimize dair bilgimiz yok denecek kadar az.. Elimizde olan bütün envanter gölgemiz etmez..
Kendime bakıyorum da bütün aynalarda gördüğüm, kendimle ilgili bütün bildiğim her an yön değiştiren bir gölgeden ibaret..

Bunun için,güneş batana kadar, nefes bitene kadar tek murad istikamet...

17 Eylül 2017 Pazar

Bu da geçer ya hû

9.9.17
Içimdeki ferahtan sana sığınırım Rabbim..
Içimdeki ferahın, sevincin gaflete dönen yüzünden sığınırım, senden sana sığınırım , sana sığınmamı engelleyen meşguliyetten, kalbimi ve kalbimi çevreleyen kalpleri gözetememekten sana sığınırım.. Sana sığınamamaktan , ve dahası senden baska sığınaklar aramaktan sana sığınırım. Seni gazaplandiracak her hal ve işten rızana, yapıp ettiklerimin sonucundan senin affına sığınırım..
Içimdeki sevinç ve mutluluktan sana sığınırım ki bu da geçer, sevincimin elinden sen tutmazsan, bu hal de her konup göçen gibi geçip gittiğinde sensiz kalmaktan, denizde yakarırken karada nankör ve şımarık olmaktan, darda zararda gece gündüz yalvarıp, serrada geniş ve bollukta unutmaktan ve unutulmaktan, çekemeyeceğim yükten sana sığınırım..
Anladım işim bitmez sana yalvarmaktan gayrı...

8 Eylül 2017 Cuma

شمس و قمر

En meşhur aşk destanları Leyla ile Mecnun , Kerem ile Asli , Ferhat ile Şirin..
Meşhur olmak bizde, fena ve acı ile.. Ya cinnet sonu ya ölüm..
Halbuki ölmeden önce ölmektir adı aşk..
Aşık olup , hem aşkında fani olup yaşamaya devam edenler , burda yaşamaya devam eden kısmının kayıtları da mühim, bulunduğu,daha doğrusu konulduğu yerde , işinin başında, kendi küçük dairesinin merkezinde, ve O 'nun yörüngesinde diğerlerine hizmet edenler, "yeşil kubbemin altındaki veliler" e dahil ve sırdırlar Allahu âlem..
Dün öğleden sonra evimizin namazgâh köşesinde öylece oturturken bir altın ışık değdi elime yüzüme, sırtımı sıvazladı, başımı okşadı, ısıttı.. Bu oda sabah güneşine alışık nereden geliyor bu güneş ışığı diyerek gayri ihtiyarı pencereye yöneldim. Çok da yakın olmayan bir pencere.. Ayna olmuş güneşe.. Bütün varlığıyla güneş olmuş da bana gönderiyor ışığını..
Işte ay da böyle.. Eksilerek artarak , kemali ve zevaliyle, o hüzünlü cemaliyle hep güneşe aşık.. Hep ondan aldığını bize veren, bizim muvakkitligimiz için  muvahhitligiyle  hizmet eden.. Daim yolunda, ve yesbehun, tesbihte,Rabbine sen subhansın demede.. Güneş, yıldızlardan bir yıldız Rabbin Hayy Kayyum ismiyle, ısıtan aydınlatan, ne çok aşığı var kim bilir kalbi irili ufaklı..
Kalbime döndüm .. kişi sevdiğinin kaderinden pay alır ya, ay.. hilal, dolunay , yar-i cemal, şakku kamer..
Güneş altın, ay gümüşe benzedi..
Yarin şemaili gümüş tene benzedi..

