ve kelimeler....kelimeler, seni istediğin şeyi aramaya teşvik etmeleri açısından yararlıdırlar ancak aradığını kelimelerle bulamazsın. Eğer bulabilseydin, bu kadar çabaya ve nefs mücadelesine gerek kalmazdı...

21 Aralık 2012 Cuma

Yara özür.

Ey sevdiğinin yaralarına kurt düşüren yar... Ey sevdiğinin ayaklarını taslatan yar.. Ey sevdiklerinin acılar icinde,sen bana incinmediysen gam yemem,dediği... Ey sevilmekten önce seven yar.. İcimde kimseye açmadığım yaralarımdan oluşmuş bir yar var.. Merhametli örten yine de seven bir sen ,yar var.. Senden baskasına açtığım icin iltihaplanan bir yara icin kalbimden dilime büyüyen bir özür var... Özür var..

19 Aralık 2012 Çarşamba

Aslında Neyim Ben? Geçen cumartesi gündeme düşen soru tam olarak buydu aslında.Bakara suresi ilk sayfasıyla bir konsantre manayla felaha eren müminleri tarif etmiş,içten dışa bir örüntüye işaret etmişti.Elif,lam ve mim,derinlerden açığa,kalpten dudağa doğruydu.Müminleri anlatmak için 3,4 ayet,ardından kafirleri anlatmak için 3,4 ayet,ardından münafıkları anlatmak için 13,14 ayet ve misaller..Zor görünüyordu,ilk okuduğumda da hissettiğim,kalp ve kelimeden anlayabildiğim de buydu. Kendimizi nasıl bildiğimiz bile önemli değildi çünkü nifakın en önemli özelliği şuursuzluktu.Çocukluğumdan kareler geldi gözümün önüne,bir yaşlıyı dedikodu konusunda uyarmaya karar vermiş,şöyleymiş böyleymiş diye anlatmıştım,orta okuldaydım galiba,ve aldığım cevap şuydu,hiç sevmem dedikoduyu,hele de yapanı uzak olsun,evet farkında bile değildi,sonra kendimde izleyecektim bu farkında olmadan hallerini ve kendini kınayıp durmaları..Velhasıl iki şuur bir arada bulunmuyor,hem sıcağı hem huşuyu hissedemiyoruz,kuranda münafık tariflerinde ısrarla la yeşurun diyor,şuurunda değiller diyor,onlara bozmayın deyince biz yapıyoruz derler diyor,nasıl açılır şuur..Ve ben neyim aslında,kalabalıklar arasında ya da yalnızken kendi halimde,evimde,ya da kendi arkadaşlarım arasında,en önemlisi en yakın dairemde..Eşim,çocuklarım annem babam kardeşlerim nasıl tanıyor beni..Ve ben kendimi nasıl tanıyorum,tanıyor muyum ya da? Çok gerilere gittim ama o an hala taptaze ve acılı zihnimde,hani kabir sualleri vardır,şimdiden öğrenilir ki kabirde söylenilsin geçilsin diye ya,işte ben o kabir suallerinin dil ile değil,hal ile cevaplanacağını ilk öğrendiğimde kendimi çok kötü hissetmiştim. 1-Rabbin kim?Yani senin hayatını yönlendiren,yani yemek yerken,uyurken severken,insanlarla ilişki kurarken,evlenirken kimin kurallarına uyuyorsun,kim terbiye ediyor seni? El cevap:Sağlıklı yemek kuralları,diyetisyen,gurme ve doktorlar,kitaplar,filmler,zaman.. 2-Kitabın ne? Yardımcı olayım,yani bir kitapçıya girdiğinde yöneldiğin reyon,hangi kitabı almaktan hoşlanıyorsun? Elcevap:Sağlık,güzellik,dekorasyon,şifalı bitkiler,burda.. 3-Kimin ümmetisin? Kimden besleniyorsun,örnek aldığın,hayran olduğun,hayata dair hissettiğini hissettiğin,takip ettiğin,örnek aldığın,yani uykulu bir halinde çıkar mı dilinden Hz.Muhammed..sav. Cevap yok.. 4-İtikatta mezhebin ne?Hangi ekole tabisin,hangi kuralları benimsersin ve bunlar hayatına ne katkı sağlar,senin ekolünün diğerlerinden farkı ne,Maria Montessori kadar mı tanıyorsun,İmam Ebu Hanifeyi.. İşte ne vahim bir durumda olduğumu anlamam bu sorularla oldu.Şimdi bu yazıyı kızım ve oğlum,öncelikle size belki benim yaşımdan önce farkeder de düşünürsünüz diye,ve nerelerden geçtiğimizi unutmayalım diye yazıyorum.Anlatan Kuran oldu,beni kendime getiren sure Tevbe,ardından Enbiya,Hac,Müminun,Nur,Furkan,Şuara,Kasas,Neml,Ankebut ve şimdi yeniden Mekke den Medineye,Bakara..Tüm bu sancılı süreci yazdım yazdım ve defterimi kaybettim.Ve şimdi yine de kaybolabileceğini düşünerek suya yazar gibi yazıyorum.Ve en önemlisi kendimin farkında olmak için yazıyorum galiba,bir nevi sesli düşünmek yazmak,iyidir yazmak,bakar üzülürsün,gülersin,hayret edersin ,hatırlar,merhamet edersin,yazmakla iyi edersin..Okumakla da.. Kalbimi ve marazlarını düşünüp nasıl kurtulacağım derken,dilime bir dua,elime iki kitap düştü.Duam,ey kalpleri evirip çeviren Allahım,kalbimi dinin üzere sabit kıl,kitaplarım Kadın psikolojisi ve Kuranda kalp ve mühürlenmesi... İkisini beraber okumak bir zenginlik oldu,nasip oldu.İlk önce fıtratı ve temiz gelişi hatırlamak,kalbin bozulma safhalarına gelene kadar kadın ve erkeğin ayrılan yollarını farketmek iyi geldi.Kadın kişilik tiplerini okurken 'Allah ım bir de kadınım!!!'diye ekletti kitap.Kalpteki marazı anlamak için kadının kendisini anlaması lazım galiba,tam üstüne Kuran,kadını benden oku dedi ama her okuyuşumda bir yere oturamayan sure Nisa da kalbimde bir yer etti,onu kendime ilaç kabul ettim,sürdüm yaralarıma bekliyorum hala...Nisa yı bir başka zaman yazmalıyım..Kitapta,geçmişten bugüne kadına bakış,kadının kendini konumlandırışı,sömürülüşü,moda,giyim,çalışma hayatı,evlilik,romantizm,duygu kontrolü ve aşk sanki yazarla söyleşiyormuşçasına anlatılmış.Annelik ise bambaşka,sadece manevi zannetiğimiz duyguların maddi karşılığının olması çok iyi geldi bana..İrtibat kurmanın bilim kurgu tarafı:)Tüm bu süreçte özellikle Nisa suresiyle birlikte Allahın rahmeti,fazlı koruması altında kaynayan bir kazan gibi hissettim kadını,bir eli diplerde,his dünyası karmakarışık ve girift,uzağın uzağı,bir eli aşk kanadı gökte gökkuşağı..İki uç bulunmak zorunda,insan da öyle değilmi ya,ne kadar aşağıya eğilebiliyorsa o kadar da çıkabiliyor yukarıya,hatta daha yukarıya.. Sonraaa,Kuranda kalbin,hem akleden,hem hisseden,hem de ruh manalarıyla kullanıldığını farketmek,kalbin,kulüb dönen anlamı,inkilaplar yaşaması,kalpteki en büyük marazın nifak olması,ve iki çıkışlı köstebek yuvasına da nifak denmesi korkutucuydu.Biri olmazsa öbürü olurum,münafık işiydi.Kalp birden bire bozulmuyordu. Önce zeyğ,ufak bir sapma,sonra rayn,rics,her günah bir kara leke ve tevbeyle temizlenmeyen kalp kir,pas,sonra kasvet,katılıl,taşlaşmışlık,taştan beterlik,ateşin eritemediği tek madde taş,artık hiç bir şey kar etmiyor,ve tab ve mühür,artık kalbi kör,sağır,ve dilsiz olmak.. Kurtulmanın çaresi bol istiğfar,kendinin farkında olmak,kendinin farkına varmak.Geçen haftadan en çok kalansa ya neyin içini doldurduğunun farkına varırsın,döner boşaltır tekrar doğru düzgün doldurursun ya da ALLAH İÇİNİ ZAMANIN BİRİNDE ORTAYA ÇIKARTIR,o zamansa,hayat dersin geçersin ya da neden ben,ben ki..dersin,ya da artık herkes böyle dersin,ya da üzülür yine farkeder dönersin,döndürülürsün,çünkü sen dönüp duran kalbinin bütünüsün.. Allah hep kendine döndürsün,her döndüğü yerde vechini gördürsün.. demişim ağustos 2010 da..iki buçuk yıl önce... şimdi aynı ayetlerle yüzyüze gelince,daha amenerrasuludeki iç yangını sönmeden,son başa ulaşınca farkettim ki bakara çift dikiş olacak,sınıf tekrarı şart okumayı sökemeyene,ve Allah dedirtti ki...Allah içini zaman zaman ortaya çıkarır,ne merhametlidir O RAB,üstünü örtebileceğini,sevgiliden uzakta bu işin üstesinden gelemeyeceğini bilir de,döker sen, ortaya,sen toplamaya çalışırsın bataklıklar içinden seni...uzaktır sevgiliden,hekimden madden uzakta olmak,manen ol diyorlar el hak,ama kolay mı,niye tekkeler dergahlar yapılmış o zaman..dizinde yatmaya,yüzüne bakmaya,koklamaya,uyarısıyla ağlamaya doyamadığım..artık yalnızım..Bu dersi kabullenmiştim,öyle sandım...İlim ve amel imrendiğimdi benim,bulunduğum her ortamda,en zayıf halkaydım hep,yetişmeye çalıştım,burda şaşırıp kaldım,bana biçilen payeye alışamadım..sanki geri geri gidiyor gibiydi kalbim,dimağım..Her vericiyi sevgiliyle kıyasladım,hayal kırıklığı kızgınlığa dönüştü,kusurunu görmeye,bakış açısındaki sığlığı,bu kadar teknik meseleden bir şey çıkaramıyorum,bu benim eksiğimmiş,neye şükretmeli,ya rab hiç karşıma çıkmayabilirdi beni can evimden vuran sevgili,her acıya değer...severek acı çekmek,hiç sevmeden mutlu olmaktan iyidir...vurur seni yerden yere buna mı yaradı sevgin der biri,ölü sinekle oynayan kedi gibi hissedersin kendini... Tutup tutup sarıldığım,burdaki tek dert ortağım mesneviydi...17 aralık şeb-i arus törenine talib olurken hiç aklıma gelir miydi,hazreti pirin bana iksir içireceği,sırtıma tuz ve sünger yükleyip beni deneyeceği,tilkinin bana vaad ettiği yeşilliğin gafleti,iki aşık olduğunu iddia edeni birbirine sürtüp,bir ateşi tutuşturacağı...Kimse hikayelerin mesajını merak etmedi..Ben biliyordum,sormadılar,sen biliyor musun dedi mevlana,hadi ispatla yaşa...Hepsinde düştüm..Kendimi başkalarında seyrettirip haddimi bildirene kurban olayım.. Burası Mekke...temizleneceğiz..de ya rabbi setret,merhamet et,sen örtmezsen yaranı her gösterdiğin bir çizik daha atıyor,iltihap akıyor...Bir tek burada pragmatist yaklaşılabilir,bencil olunabilir galiba,sen de şöylesin deme sakın,sadece kendine bak,kendi eksiğine....Yalnızlığını dost edin,yanında durmaya çalışana teşekkür et,neyin varsa sakla ki kendin sakın görmeyesin...seçici geçirgen bir zar vardı değil mi hücrede,işte öyle bir zar çevir kendine...Ve cok sevdiğim bir dostuma değince nazar demiştim ki,gizlemeli kendini,tenhada melankoli ,kalabalikta neseli...boyundan büyük işlere kalkışma,mevlana mesela,otur tenhada an....tevbe, tevbenin tevbesi...tevbeler tevbesi... safer ayı,selam ayetleri..vesaire..vesselam...

3 Aralık 2012 Pazartesi

Yol biter mi?

