ve kelimeler....kelimeler, seni istediğin şeyi aramaya teşvik etmeleri açısından yararlıdırlar ancak aradığını kelimelerle bulamazsın. Eğer bulabilseydin, bu kadar çabaya ve nefs mücadelesine gerek kalmazdı...

30 Eylül 2011 Cuma

Sonbahar



Eylül, ekim, sonbahar...
Hüznün kadim sırrını hangi ay saklar..
İstanbul, deniz , sonbahar..
Temizleyen elleriyle yağmur,
Gönülden süzülen martılar...
Yaprak,toprak sonbahar..
İçerden yere yansıyan hışırtılar..
Pencere önünde menekşe,
Cama vuran damlalar..
Renk ,koku, sonbahar..
Bende huzur,bende hüzün,
Ağaç,kuru dal,saklı umut
Vuslatın gizini yazar...
Bir ince saz çalar...
Bir sonbahar çocuğu,
sonbahar için övgüden başka ne yazar?

25 Eylül 2011 Pazar

İstanbul

          Gökyüzünün çörekotları demişti biri sığırcıklara..Gökyüzünün sedef taşlarıydı martılar İstanbul da...Göğün menevişi,yerin dalga dalga vurmasıydı kalbin kıyılarına..Yolda olmanın,yola koyulmanın huzurunu bir iç burkuntusu izledi,kelime havayı karartacak kadar etkili bir sihirdi,başımı kaldırıp göğe baktım,her yer sisti,sis kedere ne kadar benzerdi...Devam ettik,yola devam,güneş yükselene kadar,deve yavrularının ayaklarını kızdıracak kadar çöl kumları,kuşluk vaktine kadar,duha vaktine kadar...Aydınlatan aydınlatana,merhametlilerin merhametlisinin dargın olmadığına binlerce şükredene kadar..
    Elimde Beş Şehir'in İstanbul u,muhteşem tasvirlerle şehri İstanbul,mimarisi,musikisi ve kendisi,ille sahabeler,veliler,sultanlar barındıran kendisi,açtı kendini bambaşka bir bakışla yine...
    Menzile varmamız ise bambaşka bir hikaye,bu insanlar lütuftan,himmetten başka hangi sebepten hizmet eder bize..Nedir bir otobüs servisini en az yedi kişiye sorarak bir Kuran Kursunu aramaya iten,patronundan zar zor izin alarak..Bir dolmuş şoförü neden son durağı geçip ticari taksi gibi kapının önüne getirsin ki,ücret talebine dua edin yeter desin...Varınca kapıda Valide Sultan karşılasın,Baba evinde yüzlerce kişi ağırlansın,''Kızım'',''İslam Ordusu'' denilsin..İstanbul her seferinde bir başka ya,baba da her seferinde bir başka,bir kız her ziyaretinde başka bir kapısından giriyor baba evine demek ki...Babasının bambaşka bir hususiyetini görüyor,belki evden ayrıldıktan sonra tanıyor,belki çok özlüyor,belki senede bir gün yeniden gözgöze geliyor,ve tüm dertlerini okuyor da baba yüreği,kavuşma sevinciyle yükselen yüreğine sesleniyor:
-Efendimiz'e miracda soruldu,''Seni neyle mükafatlandırayım?''
-Efendimiz çok çilelerden geçtim,kullukla dedi...
Kulluk en büyük mükafat,kızım..Nasıl kul olursun...Menfaat için eğilme,ben deme ,kulsun...
Tüm azaların göz kulak kesildiği an,kaç zamandır müthiş bir iştiyakla,canın uyandırmasıyla düşünüp durduğum şehadet canlanıyor,
-En zor imtihan,Allah ın şahidi olabilmek...
Benim denizim,göğüm,martım,istanbulum...Ve içime ne zamandır düşürdüğünü tasdikliyor,imandan ihsana giden yolun vasıtası şehadet...Şahit olanın kendiyle işi ne,çıkıyor kendinden ve hizmet...
-Diğergam olmayan kalpte inkişaf başlamıyor...