Akabe 2

Bugün perşembeydi. Iyi ki.. Oruçtum. Üşüdüm. Ben kendi üşüyünce çocuklarının da üşuyecegini düşünen annelerdenmişim.Anladim. Hadi dedim yeşil sabunlu, ağlamaklı banyosundan sonra kızımın, dışarı çıkalım ısınalım.
Dışarı çıktık. Yokuşu indik. Dün selam uzerine taze bir ruzgarı vardı içimin. Emanet uzerine hadisle derin bir sızısı.. Mustafa kutludan bir şehir yazısı husrev hatemiden kuşlar bahsi ile tatlı bir acı. Ne diyor Rasim Özdenören, derdi  olan okur, derdi olmayan okuyarak dert sahibi olur. Iste biz de böyle yokuşu indik. En dik yerine yokuşun kaldırmaz karo zemin döşemişler. Yavas yavas yürürken, yanımızdan hizla geçen hanımın uzun ve bereketli selamına kulak verdik, cevap verdik sevindik.
Cadde boyunca esnafı seyrettik. Daracık kapı önlerine çiçek diken, fesleğeninin başını okşayan sulayan, yeni açtığı dükkanı için dua eden , kapıda müşteri bekleyen, müşterinin çocuğunu seven , hizmet ederken mutlu olan insanlar gördük.
Yokuşu indik. Farklı bir yol denedik çıkarken. Müstakil bir anaokulu binası gördük ahşap pencereli, içeriye erzak taşıyan bir oğlanla babası..Gülümsediler.. Bizi içerdeki hoca hanımların yanina davet ettiler. Parktan gecti yolumuz, güvenlik görevlisi süs bitkilerin meyvelerini yiyen kızıma yaklaşıp bana döndü, bunlar yenir mi abla dedi. Yenmez diyorlar dinletemiyorum dedim. Olsun abla sevmiş çocuk sifa olsun dedi :) Bugün herkes selam giyinmişti.
Bize de yokuşu inmek iyi gelmişti. Isındık. Her anlamda..
Akşam radyoyu açınca.. surei beled..akabe..

28 Ağustos 2017 Pazartesi

Akabe

Bir şubat soğuğuydu. Hiç bu kadar üşümemiştim. Bahtına düşmüştüm. Üsküdar da Hudai yokuşunun başında kaç gün kaç gece kaç vakit içimi dökmüştüm.Icim bazen bir yagmur kadar su, bazen fırtına kadar ağrıydı. Geçti. Bu da geçer ya hu demezler mi , derler.. Derler ki edeple gelen lutufla gider..
Bahtına düşmüştüm. Bahtım beni bir yokuşa sürmüştü. Kara kış geçti yaz geldi.
Şimdi bir yokuşun başındayım. Zahiren de! Hiç bu kadar bahsetmedim bir yokuştan. Bu kadar duymadım bir yokuşla ne yapılırlı sohbetler..
Yokuş..yokuş..çok yokuş..çok dik yokuş..Küçücük görünüp gitgide çığlaşan bir YOKUŞ..ve cumartesi ... YOK-OLUŞ
Bir yokuşla ne yapılır?
Bol bol felsefe yapılabilir, yaptım..
Sarp yokuş hatırlanır, akabe , Rabbin soruşu hatırlanır hatırladım.
و ما ادراك ما العقبة؟
Içimden konusmaya alışkınım. Ama dışardan duyulan seslerin yankısı bir başka.. Hersey sarpa sardı mesela, bir yokuşu tırmanarak yuvarlanarak yeniden iterek tekleyerek işleyen bir dünyaya hoş geldim. Unutarak geldim. Bu sefer ne istedigini bilerek ki istemenin tek ise yaradigi yer o seyin olmaması, bende böyle - :) bir tür farkindalikla geldim. Mobilya isleri ters gidince mesela , siz akabe mobilyaya gidin dedi bir adam, orda bulursunuz, yankı..akabe... gittik bulamadık ama ordan aldık. Yokuşun huyu bu..
Bu huy bir aksi sedası belki icimizde bir yerlerin, belki yol hali..
Bir yokuşla ne yapılır düşünmeye devam ettim.Yolun burasında dönecek yer yok, mecburen ilerleyecek sabredeceksin çünkü evet , yokuşta geri dönemezsin inişi çıkışından zordur, yürüyeceksin. Yokuşun huyuna gideceksin. Rabbini dinle,
Köle azat edeceksin
Senden ala köle mi var, azat ol, kurtul..
Zor zamanda yemek yedireceksin
Miskini yetimi gözeteceksin
Hakkı ve merhameti tavsiye edeceksin..
Ağlayacaksın... Çünkü sure-i beled..
Yutkunacaksin.. Mekkede ilk ezber ettiğin sureyi iliklerine kadar hissedeceksin ,kendini "hil" saydığın haremden ayrı düşeceksin.  Sevgili de perdesinin ardindan izleyecek seni..Bakalim ne edeceksin..
Cumartesi.. hiçlik.. yok oluş..efendimizin gözyaşları ve duası.. tevbe edeceksin, yokuşunu severek eve döneceksin. Yokuşunu ve yokuş ehlini seveceksin. Için sımsıcak olacak. Sohbet olarak sana fecr yetecek de hiç seni yok edecek..
Veee patlama...
Yine yeniden yeniden deneneceksin. Çünkü sarp yokuş bunu gerektirir.
Dizlerinin bağı çözülmüş ve öylece düşmüşken elinden tutan bir dua gelecek.. sen o duayı bilirsin denecek...Bileceksin..
Dersini alip da ezber edeceksin..