Ne varsa yol ve yolculuğa dair,hayata dahil..Yürümekse düşünmeye muadil..Daimi bir yolcu olduğumu farkettiğim andı bakaranın başı..Uzun bir yolculuğa çıkıyor gibi hissetmiştim,tamamlayabilir miyim demiştim de,kılavuzum herkes neredeyse orada tamamlar inşallah demişti... Galiba iki yılı geçti..Uzun bir yolculuk nasip oldu surenin içinde,her surenin başka bir alemi vardı aynı anlam içinde..Tevbenin getirdiği yer başkaydı,enbiyanın,nurun furkanın başka..şuara,neml kasas başka...Üçleme kitaplar çıkarıyorlar sevdiğim yazarlar,kitaplarla şehirlerle anlatabilirim bir nebze belki..Ama hiç birine benzemiyor surelerinki... Bakaraya başlarken,elif dedik lam ve mim...En derinden,göğsün en derininden dile dudağa..İçten dışa bir yapılanma demiştik.Sona doğru elif en gizlimizde olan,ALLAH ın olması gerektiği yer,belki noktayı süveydanın nurlanması,lamın çengeliyle çıkaracak ne varsa,la diye diye nehyede nehyede teke inecek en gizli en derin yer,mimle dudağa dökülecekmiş,inlemekle..efendimizin ismiyle...Bakara yarmak demekti zaten,başta bir hedef gösterildi,hani tezhiplerle fatihanın yanına yakıştırılan aşrı şerif,elif lam mimle..Ortasında ayetel kürsi,sonunda amenerrasulu ile,arada benim için kema erselna fikümle bir ramazan,ayetel kürsiyle bir,sıbgatallahla bir daralma,içinizden geçenlerden sorulacaksınızla bir..Fezkuruni ezkurkumla umit...ölüm..hayat..feinni karible aşk...çağrı,çağıran,çağrılan..çağıldayan aşk.. Kelimeler...kelimeler..şifreler..kalpler ve kalıplar..Ahkam ve his..surei bakara,iki çiçekten bir çiçek..Kim onu hıfzederse,başa geçiren..Bir çiçek nasıl hıfzedilir?Aklınıza küçük prens geldi mi...Ne kadar dolu dimağımız..Bir çiçeği hıfzetmek..Çok sevmek..Bir çiçeği ne korur, su toprak sevgi,madde mana..iç dış..Surei bakara hep bu ikilemle bütünledi bizi..Namaz dua ,bedenin sallanması,oruç yeme disipliniyle hayat tarzı,bedenin zayıflarken ruhun güçlenmesi,şehadet,dil ve göz kalp arası yakınlık,hac rukunları ise başlı başına maddeyle mananın birleşmesiydi.Adem ve Havva ile zıtların birliği,dünyaya inişle dünya ahiret evliliğinden beklenen ukbaya götürecek amel çocuğu..Ve ne formüller,ne çok birikmiş kavanoz kavanoz hisler..Elime son kez aldığımda bakarayı okumak için Taif yolundaydım,her satır,her sayfa bölüm,an an yaşatır mı geçmiş zamanı..Koku değil,tat değil,mekan değil,ses değil,ayet ayet his biriktiriyoruz içimizde ,müteşabih,cennet ayeti....İnsan bir dağa tırmanırken Ganime cebecinin yeşil halısına oturur,camı acar,tül havalanır mı... Benim içimde bakara,bir toprak fenomeni..Cennetten bu toprağa pişmanlıkla inilen yerde..Üzerine 99 yıl hüzün yağan,1 yıl surur yağan toprak.. En başlarda iş makineleriyle kasklarla çalışılan yıkık dökük,israiloğullarıyla,her enkazın altından bambaşka birşeyler çıkan,hep yan çizen,idare eden,böyle de olur deyip yapılmış,ama olmamış da yıkılmış binalar,bozuk mimariler,gecekondu ibadetler,estetiksiz ameller,süreksiz yollar,çıkmaz sokaklar..Başımda fenerli bir kaskla yürümeye çalıştım,maden ocaklarımda..Hani süt filminden bir sahne,yusuf maden ocaklarına bakarken..acı..Toprak altında çift taraflı yolun adı nifak..Derinlerden çıkan bir sey münafıklık..Hem öyle hem öylelerimiz,zaten böylelerimiz..Cumartesi yasaklarına cuma çözümlerimiz..Şimşekler çaktı,yağmur yağdı,gök gürledi,ruh sübhanallah dedi,nefis kulaklarını tıkadı,ne çok gidip geldik.. Hükümlerden önce aşk geldi,Rab kendini tanıttı kuluna,ağır ağır..Ben hükümleri soğuk sanırdım.Namaz,oruc,hac,umre,şehadet aşkın ilanlarıymış..Çağrı çağırma ve yakınlık oruçla gelirmiş.Gökyüzünün romantik yüzü ay hilaliyle hac için varmış.Zaman başka türlü akarmış.Say benim bıkıp usandığım koşturmalarımın oturup kalmalarımın,gayreti terketmelerimin karşısındaymış.Tavaf O nda olmak,kıble öper gibi muhabbetle dönüp durmakmış..Hidayet her an alınan ,dalalet satılanmış,ticaraten len tebur,zarar etmeyen ticaret buymuş..Faizi Allah tan bekleyecekmişiz....Hani semereden bahsetti sona doğru sure,bire yediyüz veren başak..Ve bu toprakta yetişen semereden infak,en sevdiğinden..Bir avuçla iktifa etmek önüne çıkan nehirlerden,yalnız kalmak,Allah demek,üzerime sabır yağdır demek... Toprağım harmanlandı sandım,artık sürüldü,belki tohum ekildi,ayetel kürsi tanımlanamayan Ramazan bilgisiydi...Hayy,Kayyum ellerindeyim,dizlerimin dermanı yok..Sen tut ayakta dedim,acizim acıkıyorum uykum geliyor yoruluyorum,ama göğe bakıyorum..sana bakıyorum..yağmur yağıyor cama koşuyorum..ben merhametine koşuyorum..Sen münezzehsin..Sen başkasın,bildiğim hiç bir şeye benzemiyor varlığın..Yer ve gök..Ayaklarım ve başım kadar anladığım,gözlerim, çakıl taşları ve yıldızlar kadar.Senin kürsün benim anlamadığım kadar,kalbimin genişleyebileceği kadar..Senin lütfun kadar..Senin iznin olmadan yardım edilemeyen yer,şefaat senin merhametin,uzattığın elin,benim bildiğim yer gök,kalbiminki ancak,dışarda gördüğüm kendimim...Ve sen..Önüm arkam,üstüm altım sağım solum,içimi dışımı kuşatan..Hıfzından başka zırh yok..Kendimce sığındım kalbimin köşesinde Rabbime..Gözlerim göğe takılı tavaf ederken,yürümüyor gibiydim..acı bile lokma lokma yutulur gibiydi.. Hilaller büyüyüp küçülürken Hac geldi,mücadele yani..Uzun uzun yürümek,ardına bakmadan şeytanı taşlayıp ilerlemek,bir dosta tutunmak,ellerini açmak bir akşam üstü,gün batmasın istemek..Yorulmak,bitmek,ama bitmemek..Yürüdükçe yürüdükçe içine içine,bunlar da nereden çıktı demek...Bir çiçek bir başak büyür mü derken,hayal ederken,hayallerin tevbesi..tevbelerin tevbesi..istemsiz hayaller,düşünceler tevbeler,düşünceler tevbeler,düşünce tevbeler..Ve ayet...İçinizden geçenlerden sorulacaksınız......Her yer tarumar..Ne toprak var,ne çiçek ne başak..Ancak bir avuç killi kum o kadar... Şimdi..amenna,ben buyum anladım.semiğna ve etağna demek zorundayım,üstünü örtmemeliyim..İtiraf etmeliyim,babam Adem gibi almalıyım şifa kelimelerini,mazeret üretmemeliyim,ben zulmettim..Edepsizlik ettim.Ben hayallerimin kabulunden sana,senin hayır planlarına sığınırım...Sen ört setret merhametinle,gufranınla..Çekemeyeceğimi yükleme...Ben unutanım,sen unutmayansın,benim vus um ne ki..Ve sonunda bakaranın,kabenin kapılarını açtılar,nefes aldı yüreğim..İçini zemzemle yıkamışlar,affedildiğimize işaret olsun deyip ümitlendim.Etrafında dönen yüzlerce insandan sadece izinli,davetli olanları aldılar,kalbimize izinsiz hiçbir düşünce giremesin artık diye dua ettim...Yoldaki işaretlere dikkat etmeli..Kuşlar ve kavimleri,tavafta hazır bulundular..Gök toprağını şenlendirenler onlar.. Ey merhamet,şimdi ben,ruyamdaki haliyle elimde bir bitki saksısını değiştiriyorum,bakıyorum ki içinde toprağı yokmuş,bir tabakla yükseltmişler,dışardan var zannediliyor,içerden yok...işte ey toprağı yaratan ve yaran,yağmur indiren ve merhamet eden,merhamet et mevlamızsın..ki bir bitki yetiştirebilelim ki infak edebilelim yüreğimizden... Kaç can karışacak bu toprağa daha ki humuslu olsun,kaç yağmur,kaç dua,kaç sabır,yol bitmez...Ve ben iste,nefis.. daha elindekine bakmadan gözünü öbür çiçeğe diker,onunla heyecanlanır yeniden,ali imran...zehraveyn... Yol bitmez,yakin gelene kadar, Vesselam...

