ve kelimeler....kelimeler, seni istediğin şeyi aramaya teşvik etmeleri açısından yararlıdırlar ancak aradığını kelimelerle bulamazsın. Eğer bulabilseydin, bu kadar çabaya ve nefs mücadelesine gerek kalmazdı...

24 Şubat 2012 Cuma

Mukadderat,özgün iyilik

Neyi seversin sorusuna mukadderatı diyordu ya bir evliya yani dost...ne güzel bir hatırlatma oldu bana yeniden...hılal,sevinç,dilsuhan duamda olacaksınız insallah..
Dün 10.30 ucagiyla Ankara'dan istanbula oradan14 .30 medine uçağına sonra da Cidde'den Mekke'ye gececektik..bilmem kaçıncı vedamızı ettik..:)eşlerimizin gözüne bir tuhaf bakarak ayrıldık..cerenle birlikte,uçağın silsile takibine imrenerek,İstanbul da vakit olur da bir soluk alır miyiz diye konuştuk geçtik..uçak ardlarıma rötar yaptı ve biz dakikalarla uçağı kaçırdık .14.15 ti geldiğimizde kapılar kapandı bu sureye kadarki cabalar sirasinda bir genci atlayamam ozgun iyilik kisminin baslangici oydu biz valizler icin yetkili ararken kimse yardim etmiyor dedik,kosup geldi ben yardim edebilirim dedi,tum bagaji ona birakip kostuk uc tane tekerlekli arabada durmadan dokulen ici kemenceden rakete kadar bir cok esyayla dolu bavullar kemence kismi anaokulu ogretmenimizin ondan renkli renkli bahsedecegim sonra:) bu bavullari yanina birini bulup tasiyan bu gencle karsilastigimizda alnindan terler damliyordu,dua edin dedi beni de darda birakmazlar...son hadis dersi canlandi onumde iyilikte de ozgun olmakti aslolan taklitten cok,icinden cikan bir iyilik turu yol olurdu cennete...dua edecegiz ozgun iyilikli gence..
ardından anlatması cooook uzun sürecek bir sürü tantana...ceza parası bavul emanet parası derken herkes bedava gecikmeye razı oldu...eşeği kaybettirip geri buldurdu:))bizde hayırlısı deyip İstanbul havasına kendimizi bıraktık hayalimizden bile geçemeyecek bir manzara esligindeki misafirhanede sultantepede kaldik,yanımızda Van'dan gelen bir aile...özgün iyilik iki...burda dogum yapmış benden küçük uç çocuklu bir bayan ve annesi kisi burda geçiriyorlarmış ....
Anne evi gibi karsilama yemek cay derken bir bayan gelip ilgilendi ki Osman efendinin kızı imiş,gerisi bir güzellik bir güzellik ... Velhasil mukadderattan güzeli yok....şimdi hala istanbulda ama çok mutluyuz...özgün iyilikler duasında umutluyuz:)

22 Şubat 2012 Çarşamba

Gitme Vakti

Gitme vakti geldi...
Uçağımız istanbul-medine-mekke aktarmalı,bir silsile takip eder gibi....
Allah a emanet ettik,zaten sahibi olduklarını,içimiz acıdı,O ndan merhametliymişiz gibi...Öyle küçüğüz ki...
Çocuklarımı yıkadım,bunu yapana kadar huysuz bir çocuk kadar hırçındım,onları kokladım,çözüldüler,ağladılar,teskin ettim,musa nın annesi onu nasıl bir sepete koyup nile attı ki...
Yalnız gitmem gerekiyordu,hissediyordum,daha bir kaç gün önce bir kar tanesi olmayı ne kadar istedim...
Mesaj atmak çok pahalıymış,hem bana hem bana mesaj atana,gerekirse arayıp görüşecekmişim......yazdığım şeyleri nasıl söyleyebilirim,telefonda konuşmayı sevmiyorum diyelim..:)
Farkettim ki vedalaşamıyorum...gönül ayrılmıyor ondan diyelim...Çok sevdiğim insanlarla sarılamadım,konuşamadım bile...Bir şal var çantamda,içimde tarifsiz duygular...
Kızım bir şiir yazmış;
Annem yarın mekkeye gidiyor..
Komşularla konuşup ağlıyor
Telefonla konuşuyor,
Annem yarın mekkeye gidiyor...
İki tane zarf aldım bugün,biri beni dakikalarca ağlattı...Anlatsam anlatamam,Emine abla...gönlü güzel,gönlü geniş,mütevazi,anlamlı...niyetine binaen kocaman bir zarf...Diğerinin içinde sadaka,din değiştiren yeğenlerin müslüman olması için...acı...dua..
Hakkınızı helal edin,Allah a ısmarladık...
Canım arkadaşlarım,Yayladan Şükriye Hocaya hadis için, fakülteden neslihana yüksek lisans dersleri için baskı yapın:)göndermeleri için yardımcı olun,latifeye göndersinler,o bu konuda çok başarılı:))
hepinizi çok seviyorum....
içimizden iki kişiyi beraber kıldığı için ayrıca şükrediyorum...
Rabbim,hayatım boyunca lütfundan başka bi şey görmedim....