اللهم اعوذ برضاك من سخطك
و بمعافاتك من عقوبتك
و اعوذ بك منك
لا احصي ثناءا عليك
انت كما اثنيت علي نفسك

Not: Akabe عقب: nesil, son, sonuç,engel, yokuş,torun, dip...
Akibet, yakub,  duadaki ukubet (ceza, sonuç) aynı kök...
Ve binlerce bağlantı...

27 Ağustos 2017 Pazar

Profil

Beni anlatmasi umulan bir boşluğa ha demeden hayran olur yazdım.
Doğrudur harful ha' hayatımın tohumudur, sadrımdır, sırrımdır. Mevla bir gönül vermis bana deyince tıkanıyorum ama, kalakalmışım ben onunla diye tamamlıyor içim..
Su üstüne yazı yazar, diyorum. Elhak yazdığım ne varsa bakinca su üstünedir,  yaşarken cam üstüne kazır gibi, ustelik her yazılan yeniden sağlamlanır kristallesir ,sayısı Rabbin merhametine kalmış elekden geçirir cam olacak kum tanelerini...
Su üstüne yazı yazar derken vazgeçiyorum. Korkudan mı, belki! Korkunun ecele faydası var mı, bu ayran torbasından bir yağ çıkar mı bilmiyorum. Bir türkü..
Dam üstüne çul serer.. Hah, simdi oldu diyorum.
Çıksın çulu çaputu gönlün dama da bir rahatlasın gariban.. çini islemelerini eski çeyizleri dantelleri antikalari duvar tabaklarını, Türkiye ye dönüşlerini dönemeyislerini değişmelerini ...
Bilmem yar kimi sever... işte geldik yeniden harful ha'ya.. Taa çörek otunda kalbimi kavrayan manaya, habbetussevdaya..
Bitmez... حي deyip geçelim.
Nereye ?
Yokuşun başına...

16 Ağustos 2017 Çarşamba

Yaşamak

Yaşamakta zorlandığımız günler olur.
Ağır kayıplar sonrası..
Dışardan normal göründüğümüz zamanlar..
Kanarız da bilmeyiz kendimiz bile..
Işte öyle zamanlarda reçete-yapabilen çok düşmemiş demektir aslında ve düsmemenin en büyük çaresi, elini uzatmak yani dua..
Ve uzatılan elin muhatabı, sen ona adım atarsan sana yürüyen, yürürsen koşan, koşarsan sarılan, sarmalayan Rab, tutar seni-
Ve evet reçete şu:
1) cilala parlat cilala parlat... evet temizlik
2) yemek yap.. yemek yap .. baksana rengarenk bir cümbüş, kokuları bambaska bir bahçe yaratmış sana, üret ve ikram et..
3) sakın yatma ))

Hayat güzel unutma çünkü hayatı veren Hayy güzel..
Bugünki terapi: pırasa))

Hediye gelen pırasa... masalı çok.. Mekke'de az.. anısı çok.. çok dalmadan hemeen baska bir işe..

7/7/17 orijinal not.. öylece kalsın diye..

Gidiyorum..
Ilk kez böyle..
Hic gitmiyormus gibi gidiyorum.
Temelli gidiyorum
Ama hic boyle gitmedim .
Evimi hic boyle bırakmadım.
Anahtari bile elimde değil.
Emanetini aldi Rabbim..
Son gun bir emanetci gibi kaldik mekkede
Acizligimizi fakirligimizi anladik
YA RAB
Sen bize gadapli degilsen hicbirine gam yemem...