28 Kasım 2012 Çarşamba

Anneliğimiz

''Ben kimim?'' Sorusuna verdiğimiz cevabın çok önemli olduğunu söylemişti gelişim hocamız üniversitede..Bu soruyla yaptığı uygulamadan sonra,üç cevap istemişti.Bir arkadaş,müslümanım,türküm,bayanım demişti...Ve evet hoca bu cevabı çok beğenmiş,güzel bulunmuş bir kimlik demişti.. Ben kimim,deyince ilk ne geliyor aklımıza. Kulum,anneyim,öğretmenim,kadınım,eşim,gelinim,teyzeyim,ablayım komşuyum.. Bu bizim temel sorumuzdu.Ve cevabı Hz.Adem ve Havva kıssasında buluyorduk.Kainata gönderilecek bir halife olarak insan,kul,huzur veren bütünleyen olarak,zıtlıktaki denge,kainatın temel kuralını koyacak olan denge olarak,zıtlığın bir yanı olarak kadın..Celal ve Cemal..Zahir ve Batın..Enfüs ve Afak..Dağlar ve yollar,kavvamiyet ve itaat..Çöl ve deniz..Zıtların birliği,kainatın evliliği..Ve insan da dünyayla ukbanın evliliğinden bulacaktı çocuğunu,amelini...Dönüş azığını... Kadın kimliğimi taşıyabiliyor muyum,nedir kadın olmanın sırrı,Nur suresinde sırlanmıştı aynalarımız,Allah ın kendini en zahir ettiği en batıni ayet..Nur ayeti..Kat kat katman altında sırlanmak..Ev,evlilik,örtü,göz kapağı,kalp,sır,teslimiyet,itaat altında sırlanan bir kandil,kendilinden tutuşturulan bir ışık..cam gibi kırılgan,kristal gibi parlak..Nurlanacak.. Erkek kimliği,Nur suresindeki,onu taşıyan biri miydi,beni bütünlesin diye aradığım..Öyle erler vardır ki,onları alış veriş,alıkoymaz Allah ı zikretmekten..Dışarıda da kendini koruyabilen,içeride de Kavvam durabilen..Dağ gibi yaslanılabilen.. Kadın ve erkek,kainatın temel iki zıtlığı bir araya konuldu,kanun bu,bu zorluk aşılabilsin diye kalplerin arasına şefkat ve meveddet koyuldu.Ve adına ev denildi,Nur suresi yine,içinde Allah ın adının anılmasına izin verdiği evler dedi,o evlere..Yıldız gibi parlaması nurlanmasından iki kalbin evin içinde...Ve evin içinde kadına Rabbül beyt,denildi...Evin Rabbi,terbiyecisi... Sonra eğer dilemişse yaradan,eve bir insan daha,ne anne,ne baba,bambaşka ama onlardan..Şimdi,annelik..Bunlardan sonra...Geç mi kaldık,buralar olmadan mı oldu..Olsun tevbe..Yeniden olmaya.. Her seferinde kaçmışsak da kendimizden,şimdi yeniden yüzleşmek zamanı kendimizle,annemizle,babamızla,eşimizle,kendimizle,kendimizle... Benim hayatımın kırılma noktasıydı anneliğim..Güzel bir insan yetiştirmek istiyorum,ne varsa bende yanlış o yapmasın,ruhuna zehirli sarmaşıklar dolanmasın,ben yemek seçtim o seçmesin,televizyonun karşısında yemek yemesin,reklamla sömürülmesin,uyarıcıları gelişsin,benim gibi olmasın,en sağlıklısını yesin,sağlıkla huzurla büyüsün,evde kavga görmesin,namaz kılındığını görsün..Kitap okunduğunu görsün..Eee,biz nereye gidelim çocuk nerede yaşasın:)Evet çocuk öncesi içimde bir muhabbet vardı ve bu herşeyi hallederdi..Beni Allah,bu sevgimle ve sağlam beş kuralla hayırlı bir yere sevk ederdi..Hamileliğime hac nasip oldu,milyonların duasının bereketini unutamam..Anne olunca kurallar hayatıma girdi..Çocuğumu bırakıp işe gidemedim,okul zilinin ne kadar korkunç geldiğini anlatamam..Rabb,ikinci çocuklar evde kalış süremi uzattı,Sonrasına neler lutfetti... Önce kitaplar..''Çocuğumu ben yetiştiriyorum''ansiklopedi gibi..Sonrasında açevin anne çocuk eğitimi,montessori,Adem Güneş,anadolu pedogojisi..Sonra hayattan,Kurandan,sünnetten,evliyadan,canlı kanlı örnekler..Sonra yeniden yüzleşmek,herkesten uzaklaşarak,sen çocukların eşin..Arkamdan başlayan mesnevi dersleri,annelik dersleri.. Geç kalmış hissetme,yere çakılıp kalma,acele etme,yavaşla...Bil ki sen kulsun,acizsin,itirafını duanı bekleyen bir Rabbin var,ömür tamir demek,bak bugün de ölmedin...Daha ümidini kesmedi senden..Sen de ümidini kesme kendinden..Kalbinin,amelinin çocuğunun farkı yok toprağa tohumu atılmış bir çiçekten... Sana Rabbül beyt,denildiyse bir bahçivan gibi sabırlı olacaksın,eleştirdiğin eğitim sistemleri gibi elindeki çocuğu kalbi deney tahtasına çevirip bir gün şu bir gün bu ekolu denemeyeceksin..Tohumu her gün bir yerden bir yere çekiştirmeyeceksin,kararında sulayıp sevip dua edeceksin ve sen kulluğuna devam edeceksin..Bileceksin sen düzeldikçe düzelecek bir şeyler,güneşin doğuşu bile,ama sen olduğu gibi kabul edeceksin.Doğuyu ve batıyı,erkeği ve kadını..Küçüğü ve büyüğü.. Annesin,hem bahçivansın hem toprak belki..Kasas suresi,sayfa sayfa hz. Musanın hayatı,emzirilen bebeğin ki göbek bağından sonra ikinci önemli bağ,süt bağı,annesinden ayrılırken annenin boşalan kalbi,çaresizliği,kalbe inen vahiy türü,tevekkülle Allaha emanet etmek bebeği,ve hilelere rağmen buluşturmak anneyle bebeği..Temel güven diyorlar,ilk 4 yaş diyorlar evet,anne çocuğuyla beraber olmalı..Kadının hassasiyeti,annelik şefkati,dışarıda örselenmemeli.Uykusunun arasında kreşe bıralıkmamalı çocuklar,daha 'iyi' bir hayat için şimdiki hayatı feda edilmemeli..Annenin ve çocuğun..Anneler tuvalette süt sağmamalılar..Ağlamadan yazamıyorum,kandırıldık biz,bunun adı özgürlük değil,çocuk da yaparım kariyer de,cümlesi baştan bozuk..Çalışabiliriz,lise münazarama gidiyorum şimdi,nasıl hararetle savunmuştum,kadın çocukları ilkokula başlamadan çalışmamalı demiştim,3 ve 2 yaşına kadar yapabildim..Telafisi mümkün değil diye bir şey yok inşallah,tevbe kapısından bunu anlıyorum ben..Her şarta merhamet eder Allah yeter ki sığınalım,ben yardımına muhtacım istediğim bu,zor da olsa diyelim...Okula ilk başladığım dönem,müthiş bir psikolojik baskıyla karşılaşmıştım,duygusal anneyim diye..7 yaşına kadar çocuğunuzla oynayın,ondördüne (12 de olabilir)kadar arkadaş olun,sonra işlerinizde ona danışın diyor hz.ALİ..Kasas ikinci sayfa ergenlikten sonra genç olunca,yalnız artık hz. Musa,tüm heyecanı,delikanlılığı,hatasıyla,tek başına..Anne ergenliğe kadar mudahil terbiyeye,sonra kul olarak yeni başlıyor insan hayatına..Ergenliğin tüm isyanları,hayata karşı duruşunun hikmeti,Allahı tek başına bulma isteği belki..Putları kırmak gerek,yıldıza aya güneşe bakmak gerek İbrahimi bir tavırla,akılcı olmak gerek,büyük putun boynuna balta asacak kadar,hisli olmak gerek ateşte yanmayacak kadar,İbrahim diye bir genç varmış dedikleri,genç... *Şimdilik tüm anladığım,çocukla aramızın iyi olmasını istiyorsak,Allah la aramız iyi olacak.O an ne ilham ediyorsa Rab,yani asıl terbiye eden,onu yapabilecek kıvamda olacak anne,bu hal için dua....O zamandan sonra da,yakin gelene kadar,ölene kadar.. *Doğal akış diye bir şey var,suni isimlerle girmesin ilişkimiz hayatımıza,küçükken annem sulu köfte yaparken biz tepside yuvarlardık,pirinç ayıklardık,bunları montessori faaliyeti diye yapmazdık:) *Hayatımızdan eksilen bir kuşak var,kabul etmeliyiz,Ali Ulvi Kurucunun dedesi gibi bir dedem yoktu benim,abdesti bir buluttan süzülen yağmurla alıyormuş gibi alan..Ama Ahmet Muhtar Büyükçınar da var... *Çocuğumuzu olduğu gibi kabul etmenin yolu,eşimizi olduğu gibi kabul etmek,sonra onunla ilişkimizi gözden geçirerek iç dış ilişkilerde neyi nasıl yapalımı konuşabilmek..Bu bölüm hayatımın bu evresinde öyle iyi geldi ki...Çocuklar ne kadar anne ile beraber olurlarsa olsunlar dışarıda,sosyal ilişkide babayı örnekliyorlarmış.. *Terbiyede ödül,ceza,sınır mefhumunu ilk maddeye bağlamak uygun olur gibi..Ceza kelimesi arapçada karşılık demek,bizdeki ödülün de eş anlamlısı yani,bu anlamda yaptığının sonucuna katlanmak olabilir belki,tamamen yok ya da mutlaka var demek yanlış..Anne çocuk eğitiminde somut örnekler verilmişti,bize olumsuz davranışı ortadan kaldırmak,ya da olumlu davranış geliştirmek için..7-8 evreden oluşuyordu..alternatif üretmek,seçenek sunmak,üzerine konuşmak,sebebini öğrenmek,en son bir muddet alıkoymak gibi..cezada da merhamet şart:) *Pekiştirmek ya da söndürmek için yıldız boyamak,1. sınıfta okumaya geçenlerin elmasını kızartmak gibi bir şey,okullarda bu yasaklandı ama anasınıflarında hararetle yapılmasını anlayamıyorum,biz de camia olarak kendi değerlerimize yapıştırıveriyoruz,sunilik böyle oluşuyor,örnek olacağız,ortam oluşturacağız.. *Sabırlı ama gayretli olacağız,Hz. Hacerin çabasını kendimize örnek alacağız.Oturup ağlamayacağız,koşup ağlayacağız.7 kez,iki dağın arasında,iki kararın gitmenin ya da kalmanın,yanımızda eşimiz olmayacak belki,Rabbimiz bize yetecek ve çocuğumuza..günlük tüm zorlanmalarımızı say sayacagız... *Sen ..........yaptığın için ............oldu.cümlelerini olumsuz kurmaya alışmış olan bizler,bu cümleleri olumlu kuracağız,herkese:)Bu evi ve dahi kullanıldığı yeri dönüştürecek,gittikçe...Örnek: Sen bugün çocukların ödeviyle ilgilendiğin için,kitabımdan birkaç sayfa daha okuyabildim Allah razı olsun,ya da abartalım:sana en sevdiğin pastayı yaptım:))Babanın evin reisi olduğunu,otorite merkezi olduğunu önce biz kabul edelim,pratikte bunu gösterelim,'sen bilirsin' diyelim ki çocuğun ruhunda güvensizlik yer etmesin..Merhamet merkezi anne,otorite merkezi baba... *Çocuğumuzla büyüyeceğiz.Hayatı paylaşmak için fırsat kollayacağız:) *En zor zamanlarda çocuğumuzun gözünün içine bakacağız,sevgiyle susarak..Bu sihir gibi bir şey işte... galiba devam edecek,sonuna kadar:)

Bir çiçeğe bakar gibi...

Cok uzun zaman baktığım buyuttugum bir çiçeğim olmadı benim..penceresinin onu çiçekli evlere hep imrendim.gidip çiçekleri yapraklarını örtenlerden aldım,hediye ettiler,soldu..bu sefer tomurcuklularini denedim,açtı,soldu..yapraklilarin bile dayanamadıgi oldu..üzüldüm vazgectim..ben,ancak kaktüsle olabilirim deyip onları sevdim,adı sabırmis meger kaktüsün,uzun yıllar sabrettiler bana kaktüslerim...sonra hayatıma güneş doğan karlı bir kistan sonraya denk gelir ki anne de olmuştum o kısın önündeki yazda,en guzel çiçeği seçmeye çalışır gibiydi anneliğim bir çicekciden,botanik kitabı okuyarak,solmasın diye çiçek ,bir endişe vitaminler ,kaynamış yumurta suları döker gibi saksının dibine,yoruluyordum..elimdeki bakım kitaplarını rafa dizmeye karar verdim..bunca kitabın üzerine bir insanı okumak müthişti..dizdim,elim,kalbim,zihnim rahatladı..çiçek diktim..yanına bir tane daha,menekşe bir iki yaprağından..pencerenin önüne,fincanların icine,imrendigim çiçeklere benzemiyorlardı,keltos keltos bakıyorlardı ama onları oyle sevmiştim..bir pencereden bakisima tomucuklarini uzattilar nice sonra,sonra ciceklerini,biri mor biri pembeydi.sonra bir gün markette çiçekli menekşeler 4 tl ciceksizler 1 tl idi.uzuldum birinin haline kendini iyi hissetsin diye aldım,seni seviyorum ben dedim,çiçek acmayacak bile olsan..komşunun cicekleriyle ya da yanındaki çiçeklerle kıyaslamam seni..ben onlarla konuşurken kaktüslerim boy attı,bir portakal ağacı bile çiçeğe durdu sıkıştığı küçük salonun köşesinde..Ama bunlar sanırım beş yıla yayıldı.. Tohumun topragın filizin yaprağın çiçeğin bir zamanı, kendine özgulugu vardı,sevgiye ve tevekküle ihtiyacı vardi..cocuklar gibi..ogrenciler gibi..ailemiz gibi,arkadaslar gibi.. Güneşi ışığı suyu toprağı aynı diye iki çiçekten aynı çiçeği aynı duruşu beklemek Yanlis...aynı egitimi veriyorum diye iki kardeşden aynı tepkiyi,yakın durduğundan yakın arkadaşlığı ,kaynak aynı diye aynı dostluğu,aynı sohbetten bile aynı şeyi anlamayız cogu kez,bir çiçeğe senin Sari açmanı bekliyorum demek..açmayınca küsmek komik değil mi... Çiçeklerim Türkiye'de kaldı,burada ise iki çiçeğimi kaybettim,simdi sürgün veren bir sarmasikla dostlarımı kalbime aldım,yapraklanan bambularimla rüyalarım birleşti..bir çiçeği bir saksıdan digerine aktarıyorum ,ama bakıyorum ki icinde cok az toprak var,toprak bulmaya calisiyorum..çiçeklerine yavrularıma ve dostlarıma,sizin yerinize kimseyi koymaya calismamaliyim diyorum..toprak nasıl çoğalır,kayalar nasıl ufalanır,humuslu bir toprak için kaç canlının ölmesi gerekir...Bunlarla uğraşmaya çalışmalıyım... Ha,burda marketlerde plastik çiçek satılıyor,üzülüyorum..halbuki trafiğin bile arasından cikiveren cigdemler güller de var.. Plastik çiçekler!.su ölümlü dünyada sizin tesellinizin bile yeri var... Hepinizi cok seviyorum..