16 Şubat 2012 Perşembe

Bugünlerden kısa,kısa...

*Sevgili Kaab bin Malik,ne çok geliyorsun aklıma...Bu da bir başka ibtila deyip mektup yırtışın mesela...Ebu Hayseme,atını sürüyor dört nala...
*Ne kadar bahtlıyım diyorum çokça,ne kadar eksiksem o kadar tamamlanmışım her defasında...
*Sebepler kesiliyor,sebepsiz güzellikler çıkıyor peşisıra,Rabbim umut kesmem senden,asla!!
*Haddim olmayan sevgilere sürülüyor kalbim,kalbin hududu var mı sahi,kalp benim değil ki....
*7 yıl aradan sonra,7 gün sonra gidiyorum,bavulum dolu yine aşklarla anılarla....:)
*İçimi nağmeler dolduruyor,gözümü yaş,dilim susmak istiyor inadına...
*Her şeyi daha iyi bilene,daha çok merhamet edene,gerçek sahibine bırakıp gidiyorum,eksilmiyor bıraktığım yer,dünya dönüyor,güneş doguyor,batıyor,hayat devam ediyor,eksilmekten korkuyor,artmayı umuyorum,büyümeyi,rüşde ermeyi...
*Son cumartesiden payıma düşeni,yudumluyorum bazen,bazen katıksız yutmaya çalışıyorum....Hangi ayetten ne anlarsan anla,girdiye değil çıktıya bak,ağla....Namazın nasıl nagihan,ya sınırların,uçuruma nazır mı bakıyorsun hayata...
*Şirk diyor biri bu sevdiğin,bu sevdiğime kurban olsun şirklerim diyor kalbim,dili yok kalbimin bundan nasıl bizarım...
*Tevessülden başka yerim yok kullukta,vüs'aha,kapsama alanım,kuşatımım,donanımım bu kadar,sıkış sıkışa bildiğin aralığa,davetsiz misafir hesabına:))

3 Şubat 2012 Cuma

Yak/laş/mak...

Allah ın kendini kuluna tanıttığı müthiş bir yol bakara...Toprağı yara yara inşaa edilen,içerde bir yerde halk edilen,nasip edilen...Rabbi ile kulunun ilişkisi örülürken ilmek ilmek,en vurucu bölümlerden birindeyiz...

Fe iza seeleke anni,fe inni Karib.....Kullarım sana benden sorarlarsa,DE Kİ, ben yakınım...
Soran kul,peygambere soruyor,Allah ise peygamberine değil kuluna CEVAP VERİYOR,ben yakınım..Duyuyor muyuz...Diyor ki...

Dua edenin duasın dua ettiği an,icabet ederim...
Bu müthiş tarif için,bir dua eden gerekiyor davet eden,çağıran...
Bir çağrı..
Bir de an...ve sonuç ayan beyan,kesinkes veriliyor,
ÇAĞIRILAN..
KARİB bize yabancı bir kelime değil,kurban ordan...Ve bu formül bana,yüksek lisansımı pdr yapmak isterken girdiğim mülakat sorusunu hatırlattı...gestalt yaklaşımı psikolojide,''şimdi ve burada''...bir çok terapinin merkez yöntemi..dua....dua...ibadetin özü..iliği..ve üfevvıdu emri ilallah,innallahe basirun bil ibad sonu...sözlerden azade olmak,kalbin duası...razı olmak canın...mukarreb olmaksa nasip ve çabanın,secde et ve yaklaş emri neden var?küçül,eğil,sınırını bil-dikçe yaklaş..Dur,oraya yaklaşma buraya yaklaş,emrini verir mi Allah şaşkın kuluna..Amenna...sanki gözü bağlı birine yol tarif eder gibi,Allah ın ''yaklaş,yaklaşma''emirleri...
Aşağıda alıntıladığım yazı yüz akı dergisinden,malatya turunda,çok şık döşenmiş bir kış balkonunda,sehpanın altına dizilmiş bir sürü skylıfe,örgü,ev modası dergilerinin altından özenle göze çarptırıldı,cumartesi saat 12.30 sularında...Mahrum bırakmayan Rabbe sonsuz hamdle....Yazı Mustafa  Küçükaşçı'ya  ait.