-Herkes problemini Efendimizde çözer,fiili kıstas..ve onu tanımanın tek vasıtası takva. .Büyük netice isteyenler,gaye büyük vasıta küçükse ne ala...Ve dudaktan bal damlar,ahla eyvahla nedametle kalplere bazen kan damlar...
-Tazim bil emrillah,şefkat ala halkıllah..
-Hanım,iki sonsuz,-sonsuz,+sonsuz arası...Örnek alacaksak:Hatice...
-Benim sağlığımda vefatımda sizin için hayırdır,amelleriniz bana ulaştırılır diyor efendimiz,O nu amellerimizle ziyaret edelim...
-Sizden bir kişi yirmi kişiye bedeldir,ve hafifletme bir kişi iki kişiye bedeldir.Enfal...Bu ayet düşünme ödeviydi...
***
         Eyüp Sultan da sonbahar..Sabah da şahit Eyubun zikrine,duasına kuşlar bir olmuş imamlarla,çınarlar duaya durmuş,bir ağlamaktır almış herkesi pencere önlerinde...Yere düşen yapraklar,İstanbul da sonbahar...Simit ve çay..Bir sürü farklılığın rengiyle sevmek birbirini..Rabbin sevdiği birini ziyarete gitmek ve duymak Rabbini çok seven birini,bu kadar yakın hissetmek ilk kez gördüğü birini,koklamak artık o koku sümbül müdür yoksa reyhan mı,gül mü?Naz makamı nasıl bir yerdir,aşkla bedenden düşmek züleyhaların kaderi midir?Tek istediğim cemali,daha ne olsun diyen ve bu kadar da mutlu kalabilen başka kim bilir kaç veli vardır?Muhabbetin bedeli herkeste aynı mıdır?Dönemeçlerde bize düşen kararlar yolu uzatır mı,insanları idare etmek yol aldırır mı,ana baba kardeş neresinde gönlün,nereye koymalı?Bir kadının günü ayı yılı nasıl olmalı?Yatalak bir insan geceleri yorulur mu?Bu başka aleme bir geçit var mı?Kabe her zaman yerinde mi,yoksa ona varamayanlara o koşmakta mı?......
        Bir vapurda dalgalanan griye giydirmek hüznü,ve giyinmek İstanbulu,sübhanallah zikriyle,günde en az yüz kez hayran olmalı...Ve acıkmak..Ve ayrılmak,kapısından geçerken içinin kaldığı caminin şadırvanında bakışlarını yıkamak,ve saat...Yetişmeye çalışmak...Ve dönmek..İstanbula gitmekten memnun,Ankara ya dönmekten memnun,halinden memnun iki gün iki aya,iki yıla bedeldir...Dönünce haberini almak müthiş perşembenin,eh napalım biz demedik mi,
            Bir tatlı tebessümün bin vuslata bedeldir..
            Gözlerin,gözlerin,gözlerin hayat verir..

19 Eylül 2011 Pazartesi

Yolculuk

        Ezelden yolcuyuz ya ebede..Yola dair hisli cümleler var derinlerimizde..Her yolculuk kendinde ve kendine dairse de çıkabilmek var kendinden belki bir kavisli yol dönemecinde..
        Şimdi gönül sükunetli bir yolculuğa çıkmak ister,yolların sahibine teslim olmak ister,zaman makinesini kurup ayarlayanın düzenine hayran, lütuflara boğulmak ister...Şehirleri müşahhaslaştıran gönül,İstanbul u bir dost gibi bağrına basmak ister..Aslında İstanbul un onu bağrına basmasını ister,gönül bu ister de ister...Mesela kulağı vardır gönlün,fikrimin ince gülü tınısıyla  varıp hikmetlerle dönmek ister..Gözü vardır ki bu yolculukta en çok onun payı vardır belki,bir insan güzeline bakmak,ve bir bakış almak ister,gözlerini kapattığında bir İstanbul akşamına,bir Ankara sonbaharına,belki bir okul çıkışına üçüncü gözde beliren bir rehber ister...
        Yolcu olmak,yola koyulmak,yol almak,yolda olmak diyorum...Özledim diyorum ebedi,başka türlüsünü yorgunum anlatmaya....