11 Kasım 2012 Pazar

öyle bir gün ki...

Say ki kalın kalın takvimler eskimiş,cumartesiyle çarşamba,pazartesiyle cuma arası kadar zor gelen perşembe cuma kadar kolay geçivermiş,sanki eskiyen sayfalar atılmamış,yakılmamaış,çantanda birikmiş..sanki borçlusun ve ödeme tarihi gelmiş...borçlu olma hissi ne, bilir misin... o mahcubiyet,almışsın verememişsin,hep almışsın verememişsin,vermek için didinememişsin..hep istemişsin,razi olayim demissin becerememissin,serinde sevgi var zannetmişsin ,kendini, severken bile alacaklı bellemissin... öyle bir gün... sakın..korun..ne kazandın bak..kazandığınla karşılaşacaksın,sen ve herkes..sadece kesbettiğimizle kalacağız..yani ektiğimizle ve dahi biçtiğimizle..En son kalan sana,kalbinden..seni en çok sevenin dilinden.. Sonlar önemli,son bakış gibi,son cümle,son sure son ayet..tevbe suresi mesela,kemal ayeti..doğruluk..zorluk..sıcak..sizin için dininizi kemale erdirdim ayeti..kemal..arafat..zorluğun ortasına koyulmuş duruş arafat,minanın ve havfın,yürüyüşün ve kıyamın,vadinin ve dağın..çölün..hemen paranın borcun önüne koyulması bu ayetin ne hikmetli..sadaka koyulmuştu, infak. yani fedakarlık ,ribanın,kolay olanın önüne..hatırla kolayla kalayladın sen nefsini..hep en kolayı istedin..en kolayından yaşamak tatlı geldi,zorluklarla inledin,bunun için borçlusun..en son yer,en zorlu yerdi,malla imtihandı müslümanın imtihanı.. öyle bir gün.. Borçlandığın zaman yaz dedi Rab,yazamadın sen,günlüklerin borç isteme üzerineydi,varlığını borçlu olduğundan..Oysa borçlanmalarını yazmalıydın,cama vuran damlayı,yüzündeki tebessümü,yüreğini göklere çıkaran mesajı,eline verilen iki yavruyu,onlara ne verdiğini,elindeki gökkuşağı gibi hayatı yazmalıydın,yolunun nerelere uğradığını,gözü,kulağı,gönlü,sevgiliyi,rehberi,borçlusun işte,hem de kainatın en zenginine,hiç ihtiyacı olmayanına,sadece bilinmekle kıymet vermek isteyenine...açıklasan da gizlesen de.. öyle bir gün.. İçinden geçenlerin tevbesini özleyeceksin,tevbenin tevbesini..hayallerine tevbe etmiştin hani bu hac en çok,en çok muhayyileni temizlemen gerekti,buz dağının görünmeyen kısmı,gizlediklerin,seni sen yapanlar,bana kalsınlar,davranışlarının sebebinin çoğu bunlar,davranışlarının yani amelinin..hani şiir gibi yaşamak dilemiştin de sırat bir salih amel manzumesidir demişti rehberin..nasıl çıkacak kalitesiz,başsız sonsuz türk filmi gibi hayallerden alt yazı olarak güzel bir şiir.. Allah yarım kalmış şiirleri affetsin dedi şair,sen amin dedin.. Otur yalnızlığınla,O na ne kadar muhtaç olduğunu,o günden korktuğunu,yarın sabahtan bu geceden bile kaçtığını,aciz olduğunu,ama umutsuzluğun da rahmetin üzerini örtmek olduğunu oysa ihtiyacın olanın Gafur olan O nun setr örtüsü olduğunu söyle..Başka gidecek kapısı var mı günlerin gecelerin bu kovalamacadan..Kesbettiğin kesbedeceğin acizliğin........

2 Kasım 2012 Cuma

Yola devam...

Simdi kalk..
Abdest al..
Bu sicakta usuyen ellerini ayaklarini burnunu ve kalbini al..
Abdest al..
Ellerini hilallemeyi unutma..
Yuregini seni en cok dileyene,en cok anlayana,hic yanlis anlamayana,senin huznunu negatif saymayana,umuduna hor bakmayana,korkunu kucumsemeyene,sevgine en derin yaklasana ac..simdi yatsi vakti..Hersey üstune bir ortu cekti.yarin Sabah namaziyla baslayacak hayat..gun dogmadan yola cikacak yavrular..size en cok merhamet edene soyle,nasil olacak diye..gucsuzlugunu,usudugunu,bugun dunden daha iyi oldugunu soylemeyi unutma,unutma itiraf ve şükürle duruyorsun ayakta...
Kendine  0 Dan baslama gucu dile..
Bu defa daha hareketli,daha sistematik,daha net olsun yapacaklarin..
Yuzunden tebessumu eksik etme
Kalbinde huzun huzura estir,dursun ama sakin bir gun ortasi melankoliye firsat verme.
Daha cok temizlik,hatta pasta borek,misafir..
Elinden fayda gorsun birileri..
Virdlerini,ihtiyacin olanlari ve bunlarin vakitlerini duzenle
Dil ogrenimi icin de kavli ve fiili duayi unutma..
Cocuklarla beraber yapilacak seyler icin yardim iste.
Günun sonunda o cok sevdigin mutfak penceresinin onunde,yaptiklarin ve yapamadiklarin icin ortunmeyi dile..
Yola devam et..nasil varacagim deme,yuru ve dile..
Sadece yuru ve dile, O da dilerse kosarsin bile belki de!

31 Ekim 2012 Çarşamba

yolda


şimdi nefesini tut..
dizlerin kadar olsun kapladığın yer..
gözlerini yum..
dinle...
ve bak nedir sana verilen yol azığı..
neyinle gideceksin menziline..
dünya yoldan başkası değil..
yolun kuralı bu...
sende olanı, olmayanı ortaya çıkarmak..
onun için bunca akmak
bunca durulmak
gözlerim yaşlanıyor..
gözlerin yaşlanıyor..
kirpiklerimiz dökülüyor...
gözlerimiz dökülüyor kirpiklerimizden..
gözleri ışıl ışıl..
O nun..
ışıl ışıl gözleri..

artık...zaman,
gökyüzünden takip edilen tek..
göğü müşahadeyle ayarlıyorsun kulluğunu,
ayın şekli şemali,güneşin ışığı belirliyor buluşma anlarını,
bedenin ruhla,ruhun sahibiyle..
gök başlı başına şehadet,
gök ki sevgiliden sonra el değmemiş tek hatıra..
ve gizemi göğün,nazı,
geceler..
on geceler,
kırk geceler..
rüyaların, sana özel filmlerin,
terliğini çıkar ki sen derin bir vadiden geçmektesin..
hayallerin,pınar başında bir ceylan,
ve tevbeler tevbesi..
sahi sen kimsin..

bir sefere çıkarıyor seni işte hilal,
kaybolsun tüm teknolojiler,
bize gözleri yeter..
Allah ın senin üzerindeki hakkı, sefer..
Yollara düşüyorsun,
üzerinde kefenin..
dağlara çıkıyorsun,
çadıra sığamıyorsun,
ille gök olsun tavanım diyorsun..
dünyanın ve dünyalığın tel örgülerini aşıyorsun..
güneşin batışını izliyorsun mesela..
Rabbin ne romantik..
sen ve O..
O ve bunca insan,sel,sen damla..
Hayret ya Rab,iki kişilik beraberlik nasıl mümkün bunca kalabalıkta..
Arafatta..
Annen ve babanın dünyada ilk buluştuğu yerde
Zilhiccenin dokuzunda..
Zamanla mekanın buluşmasında sen..
Seni dünyaya indirenle buluşuyorsun..
Dur diyor,şimdi güneş batana kadar konuş,
anlat bana nerelerdeydin aslında kimsin sen..
senin vakfen bu..varsa tek marifetin ..
battı mı güneş,sel ol ak,
coş anmakla seni en çok seveni..
uzun uzun yürüyeceksin..
yürümek düşünmek demek..
uzun düşünmelerle bileceksin şeytanın seni vurduğu yeri..
büyük cemreyi taşladığında arkana bakmadan gideceksin..
arkana bakmadan gitmenin anlamını bileceksin..
sana düşmanlık edene savaş ilan edeceksin..
h/iç savaş uğultusu duydun mu ..
dinle...
bitmeyecek,üç gün taşlayacak,
dört gün birleyeceksin...
her gününü bu on dört geceyle mayalamayı dileyeceksin..
sonra güzel bir düş isteyeceksin..
düşeceksin..
parçanı bulamayacaksın..
yola devam edeceksin...
bileceksin ne küçük ve aciz olduğunu..
yalnız olduğunu
yalnız olduğunu
yalnız olduğunu..
muhtaç olduğunu..
öylesine kul olduğunu..
bir garip yolcu olduğunu..



dostunu sevgilinin yanına gönderirken
yine
yeniden
gözlerini dökeceksin..
yıldızlara bakacaksın..
yaşayacaksın.
yaşlanacak gözlerin..
şükredeceksin dolu dolu..
sabrın tahammül değil şükür olduğunu bileceksin..
yaşayacaksın..
ölme sevincine ulaştıran bir yaşama sevinciyle..
şiir gibi yaşa yaşayacaksan..
ki yol,
ki sırat,
''salih ameller manzumesidir''...
''ıyd mubarek olsun''...



 

23 Ekim 2012 Salı

Döne döne durmaya...





Kabe ihramını giydi..
Sevgilinin peçesini açması gibi...
Sonrası tarifsiz..
İnsan sevgilisini kıskanır değil mi,
Kıskanmıyor,seviyor sevenleri..
Sevgilinin etrafı insan seli..
Akıyorlar,dönüyorlar,öpüyorlar..
Bu sel burada durmayacak,
İçi içine sığmayıp
Dağlara çıkacak..
Döne döne seyreylediği leylasını bırakacak,
Mevlasına koşacak..
Akacak..Taşlayacak..Yaklaşacak..
Koşacak ..Dönecek..
Dua edecek...
Hacc edecek..
Sonra inse de dağlardan kimisi
Dağı kendine yoldaş edecek,
Geçip neharı,dost edecek leylayı,
Oturup dizi üste ,Hu çekecek...



O selin içinde bir damla olmak hayali...
Tüm sevdiklerini o damlanın içine toplama gayreti..
Çabucak kuruyuveren,birden coşuveren bu damla..
Akibeti belli değil...
Minada..
Müzdelifede
Arafatta
Meşarul Haramda
Kabe i Muazzamada
Ateş olsa cürmü kadar yer yakacak olan bu damla,
Helallik ister,hepinizden..
Duyan duymayana söylesin..
Helallik ister ki
Burası mahşer..
Mahşer..