Daha tikali damarlarim..
Sadece yürüyorum..

9 Haziran 2017 Cuma

Aşk ı mecazi

Bir şeyin hakikatinin mihenk taşı nedir?
Kuran ve sünnet, öyle değil mi..
Bilmiyor muydum, yoo elbet öyle biliyordum..Bu bilgi kadim, kaim de , işte insan, bir gün birden hiç bilmediği başka bir bilgiyle biliyor ya onu, o bilgi onun oluyor sonra, oluyor da bitiyor mu , bilakis yeni başlıyor, bilginin derecesinin tespiti ve tahlili ve dahi tahkiki gerekiyor, ilmel yakin aynel yakin hakkel yakin...
Aşk -ı mecaziyi biz Kur'an da nerede görüyoruz?.. Canım sure-i yûsuf u dinlerken bu yıl teravihte,- ille teravihte çünkü kıyamda dinlenen Kuranın başkaca bir etkisi var-ki ben dünyanın bütün acıları dedim Rabbim bütün herseyin tafsilati dedi, aşk neredeydi?
Yusuf ve züleyha kıssalarımız destanlarımız menkıbelerimiz hatta romanlarımız var.. Ama Rabbin kelaminda
قد شغفها حبا
dan başka ne var?
همت به و هم بها
var...
"Kadını aşk sarmış " diyor şehrin kadınları..
"O ona o da ona meyletti" diyor Allah, velev ki Rabbin burhanını görmeseydi..
Bu kadar.. Ve Rab , koruyor ihlaslı kulunu, ihlas mı aşk ı mecazi mi?
Zindan bana daha sevimlidir diyor yûsuf...
رانيه و اكبرنه
diyor kadınların Yusufu görünce tepkilerine, onu gördüler, gözlerinde büyüttüler, bu bir insan değil melektir dediler.. Bir insanın dış görünüşü, Rab yaratmış ahsen bir biçimde, ama ahsen dediği yusuf değil, onu büyüttü gozlerinde elini kesen kadınlar diyor,ahsen dediği kıssa..
Rabbin anlatması muradı güzel..

Sonra... sonra düşündüm Süleyman ile Belkıs.. Eski evimin kütüphanesindeki aşk kitapları:) geldi aklıma, yusuf ile züleyha, süleyman ile Belkıs, ferhat ile şirin, kerem ile aslı...
Farkettim ki ben güzel ülkemin bir çok genç kızı gibi , hayatın en büyük hakikatini aşk zannederek bir 30 yıl geçirmişim,  aşkı hakikiye aşkı mecazi ile ulaşılır ancak demişim..
Belkısın cümlesi şöyleydi aslında :
"Ben Süleyman ile birlikte alemlerin rabbine teslim oldum..."
Bu kadar.. Gerisi belkısın Rabbini buluşu..

Şuayb as kızının Musa as ile evliliği var.. Babasına onu yanına almasını tavsiye ediyor, Şuayb as kızı, ve bu sahnelerde en çok "edebli kız " nasıl olur sorularının cevabı var...

Velhasıl bizde büyük bir yanılgı var.. Aşkı anlayışımızda yaşayışımızda ve kitaba bakışımızda..

Ve Allah aramıza mevedde ve rahmet koyan, sevgi ve merhamet.. mevedde, ve rahmet..

