ve kelimeler....kelimeler, seni istediğin şeyi aramaya teşvik etmeleri açısından yararlıdırlar ancak aradığını kelimelerle bulamazsın. Eğer bulabilseydin, bu kadar çabaya ve nefs mücadelesine gerek kalmazdı...

25 Aralık 2011 Pazar

Not tutmak lazım!

           Not tutmak lazım,zor da olsa..Yutkuna yutkuna,boğazına bir yumruk gibi düğümlenen,içine oturan 'realite'ye kağıdı kalemi hatta teknolojiyi şahit tutmak lazım..İnsan unutur çünkü,unutur çektiği acıyı da taşıdığı umudu da ne garip...Unutur sevdiğini bile..Seçilir onun için,unutmayanlar..Zaman zaman bir kalbur kurulur da kalır kalburun üstünde kalanlar..Onun için unutmamak lazım,en azından sık sık hatırlamak..Not tutmak..Yazarak tanımlayan ve detaylı düşünen insanlar için,not tutmak elzem,inşallah içerlerde bir yerde de...

           Şimdi,cumartesi hissedilen huzuru ne renk yazmalı,o koca binayı,çatısını,önündeki son kara kadar direnmiş kırmızı gülleri,içerdeki sımsıcak kokuyu,merdivenlerden koşarak çıkarken,odalardan taşan ezber seslerini,bab ı enis dost kapısını,mescidin halısını,cama vuran güneşi,içe dolan güveni,anlamlı,kararlı sessizliği,gözlerle kurulan cümleleri nasıl not düşmeli satırlara...Diz çöktüğün yer kadar dünya,işte bu,ve gönlünü açtığın kadar geniş sema...Bu da yazılsın ki notu tutulmuyor çoğu yaşananın...

           Sonra,eline mushafı alınca,insan kainat ve kitap...Madalyon tamamlanıp o sihirli atmosfer başlayıp,her hali pür melalimiz ortaya dökülünce,ayetle sabit bir hale bürününce farkedemeğimiz kendiliğimiz,perişan olacakken nasılsa o sihirle umut doluvermemiz de nota düşülmeli...Sonra her yere duyulan o ince,kibar ve sessiz ses...

        *  İnna lillah demek için birikmiş bunca insanın,birbirine söyleyecek başkaca bir sözü olmamasını da yazmalı,sabrın sözlük manasını,sabrın Allah için içinde bir şeyleri öldürmek olduğunu,umudun elmasa benzer rengi olduğunu,sonsuz, sonuçsuz ama gönüllü koşturmalarımızın/saylarımızın,tavafın yanına yakışabileceğini,gönlü ferah tutmayı da unutmamalı,hayatın bu gerçekliğine her seferinde şahit olunmalı,üstünü örtmeden,gizlemeden,şuur kapanmadan,farkındalıkla..Gizleyen lanetlenmiş gibi bir karanlıkta,sahtelikte çünkü...Ve tevbe,dönüş yolu en girift karanlıkların bile yanıbaşında,merhamet...Allah biricik,büyük,O tek,biz çok ve küçük...O zaman bakmalı,aramalı,keşfe çıkmalı,bir sanatkarı en iyisi eserlerinde aramalı,geceye gündüze,karaya denize,üstündeki gemiye,rüzgarda taşınan tohuma,yere ağan buluta,bakmalı ve bağlamalı,akletmek bağlamak demek,yani hayata bakıştan dantel gibi bir hayat çıkmalı,kördüğümler değil.Sonra baktıkça hayran,aşık olmalı..Akıl iki şeyi birbirine bağlar,Aşk her şeyi Allah a...Buraya bir yıldız koymalı.Önce aşk,sonra akıl sıralamasını hayatına koyup koyup allak bullak olan kula Allah ın ayet sıralaması şifa olmalı.Sevgi sıralamasını burada yapmak iyi olacak,böylece akıl seviyemiz belli olacak,Allah ı sever gibi bir başka şeyi sevmek akıl işi mi?
            Akıl,aşk gibi kavramların ardından ey insan şimdi yemek meselesine geçişini de yaz..Her zaman yaptığın gibi,en önemli akıl işlerinin,en derin aşk acılarının,ya da en mutlu olduğun anların,ya da belki matemlerinin hemen ardından,ya da tam ortasında yaptığın gibi,yemek ye...Çünkü busun sen,muhtaçsın,açsın,ve Rabbin seni kendinden iyi tanıyan,yiyin diyor bin bir ikramla,ama temiz ve helalinden ve akabinde uyarıyor şeytanın adımlarına uymamalı,yemekle şeytanı yanyana büyük harfle yazmalı,kötü durdu dimi,besmeleyi unutmamalı,çünkü şeytan emreder.çirkini,kötülüğü...Şeytan kısa ve net cümlelerle takar peşine,çok bizden görünen cümlelerle..Bizde böyle,böyle gördük diye akıldan yoksun gelenek ve törelere de uyar artık adımını şaşırmış insan.Adım ağıza,göz kulak ağız da adıma bağlanmış gibi..Bir kere lokma yanlış giriyorsa,ayak yanlış basıyor,yanlış yolda artık göz görmüyor,kulak duymuyor,söz bağırtıya dönüşüyor,karga sesini andırıyor,yen-ı-ku kelimesi...
        