 

13 Ekim 2012 Cumartesi

Hayatımızın iyilestiricisi

4-5 yıllık döngüler halinde yaşadığımızı düşünüyorum..kurs gibi,level,merhale gibi..hazırlığı atlayanlar üstten ders alanlar olsa da,ben iki ileriyse bir geri gibi..olsun yolda olmak guzel,değil mı:)bundan önceki gorev yerimde cok net farketmiştim,Ozel hazırlanmış bir topluluğun icine resmen koymuştu Rabb beni,sonra aldı avuçlarına buraya koydu..sadece beni değil benden başka dokuz kisiyi daha ve hikayelerini.. 
Birbirimizin is arkadasıyiz komsusuyuz akrabasiyiz ,müdür muavini zümresi ne lazimsa osuyuz.Bazen ipler dolansa da bu yuzden cozmeye calisiyoruz biz kimiz ve niye bu ekipteyiz???Hepimizin başka hikayeleri var,başka acıları başka yaraları,başka ya da benzer amaçları...kimin yarası kanayiverse,digerinden pansuman gibi çıkan bir cümle var ama,kalbim altını çizip duruyor,biri digerinin elini yüzünü yıkıyor sanki,gecti hepsi diyor..yaşananlar bosa gitmedi..
-olsun bak buraya geymişsin,gelmişiz...
Bir sehir için kolay kurulmaz bir cümle bu,İstanbul a ,
Neden geldim istanbula
Takıldım kaldım avara
Simdi bin kere pişmanım
Gelmez olaydım 
Der de sair,diyemez Mekke ye...nerelerden gecmissin,ne cok acımış canin belki,ama bak buraya geldin...
Not:burada hayat  umreci ve hacilarinkinden farklı geçiyor..Allah galiba ibadete dönmüş bir hayat istiyor,sınırlı günde sınırsız ibadet yerine,hayatın icine sinmiş yaşayan ameller istiyor..nefis Cidde'yi ruh Medine'yi isterken Mekke muhteşem cekim gücüyle topluyor,gerekirse sıkıyor gerekirse acıyor hamdolsun..tokezliyorum sıkça,cekistirip duruyorum kendimi ordan oraya..
Ama olsun,buraya geldim ya....
Buraya,Mekke'ye hayatımızın iyilestiricisine...

12 Ekim 2012 Cuma

ve güç ver taşıyabileyim taşıyabileceğimi..

Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana Yarabbi
Taşınacak suyu göster
Kırılacak odunu
Kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
Bileyim hangi suyun sakasıyım ya Rabbelalemin
Tütmesi gereken ocak nerde?
İsmet Özel

8 Ekim 2012 Pazartesi

Suudi Arabistan da kadın olmak...

Bu yazıyı cok farklı bir haleti ruhiyeyle yazdığımı itiraf ederim.hatta etikete bu ne perhiz bu ne lahana turşusu bile yazilabilir,durumumun birini kinamakla alakalı olduğunu düşünüyor ve yazmaya devam ediyorum:)
Aslında üzerine tez yazılır bu başlığın..ama benim küçük gözlemlerimle idare edin..suudda kadın olmak deyince akla gelen bir resim var..simsiyah bir silüet..bir çift göz..evet yabancı bir göz için bu kadarı bile fazla denebilir...peçe görünmez olmak kadar sihirli bir şey bence,gizemli,buradaki adıyla abaya,cilbab özgürlük...resim baktığınız acıyla değişir ya belki içerden bakmak da diyebiliriz buna...
Görünür olmak üzerinden gidersek bizde pek cok kadın tipi vardır,pek cok sınıflama,sadece başörtülü  ve basortusuz diye ayırmazsınız,cok bakimlilar,doğallar,basma etekliler kot pantolonlular sporlar klasikler erkeksiler feminenler..burda tek kadın tipi var dışarda nerdeyse hepsi aynı,belki göz bile görünmüyor ama içerde,bizim en bakımlı ablalardan bakimlilar..manikursuz,makyajsiz ve fonsuz hatun yok,evin icinde asla örtünmüyorlar ve evleri genelde çift girisli,böylece hiçbir yabancı erkekle karsilasmiyorlar.bu kılık kıyafet bakım ısinin genc yasli diye bir istisnasi bile yok:))vitrindeki kıyafetlere hayretle bakmıştım ilk geldigimde,kim giyiyor bunları diye:)bayan için bu kadar feminen çalışan bir yer daha var midir bilmiyorum..kız cocukları icin bile hazırlanan ürünler oyle çeşitli ki..kadının iç yüzü pembe desem abartmış olmam arabanın bile pembesi cok burda,şoförler siyah olsa da)bakım konusunu uzatmıyorum varın gerisini siz duşunun..Ama parfümü geçemem...burada en önemli seylerden biri guzel koku..her alışveriş merkezinin yarısı kokucu desem abartmış olmam..eskiden bizim hacılar gelirken getirdikleri o ağır kokuları nerden bulurlardi acaba..kokunun hası burda..:)
Arabistan'da yaşayabilmek icin yanınızda bir erkek olmalı:)sizi taşıyacak gezdirecek koruyacak,alışveriş yapmanızı sağlayacak,para kaynağı sağlayacak..eğlenmenizi sağlayacak,size bir yardimci sağlayacak,yardımcı ev isleri ve çocuklarla ilgilenirken siz giyinip suslenip cocuklarınızı seveceksiniz..şoförünüz sizi arkadaslarınızla yapacağınız haflelere(parti) ya da gece yarısı başlayan düğünlere ya da hareme götürecek...Yani cook rahatlar anlayacaginiz..
Dilinden belli oluyor insan bir de yürüyüşünden..buradaki kadınlar gercekten bizden farklilar,konuşurken bir şey akıyor zannediyorsunuz,yürürken dalgalanıyor..biz konuşamıyoruz sanki,yutkunuyoruz..
Genc çiftler görüyorum bazen haremde ,bembeyaz entarili bir genc yanında siyah kadifelere sardığı bir mücevher taşıyor sanki..Hanim burda kıymetli ..Eskiden kalma  çoklu evliliklerde ise gözlemlediğim su,dost olmuş kadınlar birbirine,ve hepsi
Bakıyorlar eslerinin gözlerinin icine:)
Ha,bir de yemek temizlik vs.yemegi genelde hazır yiyorlar et tavuk pilav pişiren yerler var,kocaman cipsler var,çikolatalar cerezler,mamul(hurmali kurabiye) ve hurma var..bir de vazgeçilmez Arap kahvesi...buranın ikinci kokusu kakule,buradaki adıyla hell:))temizlik kısmı biz titiz Anadolu kadınlarına pek uymayabilir,mesela biz hali yıkatiriz onlar her Ramazan oncesi degistiriyorlarmis:))ve malesef nerden geldi bilinmez bazilari ayakkabiyla eve girebiliyorlar:(yani yemek temizlik sorunu yok,yardımcılar o devasa evin içindeki banyolu odalarında yatılı kalıyorlar..cocukları parka genelde onlar getiriyor,okula şoförler bırakıyor..ve yardımcılar genelde yabancı uyruklu,bu yuzden bizi de yardımcı ve şoför zannetme olasılıkları var:))ha bir de yardımcıların yüzü peçesiz genelde..misafirliğe bile yardımciyla ve bol ikramla gidiliyor..misafirlikler carsamba Perşembe gecesi yogunluklu olarak yatsıdan sonra basliyor.çeşit çeşit meyve suyuyla basliyor ki taif narı meşhur kavun bile var,kahve hurma,kurabiye ,cay börek (sembuse ki o da satılıyor), meyve ve ardından pilav üstü et yemeğiniz geliyor...ev sahibimize yaptığımız ziyaretten gecenin bir yarısı şaşkınlık ve başörtümüze ruj lekeleriyle donduk:))))
Soldan bir sagdan dört kez opuldugunu ve ev sahibinin bu kadar cok akrabası olduğunu bilmiyorduk:))


29 Eylül 2012 Cumartesi

Filmlerdeki gibi..

Kendimi bir filmde gibi hissettiğim cok oluyor..gece yarisi yuzumu yikarken..isiklar sonuk..su sesi gece sesi ve karanlik..bu ara yumurta süt ve balı daha cok hatırlıyorum..bir de yerdeki yıldızlar.. O annenin sabah kahvaltı hazırlayisini hatırlıyor musunuz?arkadaki şarkıyı..babayı ve abiyi..ve işani..çabuk toparlıyorum vakit cok hızlı geçiyor pencereden uzaklaşan arabaya dualar okuyorumsonra sinif ..tum sınıfli filmleri geçirin gözünüzün önünden ..karşınıza oturtun tum egitim otoritelerinizi....ya rabbi..kendine Hayri olmayan bu acize bu kadar ozel ilgiye muhtaç ogrenci..cok isterim hayatlarına dokunanilmeyi..ama gercekten olmuyor filmlerdeki gibi ..sonuc değil gayret değil mı..zor...
Koku ,filmlerde olmayan şey..sesten goruntuden anlasilmayan,hissedilmeyen..özlüyorum..hareme gitmeliyim,haremine girmeliyim,mahremi olmalıyım sevgilinin kokusunu almak icin...için

24 Eylül 2012 Pazartesi

Zuleyha ablacilik..








Madem ki yalniziz ve derdimizi sevmekten de aciz..Hatta yalnız olsak iyi bir de en büyük düşmanımız kendimiz..mekan oyun ve oyalanmadan ibaret olan gezegenimiz.oynayacagiz..rol yapacağız belki .kisi adı kul,rolü anne es komşu arkadas gelin vs..olacak.kendimize bir oyun geliştireceğiz ,kendimizle bir seviyeli iliski kurup arkadas olabileceğiz..düşmanla arkadas olmak kolay mı,ayet var,sen kötülüğü iyilikle karşıla ,o zaman bir bakarsın sana düşman olan yakın bir dost oluvermiş.Buna ise ancak sabredenler eriştirilir.Bu gerçekten azim bir iştir 
Polyannacilik oynamak dedik ama adı husnuzandi şükürdu.Basladik başladık beceremedik.zuleyha abla aramızda ya,yaşıyor ya kitaptan çıkmış gibi değil .nasil özledim bir kez gördüğüm odasını sesini akarsu gibi konuşmasını..beni de gönlünde götürenlere söyle demiş bu ziyarette:
Nefsimden bir ses geldigi zaman ona ona söyle diyorum,bı namazımı kılayım sonra senin dediğini de düşüneceğim.namaz bitince geliyor,dur duamı edeyim tamam,sonra hala gelirse 1000 ihlasım vardı onu bı okuyayım sonra görüşürüz ,yine gelirse 1000 fatihadan sonra artık gelmiyor...
Böyle guzel yalnızlık gördünüz mü ?
Tavanda manzara seyrettiniz mı?
Ruhunuzla seyahat ettiniz mı?
Zuleyha ablacilik oynasak kabımıza göre ,payımıza ne düşerse ,.ne guzel olur değil mı...

22 Eylül 2012 Cumartesi

Kas Gevşetici

           Gitmeli insan bir ıssızlığa, yanına üç değil hiç bir şey almadan dedi Nedim Hazar ,tamam dedim..Çiviler ve kesmeyen bıçaklar dedi Hilal,tamam dedim.Dücane Cündioğlu,kendi kelimelerinle tanımla dedi,Kafka nın gözlerine bak,yol ol,tamam dedim..
           Biri Milenayı kıskandı,sevilişini,ben Kafkaya imrendim..Aşık olmak kazandırır,her gün mektup yazmak maşukuna,zaten nal izlerinin ters istikameti gösterdiği şu aldatmacalı dünyada,kaybeden kazanır...İnsan aşık olduğu kişiyle evlenmeli mi bilemedim bugün nişanlı bir arkadaşımla konuşunca.Ahmet Muhtar Büyükçınar geldi aklıma.Aşık oluyordu da genç yaşında,bu aşk,içimde öylece kalsın bitmesin deyip,kendisine de aşık olmuş maşukunu bırakıp ilmin peşinde koşmaya devam ediyordu..Kafka da Milenayı ısrarla uzaktan seviyordu kanımca..

          Günlerdir sırtımda bir ağrıyı taşıyorum,içimde çırpınan bir kuşu,bir de üstümde sarı yapraklar sanki.Çay içiyorum bolca..İnliyor bir ses,mırıldanıyor acıyor kendine filan,şu hilalin videodaki hayvancağızın sesi gibi.Kalkıp buzdolabına baktım,sırtıma sürmek için bir ilaç buldum,elimin yetiştiği kadar sürdüm,sürdüm..Biraz sonra kızarmaya başladım,biraz alerji yaptı sanırım,evet her yeni durum için biraz alerjik bir bünyem var,alışkanlıklarıma sıkı sıkı bağlıyım bu yüzden,yani canımı acıtan o yerde,senelerce kalabilirim...Ama ağrı hafifledi.Bu kadar mıydı yani..Bir de karşı komşuma sormayı düşünüyorum nasıl bu kadar normal bir hayat sürebildiğini...Normal bir hayat yaşama konusunda çok beceriksiz hissediyorum kendimi..Onu da İbrahim Tenekeci abi söylesin,
''yükseklik korkusu olan bir kuş gibi yaşamak hayatı'' benimkisi...Ama kararım şu,insan varsa eğer aşık olduğu biri onunla evlenmeli,daha aşk dağında çıkacak çok yol var belli ki...Doruğu hedeflemeli,eteklerde piknik yapma hayaliyle ömür bitmemeli,bir de unutmamalı psikolojik sebepleri sıralarken kas gevşeticiyi...