Isra, kehf

Bir gece yürüyüşü, içimde hayali, ille dolunay , "seninle yürüsek
Dünyayı geçsek " diyen bir nur..
Kuranın tam ortası, sırrı.. Başı ortası sonu..
Bu defa koşar gibi yürütüyor bizi imam.. Ruhum mu hantal ben mi yetişemiyorum .. Bir dağı tırmanmak gibi hissediyorum israyi bugün, nefes nefese koşarak ..
Dua dua yalvararak,Mahmud makamı 'na ulastirilsin diye dua ettiğin bir sevgilinin yanına varmak için teheccüd kılarak, sana teheccüdü öğreten büyüklerine uyarak, işaret iz sürerek..
Fecr vakti Kur-an
Sabahın şehadeti
Makamı mahmud duası
Sıdk duası
...
...
...
Ve kehf.. işte gece yürüyüşünün sonu, bir mağaraya sığınıyoruz şimdi, imamda da o dinginlik.. sanki yani başımızda bir su kaynıyor usulca, yüksek bir dağın doruklarına doğru tırmanmışız, içimizdeki o gizli mağaraya sığınmışız, sevr mi nur mu .. yoksa adsız bir kuytu mu, yoksa heva işgalinden kurtardığımız bir toprak parçası mi burası..
Su sesi gibi Kur'an.. işte gençler işte duaları işte imanları, işte Hızır, işte Musa as, işte delik gemi, yıkık duvar ve katl.. işte hikmet işte sır...
...
...
...
Dün kunut duası yapmadık.. Kunut  can suyu..Bugün işte kaynağına yaklaşmışçasina.. Ama sonu.. krala dua.. ah ümmet.. ah ümmet ah ümmet...

Hicr

Ayrılık..
Bağra basılan taş..
Ya da taşlaşan bağırlar..
Perde perde kilit kilit...
Surede iz sürdükçe
Yesinler içsinler zevk etsinler emelleri onları oyalasın, diyor..
Allahım ,oyalamasın...

8 Haziran 2017 Perşembe

Yûsuf, Ya esefa

Ayın on üçü..
Dolunay parladı..
Üzerimizden sağanak sağanak bir surei yûsuf gecti, ahsenul kasas, bu yıl Yâ esefa! Dünyanın bütün acıları bu sürede dedirtti, büktü belimizi ama derdi verenin dermanı kendi içinde, hem gizli hem aşikar, hem bir meyvanın özü gibi tatlı, ruhu gibi kokuluydu..
والله المستعان على ما تصفون
فصبر جميل
اني أشكو و بثي إلي الله
Sonunda her şeyi tafsilatiyla açıkladık dedi Rabbul âlemîn...

22 Mayıs 2017 Pazartesi

Kuş gözlerinden...kusbakışı

Kapıyı açtım..
Ve Allah ım sen kaç kapıyı açtın ..
Benim işim beklemek..
Seçim yapmaktan karar vermekten veda etmekten devam etmekten ben acizim...
Derken içim, rastladım ona. Merdivenlerin altında.. Nasıl girdin oraya , neden , uçamıyor musun, bana ne anlatmaya geldin ey kalbim.. Yoksa içimi kanatan o cümleyi tekrarlamaya mı?
Hani iki gün önce..
" Allah uçamayan kuşa alçacık dal verirmiş "

Benim kanatlarım yandı. Elim boş.. Geriye bir kül kaldı, güle hasret..

O ise bana bakıyor, gözleri zümrüt yakut mercan inci... Kınalı gerdanı, gri kanatlarıyla bana bakıyor hiç kıpırdamıyor, yukarı çıkıyorum aceleyle , kalbim onunla meşgul, ama ne tuhaf zihnim çok bulanık evde kimseyi bulamayınca unutuyorum onu.. Sonra bir bakıyorum yukarı alıp gelmiş kuşları da bütün hayvanlar gibi çok seven biri , çocuklar görsün istedim diyor, ya ucamiyorsa görmesinler diyorum, hayır uçuyor yolunu kaybetmiş nedense apartmana girmiş, belki yorulmuş korkmuştur diyor , çocukları topluyoruz pencerenin önüne, saliveriyoruz kalbimizi göğe...
Film gibi değil , hayal gibi degil , rüya gibi değil..
Öyle gerçek hayat gibi... O 'nun muradı gibi ...
Umudu gibi..
لا تيأس من روح الله

15 Mayıs 2017 Pazartesi

Vaktin aynası...

Sancı...
Burda ne arıyorum
Gecenin dörde çeyrek varı
Uykum yaralı
Elim kanlı
Kolum dermansız
Içimde tarifsiz bir acı
Onu bir güzel tutmalı
Akıtmalı...
...
Rüya...
Yaa
Işte böyle patlatırlar adamı
Sen yavaş yavaş düşüyorum sanırsın
Bir bakarsın yere çakılmışsın
Kaderine nasibine sahip çık ama
Sahi sen niye yola çıkmıştın
...
Dua...
Sevgilim
Sevdiceğim
Kapatma kapını
Kırma kanatlarımı
Yürüyecek dermanım yok benim
...