           Yemek mevzuunun üstünde ısrarla durulmalı,kainat-akıl-aşk-yemek bağlantısında yemek bölümü bir hayat felsefesini bir yaşam tarzını temsil ediyor,ilk önce insanlara seslenen RAB,sonra müminlere sesleniyor yiyin ama rızıklandırdığımızın temiz ve helalinden,cennette bile sınır yok muydu..Yaşamak için yemek mi yemek için yaşamak mı günümüzü tükettiren,ve ne yiyoruz?Sağlığımız,güzelliğimiz,hatta ruhsal durumumuz bile çatalımızın ucundaymış ya,burada doktor ve diyetisyenlerin o kocaman cümleleri konabilir,yazı arasına,biz neyi hangi düşünceyle yiyoruz,battı balık yan gider düşüncesiyle mi,salı günü biten diyetler neden tanıdık,neden çok yiyerek zayıflamak bir ütopya,neden bunca yemek kitabı,programı var...Takva ruhsal bir disiplinse,kendini en çok ele verdiği yer sofra...Her önüne geleni sorgulamadan yiyen insan her önüne çıkan çengele takılıp kapılmaz mı....*
           Ruhsal disiplinin talimi namaz,gerçekten namaz kılan,bir haramın peşine takılmaz...Namazı,günlük tutar gibi,ayet notu tutar gibi,iki vakti birbirine,tüm hisleri Allah a bağlar gibi,bir dosta içini döker gibi kılmalı,dua niyetine...


*Bakara 153-173,tefsir dersi notlarından... Hilal'in notlarını tavsiye ederim.:)

22 Aralık 2011 Perşembe

Reçete

Bunca darlığın içinde,derman ararken derdime,duayla açılsın şu karanlık diye diye,başımı koyunca mesneviye:
''Su arama,susuzluğu elde et,böylece yukarıdan ve aşağıdan su çağlar.Git,susamak ve hararete rehin olmak için aşağıda ve yukarıda koş..
senin ihtiyacın bitkiden az değil ki suyu tutup bitkiye götürüyorsun,suyun kulağını tutuyor,güzellik bulması için kuru ekine çekip götürüyorsun.
Rahmet bulutu,içinde gizli cevherler olan can ekini için kevser suyuyla doludur.
''Rableri onları sular''hitabı gelsin diye susuz kal,Allah doğruyu daha iyi bilir....''
Allah doğru anlamayı,yaşamayı nasip etsin...

Uzun...