20 Eylül 2012 Perşembe

Görünmez Olmak

Mekke ye yeni geldiğim günlerdi..Bunu yazmalıyım dediğim ne çok cümle yazdım kalbime...Bir şehre yeni gelmek..Daha önceden geldiğin bir şehre,geldiğin ve özlediğin bir şehre,şehirlerin anasına,ummul kuraya,Rabbinin isimlendirmesiyle,tüm şehirleri doğurana gelmek,artık sakini olarak hem de..
''ene eskun fil mekke''mekke de oturuyorum diye çevrilebilir,benim için öyle değil,mekke de sukun buldu yüreğim,yani tüm çığlıklarımı burda duydum,yani burda susmaya geldim,burda tek birine derdimi anlatmaya geldim,yalnız olduğumu,her defasında acıyarak hem de öğrenmeye geldim demek..
Dar,küçücük sokakları var eski Mekke nin,uzun görkemli ve lüks otellerine inat,dağ tepesinde yarı yıkık evleri,minicik dükkanları da,taze süt dükkanı var mesela,tabelası okunmuyor,ama zencefil katıyorlar sıcak süte geceleri..burda uyunmuyor geceleri...yürümek hareme doğru herhangi bir sokaktan..ancak hareme yürüyebilirsiniz,yürümenin en doğru menzili...orada yürüyeceksin,ayaklarının o yürüyüşte sabit kalmasına dua edeceksin..
Her şehrin kendine özgü bir kokusu var,bir havası,bir ruhu,tıpkı her insan gibi,şehirler canlı,diri...Onun kurallarına uymalısın,giysisine insanlarının,kokusuna,ritmine,''la müşküla''sorun yok deyişlerine,sabır deyişlerine,acele etmemelisin,ayakkabılarını çıkarmalısın belki,öyle durduğun yere secde edebilmelisin...farklı olana farklı bir paradigma geliştirebilmelisin...Tadını çıkarabilmelisin,yediğinin,giydiğinin,içtiğinin....
Hurmayla doyabilmelisin mesela,zemzemle kanabilmelisin,dinleyerek sadece iyileşebilmelisin,bir mektup bekler gibi namaza durabilmelisin,peçeyle görünmez olabilmelisin,özgür olabilmelisin,sıradan,ya da hiç,sen nasıl iyi dersen,ağlayabilmek için,gülebilmek,için,kalabalıkların içinde kaybolmak,bir Rabbinin gözüne değmek için,görünmez olabilmelisin,gözünden tanınıyor insan öğreneceksin....

16 Eylül 2012 Pazar

zaman..




günler gelip geçmekteler
kuşlar gibi uçmaktalar..
aziz mahmud hüdai.......

ellerinde çiçekler ..
Sanki biraz önce gecmisler gibi..


Mutfak penceremde bir saat var,
Hep geri kalıyor ne kadar ayarlasam..
Penceremin önünde bir kuş yuvası
Hayat devam ediyor diyor ben duraksasam
Saatten cok gösteriyor zamanı..
Aziz Mahmud hudai yokuşunu tırmanır gibi zaman
Kimi zaman..

Arabistan'da egitim sistemi

Dun okula başladık..ilginç ama gercek ben milli egitim bakanlığının yurt dışındaki vatandaşlarına bir egitim hizmeti olarak açılan okullarından birinde ,Mekke turk okulunda bu yil 2.sinif öğretmeniyim.Araplar'ı hatta buraya umreye gelen Turkleri bile inandirmakta zorlanıyoruz :)1-8 sinif arası 90 civarı kız ogrencimiz var..müfredatımız,derslerimiz,akademik takvimimiz Ozel kutlamalarımız Türkiye'deki gibi...
Gelgelelim,bir lisan bir insan,iki lisan iki insan,Arapca ise bir insan,bir kitap bir kainat,ruha yazılan bir mektup diye cocuklarım bir Ozel Arap okuluna başladılar..biri anasinifina,biri birinci sınıfa...sonu hayir ola..Arap egitim sistemini derinden derine inceleyebilecek değilim ama üç haftalık gözlemlerim bana bişeyler kattı diyeyim:)Veli gözüyle ögretmen degerlendirmesiyle:)
Birinci siniflar bir hafta boyunca anneleriyle toplantı salonuna alındılar..sahnede yapılan kukla gösterileri,yarışmalar,ezgi söyleme resim yapma faaliyetleriyle cocuklar sahne önüne çekildiler.anneler Arap kahvesiyle tatlılarını yediler.bizim heyecanımızı cocuklarımızın endişesini ve cyogun duygu salınımlarımızı geciyorum:)ilk gün cocuklarımıza ilgili not tutabilecegimiz bir dosya ,ihtiyac listesi,okul programı bulunan bir dosya verdiler.2.gunden itibaren sınıfa geziler düzenlediler.bu sırada,gösteriyi yapan,kukla oynatan,dua ettiren,Ramazan'da neler yaptık diyerek çocuklarla sahnede sohbet eden 1.sinif ogretmenleriydi.bu ne ozguvendir,çizgi film mı seslendirdiler daha önce şaşırıp kaldım.elime mikrofonu alınca rahat hazır ol derken sesi titreyen ben,tabi hayran kaldım..her ögretmen kendi ogrencisinin boynuna farklı renk kurdelali bir rozet taktı,sınıfını tren yapti ve alıştırdı.heyecanlari yuzunden laftan zor anlayan 1.sinif velilerine ilaveten Arapca konusamayan,kem kum durmadan bir derdini anlatmaya çalışan biz çıktık bir de bizim abla mubinanin basına:))iyi idare etti,yakında türkceyi öğrenecek:)
Anne geldi,sen dur...filan diyor..:)
Sonraki günler aynı konforlu,kırmızı salonda beslenme egitiminden,derslerin ve ders öğretmenlerinin tanıtımına kadar bir cok saat geçirdik.meger her derse farkli bir ogretmen gelecekmis,onun icin bana sorup duruyorlar sinif ogretmeniyim deyince hangi dersin diye,burada 1.sinif ogretmeni sadece lugati,dil dersine giriyor,okuma yazma ogretiyor,gunde iki saat..diger dersler,matematik,fen,günlük görgü kuralları,tevhid,İngilizce,kuran,kaide,resim,muzik...sonunda hafle(parti)miz oldu da,bizimkiler su ödev olan elifun erneb yecri yelab,ezgisini hep beraber söylediler...ders programımızı ve haftalık ödev cizelgemizi alarak derslere başladık...bir vacibat,ödev kitabimiz var,orada her öğretmenin hangi derste ne işleyeceği ne ödev vereceği yazıyor..cok guzel değil mı..müfredat cok hafif,fazlasına zorlamıyorlar,cocuk yapabiliyorum hissini doyasıya yasıyordur herhalde bizimkiler hiç dil anlamadan yapabiliyorlar:)
Bu sırada ana sınıfları ilk hafta 2 buçuk saat sınıfta kalarak ,yarısında orada dağıtılan meyve suyu sandviçi yiyip kumda ya da Park'ta oynayarak günlerini geçirdiler.onlara hiçbirimiz müdahale etmedik ve ben bu durumu şaşkınlıkla izledim...2.hafta 10.30da,3.hafta da 12de çıkmaya başladılar.okul kıyafetleri ve kitapları daha bu hafta verilmeye başlandı.yigit i özgür bırakmalarının onu çok rahatlattigini düşünüyorum :)arkadas olmak istediği cocuğa her gün es ismuk diye soruyor cevap alamasa da..bugun ögretmen türkce öğrendi diye geldi sevinçle,evet öğretmenin ilk kelimesi,ya Muhammed yapma!!:)))3.haftanin basinda onlarda haflelerini yaptilar ki burada cocuklari sikbogaz
 eden provalar yapmadiklarini,gosterilerde hem ogretmenlerin hem ogrencilerin cok rahat olduklarini 
soylemeliyim...ve cocuklarimiz kendileri söyledikleri bir Arapca Şarkıyla bizi şaşırttilar.
Dersler 7 de basliyor.bunun için bizim cocukların 6 da evden çıkması gerekiyor,yani güneş
dogmadan kalkması..hayatlarına bu guzel bir alışkanlık olarak kalır ins.cok zorlanıyorlar:(anasiniflari hariç her sinif tören için okulun içindeki büyük alanda sıraya giriyor vefatiha,ihlas,felak,nas ve
koruyucu duayı okuyorlar,sınıflarına giriyorlar,ilk iki ders blok,sonra 20 dk kahvaltı molası,sonra
devam..sınıflarda elektronik egitim aletleri cok aktif kullanılıyor....bu da burada yeniden
heveslendigim seylerden biri..hafta bası cumartesi,son gün carsamba,gecen haftasonuna girerken
baktım ödev kitabı yok kızımın eyvah dedim...okulda unuttu galiba,hayır ögretmen almış,haftasonu
ödev yok!!!ogrenciler mutlu,veliler stressiz..:)
Velhasil amacımı yeniden kontrol ederek başladım bu yıla,bir cocugun hayatına bir pencere aralayabilir miyim egitim sistemi aynı kapıdan geçirmeye calisirken...
Yeni egitim öğretim yılı hepimize hayirli olsun...

13 Eylül 2012 Perşembe

Bir kuş kalbiydi arzulanan...

Mümin kalbini kus kalbine benzeten güzeller güzeli..
Öyle ürkek,öyle narin,öyle mutevekkil..
Öyle cok..ve az..
Kus siirleriyle avunuyor kalbim..
Kus gibi çırpınıyor..
Kus kalbi olana kadar ,
Avunsun biraz...

Ulu Orta
seyrek gülüş sen ne güzel bir şeysin
nazlanırsın ama bir gün gelirsin
düşen bir yaprağa bağladım hayatımı
olsun artık diyorum ne olacaksa
paralı asker miyim neyim ben
ekleyip duruyorum sabahları akşama
ve kendimi arıyorum meşgul çalıyor
gerçi söylenmez böyle şeyler uluorta
aşk diyor başka bir şey demiyor kalbim
nasıl bir dostluk ki buhem kadim
hem de mayhoş elma tadında.
kendimi de koysam ayağımın altına
yine de yetişemiyorum ey aşk
omzunun hizasına.
çünkü bende birikiyor her şeyin tortusu
ve ayağını kaldırıyor dünya konuşurken benimle.
budanan oğullar gibiyim sessiz ve narin
nereye konsam geri sayım başlıyor
kurcalıyor beni bir çırağın elleri
ah unufak olsam ve desem ki
ağzın tat görmesin hayat
kandırdın beni.
sorma
elim kırılsın bir daha
dokunursam güneşe.
kılpayı kaçırılmış bir şeyin
bıraktığı ardında
neyse oyum ben.
yaralı serçe benim için dua et;
gök bir kayalık gibi şimdi üstümde
dr şükrü öncüoğlu ndan
üç ayda bir reçete.
acıyan bir şeyim ben
burdan çok uzaklarda
ve koskocaman bir hansın sen
uğraşma bu çocukla
çünkü nasıl birşey biliyorum
itin taştan korkması
bir yastık arıyorum kuş seslerinden
mühim değil sonrası.
sorma
yangın sönseydi suyla
denizler her akşam böyle yanmazdı.
yakartop oynayan melekler gördüm güneşle
ve büyük çiftçiler gördüm dağları biçen
yolundaydı her şey
ben bile yolundaydım
ama
kıyıya vardığımda
kendimi unuttuğumu anladım
karşı kıyıda.
şiirler söyledim belki duyarsın diye
çığlığıydım içinde dilsiz bir şehzadenin
sana seslendim durdum bu küçücük odadan
acımı duy sensin pusulam benim
ki dünya
silinmiş bir harita
gibi yabancı bana.
sorma
usulca uzandığında
bir ceset oluyorsun öpüldükçe şımaran.
İbrahim Tenekeci

10 Eylül 2012 Pazartesi

Kuş gibi...