14 Eylül 2011 Çarşamba

Dolunayla Gelen...

          Dün gece gökte dolunay vardı.''Orada,narin,zarif,alımlı...''Karşımda biri vardı.Burada,derin,incelikli,dolunay kadar değerli...Sevmek ne garip şey..Sevilen için bir şey yapmaya çalışmak ne hoş..Ay ışıklarının titreştiği gibi yanımızdaki suyun yüzünde,titredi içim,titredi bakışları yüzümde...Yüz yüze gelmekti aslında yaptığımız,bunca beraberliğe rağmen ne kadar zamandır yüzeyden akıp gidenin derinine inmeye çalışıyorduk belli ki..Yüz yüze gelmekti kendimizle,çünkü baktığımız yüzde kendimizi görüyorduk içten içe,yüz sihirli bir ayna...Ama ötesinde ben ayın büyüsü altında,özel bir randevuyla 21 yaşındaki halimle,bazen 11,bazen 31 ve bazen 41 yaşındaki halimle buluşmuştum...Dert aynı,istidat aynı,şifa aynı,his aynı,olaylar ve isimler farklı,bir de farkındalık...
           Dün geceden bana kalanlar:
*Arkadaş seçilmiş kardeş,kardeş seçilmiş arkadaş:)
*Biri için yaptığın iyilik aslında kendine yaptığın iyilik,gerçekten:)
*''Kendim için yapacaklarım''sıkıntılı,başlığı değiştirmekle başlamalı''Allah rızası için''kendine en çok dönecek iyilik:)
*Kendinden çıkmak,çıkarak yazmak,yazarak başkalaşmak,dönüşmek,dönmek..
*Zihin gücüyle zayıflmaktan yola çıkılarak,zihin gücüyle ''iyi''olmak..Bunun için ''seb a teraik,yedi yolu kullanmak...
*En yakınımızdakilerle ikili,kaliteli,özel ve nitelikli zamanlamalarla buluşmak,derinleşmek..
Teşekkürler medcezir......Teşekkürler ay.......Teşekkürler Rabbel Alemin....

11 Eylül 2011 Pazar

Plansızlığa Övgü

Hani hep olur ya,hayatı bir düzene koymaya çalışırsınız,bu genelde benim için okulun ilk ayları eylül,kimine göre ocak,sonradan muharrem ve özellikle ramazan olabilir...Planlar yaparsınız,şu kadar zamanda şunları yapacağım,artık bundan sonra her sabah ..... yapacağım,bir daha .... yapmayacağım.Kendinize bir kademe belirlememişsinizdir,muhtemelen ilk basamaktan beşer onar atlamayı hayal etmişsinizdir olmaz,sonra kendi halinizle küçüklüğünüzü anlar ne olursa kar dersiniz,bişeyler oluverir,şaşırırsınız,yapılanların kendinizden olmadığını anlarsınız...

Ya da olur ya,çocuklarımız için planlarımız...Kendimizden çok düşündüğümüz,ve en zoru başka ''biri''nin adına karar verişlerimiz...İlk okulu mesela,hayatta planlayamayacağınız bir kararda akmaktadır hayat,yarın ilk günüdür okulun ve hala belli değildir ne yapacağı,ne giyeceği,hatta nereye gideceği bir diğer yavrunun...Yavrunun da kendinizin olmadığını anlarsınız...

Ya da olur ya bir arkadaşınızla,ya da arkadaşlarınızla görüşmek için gün belirlersiniz,o gün o buluşma hariç her şey olur,günler ertelenir,birbirine eklenir,ya biri eksik,ya birileri fazla gelir.Oysa kendinizden başka birileri için mesela çocuklar nefes alsın için bir parka gidersiniz,oralarda olan birini düşünürsünüz,tam o sırada o arar,gelir,hayatta planlamayacağınız bir semaver çayı içersiniz,hayatta planlanmayacak bir sohbet eşliğinde...Hayatta planlayamayacağınız camilere uğrar namazlarınız,hiç bir buluşmanın kendinizden olmadığını anlarsınız...