Şeb-i yelda..şeb-i arustan sonra...
Müneccim değilim,muvakkit değil,muvahhid değil...
Parçalanmış halime eğilip de kaç kez fısıldadı şeb-i yelda:
çektiğim gurbet elinden,
hiç kimse bilmez halimden,
uyan,sunam uyan,derin uykudan...
uzundu bu gece ,çok uzun,uyandım uyudum bitmedi..
şeb-i arus yaşayamayana,her gece şeb-i yelda,
hem bilmeden saat nedir tarih ne,
gaflet ne uyanıklık ne,elde kalan ne...
dem bu demdir dem bu dem,yine de

''Ne bilir muvakkitle müneccim şeb-i yeldayı
Mübtelayı gama sor kim geceler kaç saat...''Fuzuli

15 Aralık 2011 Perşembe

Hatırlatma..

Yazmak istedim,hayat güzel..
Sık sık hatırlatmalı kendine...
Yazın çiçekleri konuk eden saksıların kışın kuşları ağırlaması..
Hatta okulun bahçe giriş kapısında nöbetçi olmak..
Ve muhakkak ki güzel,sıkıntıdan sonra gelen..
Bir özel eğitim öğrencisinin seni itmesinden,üstüne yürümesinden sonra,
Kalbine değebilmek, oğlum ne güzelsin sen,neden,deyince eline sarılması...
Yalnız kalan bir çocuğun diğerlerine katılması..
Kafana düşmek üzere gelen topu pasla karşılamak,
Bunları yaparken başında bir ayetin şahit olması,
Ne güzel...
Sıkıldıkça içinin ferahlaması..
Geçecek,diyebilmek..
''O bir mesaj yazar sen kırk kez okursun''u okumak,
İçin kıpır kıpır olmak,
sonra utanmak,
en büyük mesajı okumaya durmak,
O yazmış sen kırk kez okumamışsın,
aynı heyecanla,eksiksin,seviyorum diyemezsin,
ama yine yeniden bir ucundan tutmak ne güzel..
veşşems...güneş açılımının devam etmesi...
Güneşe aya,gökten inen bir damla suya,onunla biten bitkiye,onun yiyen hayvana,sevilmeye sevmeye ve dahi ''insan''a ihtiyacı olan,bununla rızıklanmasan yaşayamayacağını bilmek..
Hatırlamak,anmak...
Hiç unutmasam ya....
Şimdi ağlayan çocuğun yanına koşmalı:))

9 Aralık 2011 Cuma

Bırak soğusun...

Sınanmadayız ya...Hani herşey aynı tonda yaşanmıyor ya onun için...Gece gündüz,karanlık aydınlık birbirini izliyor,mevsimler dört seyir geçirirken ay bir ayda bir kemali iki zevali yaşıyor...

İnsan insanla sınanıyor en çok..E tesbiruuun ayeti bizi zorluyor.Kalabalıklar gittikçe zora sokuyor kendiliğimizi..Ama çaresiz beraberiz,birlikteyiz,istediğimizi alıp istemediğimizi yanımızdan uzaklaştıracak durumda değiliz,en zıddımızla yan yana getiriliyoruz çoğu kez..Ve ipler her zaman sapasağlam kurulamıyor..Kopmaya yön tutuyor kimi pamuk iplikleri...

Kızıyorum kendime...Sorunsuz bir hayat istiyorum galiba,kimse kimseyi kırmasın,empati tavan yapsın,açıkça konuşmanın zararı olmasın,dobralığın tanımı yeniden yapılsın...Kopuyor zannettiğim ipin kopma korkusuyla sarılıyorum iki ucu birleştirmeye,olmuyor tabi,ya yeterince uzun değilse,ya diğer ipin sahibi ipini kontrol etmek istiyorsa..Belki öylece beklemek istiyorsa..Yok bırakmıyorum,açıklıyorum,üzülüyorum,boğazımda bir yumruk,yutkunamıyorum,başımda tamirci şapkası,onarmaya çalışıyorum..Ve işler sarpasarıyor,kalpleri tamir eden Allah düzeltene kadar..Her şeyin bir düzeni var,kainatın düzenini koyanın kanunlarının aynı formüllerle işlediği..Düzeni koyana çok seslenmek lazım,O nu çok çağırmak..Kalbi sahibine teslim etmek..Bir de güzel kalplilerden dua almak..Sihir gibi birşey...Bir rüya..Biraz aşure..Bir hurma..''buraya ait olmayan''...
Kırıldığın yerde,etrafa yayılan kokuya dikkat kesilmek,mümin misk kutusu gibiymiş ya,kırılınca ortaya güzel koku yayılan..Hz.Yusuf u çok hatırlamak lazım,aramızı şeytan bozdu deyişini,kardeşleriyle karşılaşınca affedişini..Ben nefsimi temize çıkarmam deyişini...