Tas gibi yuklenmisken yüreğini sırtına,
Huzura varıyorsun...
Gözünü yummuş biri,
ilk bakışım sen ol diye yürüyor..
Ağlıyorsun ...
Ağladıkca hafifledigini yüreğinin,
Artık biliyorsun...
Sırtını bir sütuna yasliyorsun..
Ağaca değil duvara değil daga değil,
Duaya yasliyorsun...
Diyelim ki acsın susuzsun hasretsin gunahkarsin,yorgunsun,dil bilmezsin,yalnizsin...
Sesleniyorsun sessizce,
Rabbi ınni lima enzelte ileyye min hayrın fakir...
İtiraf ettin mı..
İlan ettin mı..
Kuş gibisin...

Sahi kuşlar neden sıcak ülkelere göçerler bilir misin...


4 Eylül 2012 Salı

çay..mektup...sonbahar..


Dünya bizimde sormuşlar,çayı mı seversiniz,çay konulu şiirleri mi...ikisini de ikisini de....dedim..sonra ikisini de...ğil,üçünü de...çayı ,şiiri,çayı tek olsun diye üç bardak,ve hep yarım içen sevgiliyi.....sonrası malum,çay içtim...latifenin evinden bir koku hatırası bergamot aromasıyla,ayşe ve hilalin odasından kalma hatıralardan bir tane çay demledim...Çayı eylüle ekledim...Biraz unuttum,zaman mefhumunu yine yitirdim,malum sonbahar,saate bakmadan geçecek...Kendi ahengince...içim sürekli mektup yazıyor bu aralar,gönderilemeyen mektuplar,güvercin kanatları altında saklanıyorlar...Sonra bir mektup haberi alıyorum,biri diyor ki Allahım nolur biri bu mektubu tercüme etsin...İbni arabinin kabeye mektupları...40 sayfa,herbiri bambaşka bir isimle müsemma ve canlı,sanki yaşıyorlar da hiç tanışmadığımız birer dost gibi,çok heyecanlandım,utandım,şükrettim...yepyeni bir zarf açtı Rabbim içime,şimdiye dek habersizdim,seyyieyi haseneye çevirir gibi yetişti kafkanın milenaya mektuplarını kabeye mektupları okumaya çeviren Rab...mektuplardaki isimleriyle,Hayy,rahman,vedud....Mektuplar dost,anladım...Çay içtim,uzun bir sefer sonrası ikram edilen çayı içen,çaya şifa,yapana safa duası eden Ahmed Yeseviyi hatırladım...Ve kadim sözü:dervişin badesi çaydır demişler....



Nisan yüzlü sevgilim;
ben bir çay bardağına sığınıyorum şimdilerde.

Kimsesizliğimi kalabalık cümlelerde saklıyorum.


Tarık Tufan
 


Adın üç kere geçti, saçma sapan bir filmde.
Yalnız olsam, çok ağlardım ama annem bakıyordu. .
"Anne" dedim,
"
Hadi çay koy da içelim."

Ah Muhsin Ünlü

‎''Göz göze gelsek, kör olacaktık. Konuşsak, sözler bitecekti. Ve söylenecek bir çift söz kalsın diye konuşmuyorduk.
Gözlerimizi birbirine değdirmeden öylece oturalım.
Ve bir bardak demli çayın, insanın yüreğini ısıtan şefkatine sığınıp susalım.
Masada çay bardakları ve senin elin olsun..''
 
 
  ve işte bu:

Diyorum ki çok çay içelim,uzun uzun susalım
Gözlerinde duralım sonra bir şiirlik uçurum
Tek ayak üzerinde beklerse yorulur mu dünya ?
Savaş soğuk, kuşlar güzel, Allah büyük.
 
Güven Adıgüzel

şiirler için teşekkürler elif gibi...çay için teşekkürler arkadaşlar..beni affet Allah ım,sana şükürler olsun...Canım bir yudumcuk çay kadar yok,ellerinde,biçareyim....




 
 

Diyorum ki çok çay içelim,uzun uzun susalım
Gözlerinde duralım sonra bir şiirlik uçurum
Tek ayak üzerinde beklerse yorulur mu dünya ?
Savaş soğuk, kuşlar güzel, Allah büyük.

Güven Adıgüzel


31 Ağustos 2012 Cuma

Gidenlerin Ardindan

             Susacak ne cok sey var..hüznün ne cok ismi..simdi evet herkesi gurbete yollamis gibiyim,silada bir basina kalmis gibi,ve evet bu sila oyle bir sila ki herkes gelse daha cok yalniziz sanki..burasi Rable kulunun ozel bolgesi...
             Ama iste ruhu buyukler var,onlarla anlasiliyor bu özel bolgenin iklimi,gozlerinle konusabildigin birileri var,senin parcası olduklarin var,bir parcani tasiyanlar,sevgiliden bir parca tasiyanlar..gittiler,hepsi kendi huzunleriyle bir baslarina gittiler..
            Ben mi..biraz agladim,bolca nane ayikladim,radyo dinledim,hareme gidemedim,kafkanin milenaya mektuplarindan birkacini okudum.sonra gunes dogdu batti dogdu,biraz zamani kacirdim,mesela bugunu. Cuma olacagini sasirarak ogrendim dun..Bir el,beyaz güvercin kanatları bir el uzanır,yedi beyza..Seni medyen suyuna çağırır...İtiraf etmenin ve tanımlamanın rahatlığı,furkan hangi his nerden,hangisi min amelişşeytan...hangisi minerrahman...

 Ikindi sonrasi
 Yine hava dumanli
 Karsidaki iki dag silinmis yine..
 Kadin olmak ne tuhaf sey anne,
 Evi temizliyor yemek yapiyorsun
Protest bir şarkı sözü hatırlıyorsun
Coplerin agzini baglayip bir de banyo yapabildiysen mutlu oluyorsun..
 Pencereden bakmak ne guzel..
Cocuklarin oynama sesleri
Hatta kavga sesleri
Acikmalari
Bir sey daha istemeleri
 Burda mevsim yok ama sonbahar gibi kipir kipir icim..
Her sonbahar cocugu gibi ben hazanla ve dahi huzunle neselenirim..
Penceredeki lekeye sevinir mi insan..
Yagmur yagmis belli..
Ben yagmur beklerim..
Pencereden bakmak ne guzel,
Geceye de boyle baslamistim:  

Iyi geceler Mekke, Seni cok seviyorum....

21 Ağustos 2012 Salı

Bayram

Bayram

Kabenin etrafinda tavaf eden sadece insanlar degil..baska varliklar da var..daha ucucu,hafif,naïf,ozgur..ayaklarin yurumesi ise bizi donduren,onlarin kanatlari var..kuslar var mesela,bazen bazilariyla gozgoze gelebilecek kadar yakin..kelebekler,dönüp dönüp sarilinca kalakaliyorlar orada,bizim goremedimiz isigi goren pervaneler...bir de melekler..kus ve kelebeklerden hissettigimiz,gormedigimize inanmakligimiz tum ucucu yanimizla...
Sanki hersey bitmis..Ömür bir ramazanmis,kah kizgin bir tas,kah ciseleyen bir yagmur..Gecmis..hasrolur gibi tum insanlar toplanmis beytullaha...bir ses,basladi yankilanmaya...
Allahu ekber ullahu ekber ullahu ekber..
La ilahe illallahu ekber..
Allahu ekber ve lillahil hamd..
Allahu ekber kebira..
Velhamdulillahi kesira
Subhanallahi ve bihamdihi bukreten ve asila..
Ve sallallahu ala seyyidina Muhammed in teslima..

Kabe imamlarinin sesi..
Yasattiklari Bayram hissininyok otesi..
Bir bucuk saat devam ediyor..alemi islam tekbir ediyor icini..
Bir kelebek,secdeme konuyor..suslu degil kanatlari..olabildigince Sade,belki yandi kanatlari kabede ,bilinmez..belki susu gizli,sadece gorene,gorunmez..egiliyorum usulca,kapaniyorum secdeye,birbirimizi incitmekten korkuyoruz,konusabilsem diyecegim,hosgeldin,acaba kimsin sen..biliyor musun kelebeklerden korkarim,yani korkardim ben!!
Biraz sonra elimde bir yurume izi..isaret parmagima geliyor,yillardir birbirini ozlemis iki dost gibi namaz kiliyoruz..his yok sukut var..dusunce yok sukunet var..aklima kelebek deyince gelen hersey baska bir hal aliyor..cennete burda biriktirdimiz hisleri goturecegimiz ve orda riziklandigimizda,biz dunyada buna benzer bir seyler tatmistik(bakara) hissi galiba buna benziyor..Bayram sabahi cennete benziyor..Insanin icine dusurulen her sey,cuz cuz toplanincaya kadar,Ömür ramazan olacaga benziyor,yeter ki imsakimiz o olsun,iftarimiz o..omrumuz ramazan olsun,ölüm dugun bayram...

Hiç yorum yok:



17 Ağustos 2012 Cuma

Ayrilik

Bir sevgiliden ayrilmak..
Belki bir tren gari,
Bir daha kavusur musun bilemeden bakismak..
Gok baska renk gorunur yer baska,
Sozler kisalmistir artik..
Cumleler kesin ve kesik..
Ya vefadir sectigin yoklugunda yeniden bulursun ozlemle,
Ya unutmak baska seyler de..
Ama sevgili nin son cumleleri onemlidir seciminde..
Ayi gosterir,gunesi gosterir,mutlak kavusma gununu...
Yeri gosterir gogu gosterir geceyi ve gunduzu..
Kavusma gunu vefanin karsiligi olan o kokuyu..
Yar,agyarla arani acmak ister..
Biricikligini sabitlemek icinde..
Kul huvellahu ehad...
Sonra korumak seni tum serlerden,
Hatta senden..
Felak,nas...
Bitti...
Simdi aglama zamani...
Gozyaslari akabilirler ozgurce...
Dua dua dua...
Sen sultansin ben kulunum..
Sen samedsin ben mecburum..
Hatim duasi...


Bir sevgiliden ayrilir gibiydik dun gece teravihte...
Uzun kiraatlerde Rabbin bize seslenisini dinledigimiz ramazan gecelerinin sonuna dogru...
Omru ramazan olanin ölumu Bayram olur der Hocam..
Galiba omru ramazan gibi olanin zamani bir cirpida gecer..
Galiba yakîn,o tamda kendini ve bekledigini ve acligini ve susuzlugunu ve uykusuzlugunu ve caresizligini bile unuttugu o terki terk aninda,Iftar icin aksam ezani okunuverir..bir Ömür aciktigi sevgilisine kavusuverir...


Ben mi...kadru kiymetini bildim mi degil,kadru kiymetim bilindi mi acep diye,anne baba arkadas es cocuk kollarken,paramparcaligimi toparlayan su iklimde bile dagilmaya calisan icime inat,yalvariyorum Ey sevgili...
Herkesin sevgisi ancak kendisi kadar ve kendisi gibi..
Bunun icin muhtacim,
Buyut kalbimi,kucult beni..
Hubbundan bir habbecik bile olsa doldurur kalbimi..
Esirgeme sevgini..
Ayriliktan huzunluyum..
Elim kolum kirilmis gibi..
Nefsin girdabi cok,ve girift ve kesif ve ve ve...
Beni teselli edecek hic bir sarki yok..
Ne umut ne aci,sozlerinden baska destegim yok..
Renk desem,sibgatallah de..
Koku desem hitamuhu misk...
Dokunmak desem,sundus istebrak harir..
Tat desem,kafur,zencebil,selsebil..
Aci desem,yuzume bakmaman,konusmaman...
Mujde desem,radiyallahu anhum ve radu anh...
Hayal desem zümerin sonu..
İlişki,muamelat desem fussilet..
Eş çocuk desem furkanın sonu..
Yer desem gök desem,kalbim desem ah desem Ayetel Kürsi..
Gücüm yok bittim desem Amenerrasulu...
Uzak desem,duy beni desem,fe iza seeleke anni fe inni karib.....ayeti...


Ne desem...en guzeli sende..
Sussam iyisi...
Elim bos...
Bu mevsimin duasi:
Elhamdulillah i Rabbil alemini tum cumlelerimin alt yazisi yap..
Sustugum ya da soyledigim...
...
ramazan 1433 mekke.....