Yakınlaşma İştiyakimiz

Yaklaşmak ister insan.




Yakın olmak ister.



Bazen bir zaaftır bu yaklaşma arzusu, bazen insanı farklı kılan bir haslet...

Yaklaşmanın cezbeyle, câzibeyle bir alâkası vardır elbet. İnsan çekilir âdeta, tehlikeye, yasağa, ateşe...



“Yaklaşma!” insana yöneltilen ilk emirdir. İlk imtihan.



“Şu ağaca yaklaşmayın!” (Bakara, 35)



Âdem o ağaca yaklaşmadan, İblis yaklaşır yanlarına...



Onu yanlarına yaklaştırmama firâsetini gösteremez, kulak verirler düşmana, yegâne dostun düşmanına...



Âkıbet malûm... Kendilerini yeryüzünde bulurlar.



Uzakta...



Birbirlerinden uzakta...



Cennetten uzakta...



Döner dururlar, deli dîvâne...



Tevbeler, istiğfarlar ile bu uzaklığı yakınlığa çevirmeye çalışırlar.



Önce birbirlerine kavuşurlar.



Müzdelife... Yakınlaşma yeri...



Peki cennete, rahmete kavuşabilecekler midir?



Cevap:



“Şüphesiz, Allâh’ın rahmeti iyilik edenlere yakındır.” (A’râf, 56)



...



İnsan, fıtratı gereği mahrumiyetini tatmadan bilememiştir yakınlığın kıymetini...



Belki meleklerdeki gibi vehbî bir mukarreblik yerine, kesbî bir yakınlık imtihanıdır insanınkisi...



Fakat, insandır uzak kalan... Cenâb-ı Hak ise Müteâl olsa da Karîb’dir...



Kalacak kim var ki dost tomarından? O var!

Sana daha yakın şah damarından; O var! (Necip Fazıl)



Uzak düşen insandır. Cenâb-ı Hak ise yakındır kullarına, hem de şah damarından daha yakın. (Bkz. Kāf, 16)



Her kula Allâhu Teâlâ yakın,

Öyle ki tâ şah damarından bile...

Sen de uzak kalma Hudâ’dan sakın,

En yakın ol cânını kurbân ile... (Tâlî)



Nasıl yaklaşılır, o Karîb’e?..



O Yüceler Yücesine yere kapanarak yaklaşılır:



Secdedir bir kula ihsân edilen son ikram,

Secde; Allâh’a yakınlaşmada en zirve makam. (Tâlî-Mecnun)



“Nur istiyorsan, gönül aynasını kirden, pastan temizle de nur al, nurlanmaya çalış. Hak’tan uzaklaşmak istiyorsan, kendini gör, kendini sev, Hak’tan uzak düş... Yok eğer, şu yıkık zindandan, benlik gururundan kurtulmak istersen dosttan baş çevirme, Allâh’a secde et de O’na yaklaş.” (Hazret-i Mevlânâ)



Irâg ol dâr-ı dünyâdan bulasın tâ Hak’a kurbet

(Muhibbî)



Kurbet yakınlık, gurbet uzaklık...



Her an gurbettesin. Her an uzaklaşmadasın... Secdesiz, secde yakınlığından uzak her an uzaklaşmadasın:



“Her an can verme zamanındadır. Can verme ânında îmanını gör, gözet! Ömrün altın kesesine benzer, geceyle gündüz de para sayan adamdır. Bilmeden, anlamadan sayar durur, nihayet kese boşalır, ay tutulur. Dağdan alsan da yerine koymasan dağ bile yerinde kalmaz, yok olur gider. Şu hâlde her an yerine karşılık koy ki: «Secde et de yaklaş» âyetinin maksadı neyse bulasın.” (Hazret-i Mevlânâ)



O Cömertler Cömerdine en yakınından fedakârlık ederek yaklaşılır:



İmtihan buyurdu dostunu Allah

«Çal bıçağı» dedi, sen yakınına!..