İnsanın yazılmış hali ya Kuran,okumak yaşamak ya,halkaya dahil olan herkes,bilsin yada bilmesin halkada olup olmadığını hatta,yaşıyor ''say'' kıvamında..Oradan oraya..Safa dan Merve ye,Merveden Safa ya...Hacer 7 kere koşayım diye planlamış mıdır ki?7 sonsuz değil mi?

**Veğbud rabbeke hatta ye'tiyekel yakin...Sana yakin gelene kadar,kavuşana kadar Rabbine kulluk et...

8 Eylül 2011 Perşembe

Canım Ellerinde...

Fikrimdeki onlarca alternatifin avantaj ve devantajları arasında boğulmaktan kurtulmak için kendimi attığım Hacı Bayramı Veli de,içimden gelip çağırsam dediğim arkadaşımı,sürükleyip getiren,o kalabalıkta tam yanıma oturtan Latif,Habir,Sübhan....
Türbede kalbimi bir sahraya çevirip,altın kumları avucumda hissettiren,sessiz hareketsiz hatta duasız öylece bekleten,akşam hiç de adetim değilken bir film seyredelim dedirten ve müthiş replikleriyle kalp sahrasını önüme seriveren Bab'aziz i karşıma çıkaranVekil,Garib,Halik,Bari,Musavvir..
Sesimi duyduğunu hissettiren Semi,Her hareketimi gördüğünü hissettiren Basir,bir pazar sıkıntımı beytinin yanındaki kulunun karşısına suretimi  çıkarıp dua ettirerek çözen Erhamerrahimin,sebebe ihtiyacı olmayan Müsebbibel esbab,tevekkül semasından düştüğüm çukurlardayken ben,elimi tutan Sabur,Şekür,Hamid,Mecid...
Canım ellerinde...Ve canıma emanet olan her şey de...

''Sen sadece yürü...''
''İmanı olan kaybolmaz...''

3 Eylül 2011 Cumartesi

Şevval Bayramı

Sevgili günlük,
Bu sanal alemde bu nedir diye aramaya kalkınca karşına hiç de ummadığın şeyler çıkabiliyor,geçenlerde safa ve merve ye bakarken karşıma çıkanlar bir yana,şevval yazınca direk ismi şevval olan birinin bolca fotoğrafıyla karşılaştım.Böyle durumlar hoş olmuyor,lüzumsuz bir sürü şeyi görüveriyor gözlerin.Neyse yine şah damarından yakın olan mevla bu bayram sonrası bir umre ziyaretçisini ziyarette kocaman bir arapça sözlük lütfetti bana...Ne sevindim onu kütüphanede görünce,süs duruyormuş,al dediler:)
Efendim,şevval hilali göğü süsleyedursun,şevval bayramı ramazan hasretini körükleyedursun,altı oruçlar hasreti bir nebze dindirecek inşallah...Ramazanı seneye yayacak,varsa borçlarımızla beraber şevval,kalan nimeti tamamlayacak,bizi düştüğümüz ani gafletten kaldıracak,hacca hazırlayacak...Çünkü şevval,kelime kökü olarak memede kalan son süt,geride kalan az su,çokça kaldıran kaldıraçla aynı harflerden oluşuyor,ve arapça aynı harflere aynı anlamları gizleme özelliğine sahip..Şükür ki...
Kim ramazan orucuna şevvalden 6 gün oruç eklerse tüm seneyi oruçlu geçirmiş gibi olur diyor ya efendimiz,ramazanın ardından duyulan özlem izhar edilsin istiyor besbelli,seven sevdiğini söylesin gibi bir şey...Sevgi ne çok şey...Şükür  ki...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...