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Gökyüzü

Ey gök,
Yuzun ne guzel..
Sanki burda daha guzel..
Gözlerinin etrafinda melekler dolastigindan mi dolu dolu bulutlar...
Dualara Amin deyisin mi arada doktugun yaslar..
Gece baska guzelsin,gunduz baska...
Ama icimde tutup tutup da seni imsakla,
Iftar ederken bambaska...
Iftar,ezan ve kamet...
Hayattan ölüme üç ton mavi..
Ya da ölümden hayata mi demeli...
Insan gibi,ac-muhtac,umutlu-korkulu,elhamdulillah ..
Tum hislerin cekilivermesi mi emin bir karadelige rahatlatan ..
Iftar aninin Allahla kavusmaya benzemesi mi..
Gokyuzunde donen kuslarin kanadinin kalbine degmesi mi.
Kara bir tas mi yoksa kalbinin katiliklariyla göz goze gelen..

Hatirasi mi yurdundan ayrilan cocuklu bir kadinin,cabasi mi...
Yeryuzundeki ilk evin taslarini koyarken ki dualari mi..
Seni buraya cagirmalari mi ve herkesi herkesi...
Yoksa hayirda yarisan su insanlar mi..
Ki zemzem dagitiyor kimi hurma,kimi pecete,kimi zemzem fiskirtiyor ac susuz yanip donene..
Ben se goge bakiyorum sessizce,gogun yuzune ..
Gözlerinin icine...
Güzellik ..
Tarifsiz...

25 Temmuz 2012 Çarşamba

evinde..


evde olmak güzeldir..
sevdiğinizin evinde olmak herşeyden güzeldir...
kapıdan girmek başka,içeri buyur edilmek başka,bir ikram almak başka,yediğiniz lokma,içtiğiniz yudum bambaşka..
her köşesi ayrıdır o evin,kokusu..kendine özel,size nimet..muhteşem davet..
bir tarihi vardır o evin sizin sevdiğinizle,üzerine izi değmiştir sevginin,sevdiğinizin..
anılar her dem yaşar,eşyanın bünyesinde..
ev ve insan..
barınak ve sığınmaya muhtaç olan..
su ile susuz..
aç ile yemek..
aşık ile maşuk...

evinden ayrılması insanın gurbeti..
cennetten ayrılışı,yanışı yakılışı...
dünya evi,cennete en çok benzeyen yerde..
tevbenin kabulu ve fakat geri dönemeyişi..
arafatı,bilmesi,tanıması kendini,eşini,kendinden meydana geleni..
ilk insan,ilk peygamber,ilk sığınan,ilk barınan..
ve ardından gönderilenler,yükü Allah kelamı olan..
makamı ibrahim,oğlu ismail..
işte taşlarını yükseltiyorlar beyti atikin..
dua ediyorlar,bunu bizden kabul et diyorlar,
bize kul olma yolunu öğret..
işte hacer koşuyor hala,
iki dağın arasında,susuz oğluna...
öğretiyor kuluna kulluğun yolunu Rab,
dön sonsuz kez,beytimin etrafında...
dünya gibi,ay gibi,güneşin etrafında..
pervaneler gibi ışığın etrafında..
kuşlar gibi kalbinin etrafında..
ve koş,umut kesip oturma,çabala iki zıttın arasında..
safa ve merve işarettir,koşana...
dua et dua et dua et yalvar yakar gizli ya da alenen..
ve şerefli işi verir haliline Allah..
beytimi temizle!
tavaf edene ,namaz kılana ve orada oturup rabbinden umana..
hizmet etmekte şeref..
sonra kainatın efendisi,
işte şuralara ayak basmış,
bu dağlara çıkmış,
belki şuraya bakmış,şurada ayakları kanamış,
devesini şu yoldan götürmüş,
yemen köşesine dokunmuş,hak kokusu,bir nefes
hacerül esvedi öpmüş...
kapısına gelmiş,dayanmış,kollarını açmış,gül yanağını dayamış,
ağlamış
ağlamış
ağlamış
işte sırtında işkembe,Fatıma koşuyor,
işte vefakar annemiz Hatice,
yeşil bir çerçeve içinde hüzünlü bir gül..
işte ibrahim denen genç,sesleniyor..
insanları çağırıyor,eve,Allah ın evine..
ve insanlar koşuyorlar,
gurbette içlerine düşmüş kara sevdaya...
dağ başlarına dağılmış cüzlerini topluyor Allah can kuşlarını insanların..

ramazan...
gayba iman..
görünmeyeni büyütmeyene çalışan..
aman fazla yemeden içmeden gelin demiş ev sahibi..
yedireceğim içireceğim doyuracağım kandıracağım...
hızla döndükçe görünmeyen bir nesne gibi..
sıcakta eriyen bir katı gibi..
kalabalıkta kaybolan biri gibi..
dua bile edemeyen,sadece amin diyebilen bir ihtiyar,
sadece ağlayarak isteyen bir bebek gibi,
çocuğuna su arayan mütevekkil ve çabalayan bir anne gibi,
ömre ömür katan umre...
imsak ettiğini iftar eder insan..
iki sevinci var oruçlunun çünki,biri iftar biri ölüm..
tut O nu ölene kadar...

sevgilinin evine girmek kolay değil..
bir sürü engel var,70bin perde...
binlerce çok güzel kulu var,utan yer ararken kendine..
işte ses,ezzin dedi Rab,ezan okundu..
sofralar serildi..
evinde Rabbin,kullar..
kimi dönüyor hala kimi elinde zemzemler

ramazan 1433 mekke de ilk kez
dön yan ağla dinle hurma zemzem zeytin kahve
daha güzeli yankılanan Hak kelamı..
anla ağla dinle yan
bakara..
kalbin ve beytin duvarlarında..
binlerce insan,
bir de senin gönlünde gezdirdiğin dostlar..
senden de bir kul çıkar mı diye,
aşık olabilir misin diye,
oluşturulan..
ramazan..
gayba iman
görünmeyeni büyütmeye çalışan..
gecen gündüz..
ne varsa kalıba dair,
uçup gitmiş aklından..
kunutta kanitinden olma duası,
sukut huşu kıyam dua..
kimsenin kendi derdi yok artık,
ummeti muhammedin izzeti,selameti var..
arakan filistin biladişşam..
ağla ağla yan..
elhamdülillah
geriye kalan...

bu ev çok geniş..,
gelmek isteyen herkesi manen sarmalayan..
boyu etrafındaki gökdelenleri aşan..
içine girince sukun itminan ve emniyet bulunan...

11 Temmuz 2012 Çarşamba

evde

dünya diz çöktüğün yer kadardır..
şairlere velilere,delilere ve çocuklara kulak kesilmeli
bir de kuşlara
ne de olsa özgürlük uçabilmektir
bir çocuk
neler yapıyorsun diye sorunca
bambaşka şeyler anlatabilir
bize göre hayal ,uydurma
kim bilir ruh kuşunun nereye uçtuğunu...
bir çocuk okuduğu kitabın içine girebilir...
gerçekten..
ben de bir çizgi film izleyebilirim..
öğreneceğim çooook şey olduğunu düşünerek hem de...

7 Temmuz 2012 Cumartesi

Gurbet




Bir neye arkadaş olmak..
Sen de benimle aynı dertteymişsin...
Ayrılmışsın sevdiklerinden..
Güzel meltemler,yeşillikler,ırmaklar arasındaki
o kamışlığın..
İçini boşaltmışlar,
tam yedi delik açmışlar ,
beş duyum,pencerem kapım..
Öyle bir delik ki içindeki ,ne yapsan dolmaz,
içinde açılan..
Kim aradığın senin..
Aşık oldun,yandın yakıldın kavuştun,aşkınlaştın,
bela dedin,soru sordu cevap verdin..
bedeli vardı,ispat istedi..
gurbet böyle geldi..ayrıldın..
bilemeyecektin gurbet nedir ,nasıl bir şeydir..
verir dener,alır dener..
asıl gurbet ölene dek sürer..
vatan sevgisi imandandır hadisi,
ahiret vatandır der...
Elhamdülillah..


1. Bişnev in ney çün hikâyet mîküned
Ez cüdâyîhâ şikâyet mîküned
Dinle, bu ney neler hikâyet eder,
ayrılıklardan nasıl şikâyet eder.

2. Kez neyistân tâ merâ bübrîdeend
Ez nefîrem merd ü zen nâlîdeend
Beni kamışlıktan kestiklerinden beri feryâdımdan
erkek ve kadın müteessir olmakta ve inlemektedir.

3. Sîne hâhem şerha şerha ez firâk
Tâ bigûyem şerh-i derd-i iştiyâk
İştiyâk derdini şerhedebilmem için, ayrılık acılarıyle
şerha şerhâ olmuş bir kalb isterim.

4. Herkesî kû dûr mand ez asl-ı hiş
Bâz cûyed rûzgâr-ı vasl-ı hîş
Aslından vatanından uzaklaşmış olan kimse, orada geçirmiş olduğu zamanı tekrar arar.

5. Men beher cem’iyyetî nâlân şüdem
Cüft-i bedhâlân ü hoşhâlân şüdem
Ben her cemiyette, her mecliste inledim durdum. Bedhâl (kötü huylu) olanlarla da, hoşhâl (iyi huylu) olanlarla da düşüp kalktım.

6. Herkesî ez zann-i hod şüd yâr-i men
Vez derûn-i men necüst esrâr-i men
Herkes kendi anlayışına göre benim yârim oldu. İçimdeki
esrârı araştırmadı.

7. Sırr-ı men ez nâle-i men dûr nist
Lîk çeşm-i gûşrâ an nûr nîst
Benim sırrım feryâdımdan uzak değildir. Lâkin her gözde onu görecek nûr, her kulakda onu işitecek kudret yoktur.

8. Ten zi cân ü cân zi ten mestûr nîst
Lîk kes râ dîd-i cân destûr nîst
Beden ruhdan, ruh bedenden gizli değildir. Lâkin herkesin rûhu
görmesine ruhsat yoktur.

9. Âteşest în bang-i nây ü nîst bâd
Her ki în âteş nedâred nîst bâd
Şu neyin sesi âteşdir; havâ değildir. Her kimde bu âteş yoksa, o kimse yok olsun.

10. Âteş-i ıskest ke’nder ney fütâd
Cûşiş-i ışkest ke’nder mey fütâd
Neydeki âteş ile meydeki kabarış, hep aşk eseridir.

11. Ney harîf-i herki ez yârî bürîd
Perdehâyeş perdehây-i mâ dirîd
Ney, yârinden ayrılmış olanın arkadaşıdır. Onun makam perdeleri,
bizim nûrânî ve zulmânî perdelerimizi -yânî, vuslata mânî olan perdelerimizi- yırtmıştır.

12. Hem çü ney zehrî vü tiryâkî ki dîd
Hem çü ney dem sâz ü müştâkî ki dîd
Ney gibi hem zehir, hem panzehir; hem demsâz, hem müştâk bir
şeyi kim görmüştür

13. Ney hadîs-i râh-i pür mîküned
Kıssahây-i ışk-ı mecnûn mîküned
Ney, kanlı bir yoldan bahseder, Mecnûnâne aşkları hikâye eder.

14. Mahrem-î în hûş cüz bîhûş nist
Mer zebânrâ müşterî cüz gûş nîst
Dile kulakdan başka müşteri olmadığı gibi, mâneviyâtı idrâk
etmeye de bîhûş olandan başka mahrem yoktur

15. Der gam-î mâ rûzhâ bîgâh şüd
Rûzhâ bâ sûzhâ hemrâh şüd
Gamlı geçen günlerimiz uzadı ve sona ermesi gecikti. O günler, mahrûmiyyetten ve ayrılıktan hâssıl olan ateşlerle arkadaş oldu –yânî, ateşlerle,
yanmalarla geçti - .

16. Rûzhâ ger reft gû rev bâk nîst
Tû bimân ey ânki çün tû pâk nist
Günler geçip gittiyse varsın geçsin. Ey pâk ve mübârek olan
insân-ı kâmil; hemen sen vâr ol!..

17. Herki cüz mâhî zi âbeş sîr şüd
Herki bîrûzîst rûzeş dîr şüd
Balıktan başkası onun suyuna kandı. Nasibsiz olanın da
rızkı gecikti.

18. Der neyâbed hâl-i puhte hîç hâm
Pes sühan kûtâh bâyed vesselâm
Ham ervâh olanlar, pişkin ve yetişkin zevâtın hâlinden anlamazlar.
O halde sözü kısa kesmek gerektir vesselâm.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...