6 Mayıs 2017 Cumartesi

Erbain

Imrendigim herkesten tek tek vazgeçiyorum yine..
Bir tek siz kalıyorsunuz
Elinizde hüsnü yusuflar
Elinizde nergisler
Elinizde papatyalar
Elinizde güller
Elinizde mevsimlerle
Siz
Nasıl yaşanır bilmiyordum
Sizsiz
Yaşadıkça hissiz
Bir dönemeçte
Yeniden canlanan
binbir benle
Şimdi yine
Ölelim dirilelim
Bir ellerin parmaklarını yaratır gibi
Rab,
Öyle ölüm ve merhamet dolu olsun
Gelişim
Ve sessiz
Kapının kenarında
Hiç gitmemiş
Ama büyümüş gibi
Hiç ayrılmamış ama
Sığlığından kurtulmuş,engin
Halbuki dalgalar
Ve çakıl taşları
Dolu içim
Devinim
Bana bir dilim
zaman verin
Erbain...

27 Mart 2017 Pazartesi

En son ne zaman vurulduk kalbimizden?

Herkes kendi ilmihali ile meşgul olmalı demiştim Mizraksiz İlmihal'i okuduğumda. Öyle ya herkesin bir hali vardı ve bundan en iyi haberdar olan kendi olmalıydı. İnsan kendi ilmine sahip olduğu kadar kuldu. Hali pür melalini, Allah a arzuhal ile memurdu. Öyle ya duası olmasa ne ise yarardı ki insan. Elcevab: Kendini tüketmeye...
من عرف نفسه فقد عرف ربه
Hayatin sırrı olsa gerek . Kendini bilen Rabbini bilir,diyoruz .Ama burda en çok bizi biz edecek olan Allah'ı Rab sıfatıyla bilmek. Rab, yani terbiye eden. Kendini bilen hatasını bilir ,hatasını bilen onu terbiye edene müteşekkir olur. Hayatta başına her geleni, insan/olay/durum/mekan/tat/koku/his her neyse onu "okur " zaten "اقرأ " budur.
Ne demiş koca Yunus ,
İlim ilim bilmektir ,
İlim kendin bilmektir ,
Sen kendin bilmez isen ,
Bu nice okumaktır.

Biz okumayı yanlış anlamış olmalıyız. Kitap okuyoruz, manifesto okuyoruz, aforizma okuyoruz, menkibe okuyoruz, vecize okuyoruz. Hatta hadis ,kuran ve ayet okuyoruz.
Ama nerden?
A) Facebook
B) Instagram
C) Twitter
D) WhatsApp
E) Kaynak kitap

Sosyal medyanın hayatımızda ve ilmihalimizdeki yeri bir yana,insan kendine kör,başkalarına dürbün olmaya meyilli. Paylaşımların kaç tanesini kendi nefsimiz için okuyoruz. Mucize bir  kitabın, surenin bütünlüğünden kopardığımız bir ayeti bir başkasına mesaj vermek için kopyalayıp yapistiriyoruz. Böylece insanın en büyük düşmanı, yani kendisi Allah ın yanında bir tahta kurulup etraftaki cümle kusurlu insana " ayar veriyor " Halbuki ne demişti iffetiyle ayetlerde zikredilen güzeller güzeli Yusuf as.
و ما ابرؤ نفسي إن النفس لامارة بالسوء
"Ben nefsimi temize çıkarmıyorum şüphesiz ki nefis kötülüğü emreder. "

Ayetlerin üzerimizdeki etkisi azalıyor. Allah deyince titreyen bir kalbe sahip olma hayalimiz berraklığını yitiriyor.
Ne mi yapalım.
Kalbimizi vurmayan bize ayna olup gözyaşı döktürmeyen ayeti paylaşmayalim.
Gözyaşıyla içe işlenen ayeti zaten fotoğrafa ya da belli bir karakter sayısına  sığdırmak zor.
Vesselam..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...