Allah çok büyük..Küçük hesapları alt üst edip,küçücük bir kulun küçücük kalbiyle uğraşıp iyileştirecek kadar,bu da benim anlayabildiğim kadar,çünkü ben aciz,ben çaresiz,ben canavar potensiyelinde bir hiç,ben bu kadar...

Bugün aklıma big bang geldi,hani şu küçücük kocaman dünyamızın başlama teorisi...Büyük bir patlama...Hani içimizde yaşayıp hatırlayamadığımız,yeni bir oluşum belki,ve sonra döne döne soğuma...Patladı,olan oldu,kaynağı güneş nasıl olsa,bırak soğusun....

Bırak soğu...

4 Aralık 2011 Pazar

Dolunay Daha Gelmeden...

Dolunay dostla gelir...Hilal dolunayın ümididir,bunun için içe ümit vericidir.
Güneş her sabah doğar oysa,nur ışığını ziyadan alır,ay güneşten,her güneş doğumu bin hilali barındırır.
Ay, içine gece düşmüşlere ümit verir,tutar elinden,güneş karanlıktan aydınlığa koşmuşların...
Ah,zaman..vah vakti zamanım...Hangi sözde hangi ezgide kaybolmuş gündoğumarım,ay pırıltılarım...Bugün yeniden dinleyince,evet sevgili, 'Şems'ten güzel şiir işitmedim,ezgi duymadım...

Bir sevi masalı hayat,ey dost,bu iyiden iyiye belli..Acısıyla,tatlısıyla hayat, aşk acısı...Hani mide kramplarına yol açan,gümbür gümbür bir kalp gürültüsü,bir ilkbaharda leylak kokusu,gece ,gündüz,ay ,güneş,üşümek,ısınmak,kar,güneş,sarı yaprak,gülen ayva,ağlayan nar,ana kucağı,bir çift göz,al yanak,koku,rüzgar,ruh...sevi işte,var mı ötesi...
Sevide ifrat aşk,şiddetli sevgi,ayn,şın,gaf...A-Ş-G,bir eylem,devam eden,hayat gibi...Şiddetli sevgi yoksa şiddetli azap var..Eşeddü hubben lillah.Sevgisiz kalmak şiddetli  azap..Sevgide haksızlık zulüm,zulmün karşılığı şiddetli azap..Bana en büyük tehdit,''o gün onlarla konuşulmayacak,yüzlerine bakılmayacak''sevgisiz kalakalmak...

Ne diyordu Hilal,sürgündesin,üzüldüğün şey aslında bu değil,o...Ve biz sevgi rotasını şaşırmanın azabını yaşayıp durmaktayız,bir ömür boyu,nebevi sesi duyamayan kulaklarımızla..Sevgi neydi?Bu bir film repliği çocuk aklıma kazınan,selvi boylum al yazmalımdan,neydi sevgi,emekti,değer vermekti,üstüne titremekti...Ve tüm ilanı aşk şarkılarının itiraf ettiği gibi itaattı,hem de gönülle.Allahı sever gibi sevmek tehlikesi, kalbin başucunda beklemekte,görmeden sevmeye çalışan kalbin,kuştüyüne benzeyen,dönüp duran kalbin...

Çay içmeyi seviyorum ben sabahları,bir dostla,simit peynir yanında,ben uzun yaz günlerinde oruç tutmayı severim diyor hz.Ali...Haftamın iki gününe oruç değmeli,iftarı değil,imsakı sevene dek...
Güzel bir sofrada yemek yemeyi severken ben,ben yedirmeyi severim diyor bir sahabi..Yedirmeli o zaman kendine inat..
Annem,babam,kardeşlerim derken,bir topluluk sesi geliyor kulağıma,anam babam sana feda olsun ya resulallah..
Eşim,eş,mecazi aşk hatta,''Ayşe yemeklerin içinde etli yemek gibidir.''o kadar..
Dost desem,''Aranızdan dost tutacak olsaydım Ebu bekri tutardım''aranızdan dost tutmadım...
Ama seviyorum desem sevdiklerini,seni çok sevenleri,onlarla tutunuyor kuş tüyü kalbim hayat dalına,onlar senin elin...
Seviyorum zannedişlerim...Efendimizin ille sevdirildi demesi,''Bana dünyanızdan üç şey sevdirildi,namaz,kadın,güzel koku..''İlle dışarıdan,uzaklardan,ve ille kalbi sahibine teslim ederek,sevdim değil sevdirildim,dünyadan değil,hayatımdan değil,dünyanızdan...
Benimkiler irili ufaklı çakıl taşları gibi düğümlenirken boğazıma hz.Fatıma nın nebevi pınardan damlayan sesi yetişiyor imdada:

Rasûl-i Ekrem Efendimiz bir gün Hz. Ali'ye:


- Yâ Ali, Allah Teâlâyı sever misin? buyurmuştu. O da:

- Severim yâ Rasûlallah!

- Peygamber'ini sever misin?

- Severim yâ Rasûlallah!

- Peygamber'in kızı Fatımâ'yı sever misin?

- Severim yâ Rasûlallah!

- Hasan'la Hüseyn'i sever misin?

- Severim yâ Rasûlallah!

- Yâ Ali! Gönül bir, sevgi dört. Bir tek gönle bu kadar sevgiyi nasıl sığdırdın? Buyurunca,

Hz. Ali hemen cevap vermeyip, üzülerek evine dönmüştü. Hz. Ali'nin üzüntüsünü yüzenden sezerek sebebini sormuştun. Hz. Ali durumu anlatınca: "Yâ Ali! Sorunun cevabı şöyledir: "Babama de ki: Yâ Rasûlallah! Bir kişinin nasıl sağ, sol, ön, arka, alt, üst gibi yönleri varsa, gönlün de öyle türlü yönleri vardır. İşte ben de Allah Teâlâyı ruhumla severim, sizi kalbimle severim, Fâtımâ'yı helâlim ve zevcem olma hasebiyle severim, Hasan ve Hüseyin'i de babalık şefkâtiyle severim." Hz. Ali bu cevabın üzerine doğruca Rasûl-i Kibriyanın huzuruna gelerek senin cevabını aynen arz etmişti de Efendimiz:

"Yâ Ali, bu getirdiğin senin değil; ancak Peygamberlik ağacının dalından toplanmış bir yemiştir."

Sonra,efendimizin hub duası,derde derman:Allahümme inni es'elüke hubbeke,ve hubbi men yuhibbuke,ve amelüllezi yubelliguni ila hubbeke..Allahümmec'al ileyye hubbeke min nefsi,ve ehli,ve min mail barid...Allahım senden senin sevgini,sevdiklerinin sevgisini,ve sevgini kazandıracak amelin sevgisini istiyorum.Allahım bana sevgini,nefsimden,ehlimden ve soğuk sudan sevimli eyle...

Bugün yeni şafaktaki sadık yalsızuçanlar raportajını okuyun dostlar,sorulardaki sığlığa inat,cevaplardaki derinliğe bakın ki,tüm şarkılar O' nu söylemekte..Cenab ı Aşkı...Sevilmek için yaratanı,yine bize merhametinden kalbimize sevgi koyup hayatı-imtihanı-zevkli kılanı,sürgüne vuslat izleri koyanı..

Aşureniz aşka vesile olsun...Hepimize aşk olsun...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...