Tereddüt etmedi hiç Halîlullah,

Yükseldi Rabbinin en yakınına! (Tâlî)



Bu bir sevgi imtihanı... Yakınlaşmak için, en yakınının O olduğunu ispatlamalısın. Araya başka hiçbir sevgi girmemeli... (Bkz. Tevbe, 24) Zaten o Vedûd’a kurban olursan, her şeyi o gözle seveceksin:



Yaratılmışı severiz, Yaratan’dan ötürü... (Yûnus Emre)



Her şey ki sana âmâde... Feda ettiklerin, etmen gerekenler de senin değil sana emanet... Bu mânâda kurban en üst derecede bir şükür hâli...



Varlığın emrine âmâde edilişine karşılık bir şükür... bir teslimiyet... İnsan bu teslimiyette, emrine âmâde kılınan varlıklardan geri kalmamalı:



Hak böyle istemiş diye vermekte cânını,

Teslîmiyette insanı geçmekte, kurbanı! (Tâlî)



O Nûr’a pervaneler gibi kanattan, candan geçerek yaklaşılır.



Değil mi ki ölümün bir adı da «yakîn»dir!



Ama O Nur ki, kendi için kanadından geçenlere, nice şehballer verir. Canından geçenlere, katından canlar verir.



Hem burada kurban etmezsen canını, bir gün istemesen de eğeceksin boynunu. Mevlânâ Hazretleri, sesleniyor, haykırıyor âdeta:



“Korkunç bir kurban bayramı olan kıyâmet günü, mü’minlere bayram, inkarcı öküzlere de ölüm günüdür!”



Hazır mısınız kurban bayramı yaklaşmakta?

Buyurun Hakk’ın bize ikramı yaklaşmakta!

Yollarda kalmayalım, yurdumuza varalım;

Zira şu kısa günün akşamı yaklaşmakta... (Tâlî)



Ayağına zaten bir balçık gibi sıvaşan denî dünyanın, o alçak yakınının aslında cazibesiz, rezil yakınlığına değil, ötelere, müteâle yönelt, yaklaşma iştiyakını...



Yaklaşma! Rezaletlerin açığına da, gizlisine de... (Bkz. En’âm, 151; İsrâ, 32)



Yaklaşma! Allâh’ın yasak hudutlarına... (Bkz. Bakara, 187)



Yaklaşma! Harama, yetim malına... (Bkz. İsrâ 32, 34)



Fakat secde et ve yaklaş O’na... (Bkz. Alâk, 19)



O’na yaklaşmaya vesileler ara... (Bkz. Mâide, 35)



Hangimiz O’na daha yakın olacağız yarışında ol!.. (Bkz. İsrâ, 57)



Ve elini çabuk tut.



Zira Mevlânâ’nın bir büyük kurban bayramı dediği kıyâmetten önce, her gün bizden birinin kıyâmeti, bizden birinin kurban günü gelmiyor mu?



İbret olsun bize, ey can gözü, kurban pazarı,

Bî-haberken şu koyunlar; sarıyor kan, pazarı!

Ölüyor birbiri ardınca eşin-dostun ama;

Seni bulmaz sanıyorsun bu yaman can pazarı! (Tâlî)



Bütün bunları hatırlatması gereken bir bayramı daha yeme-içme, eğlenme günleri olarak geçirmemeli...



Pek farkında değiliz ama bayramlar, kandiller gibi mübarek geceler arasında... Yani yakınlaşma için verilmiş hususî mülâkat günlerinden:



Yemek içmek değil heyhat yakınlaşmak demek kurban... (Tâlî)



Nesirden çok şiirin dile geldiği bu yazıya son noktayı da bir kurban şiiri koysun, bayramınız mübarek olsun:



Canlı ve cansız, madde ve mânâ,

Baksana yer-gök, insana kurban...

Seçmiş ayırmış, bir seni Mevlâ,

Her şeyi kılmış, hep sana kurban...



«Var yürü» denmiş; sen koşacaksın!

Candan uzaklaş; yaklaşacaksın!

Mal, para, evlât... Hep aşacaksın!

Hepsi fedâdır, Cân O’na kurban!..



Sen de Halîl ol! Rabbine râm ol,

Nefsi yatır, kes! Ruhla imâm ol,

Târihe nakşol, ümmete nâm ol,

Hâtıra dünden, yârına kurban...



Sundu güzelden kurbanı Hâbil,

En kötülerden derledi Kābil,

Olmalı sağlam, varmaya kābil

Senle berâber, en sona kurban!



Rabbe ulaşmaz, koç, kuzu, kan, et..

Arş’a çıkar tek; sâf, iyi niyyet.

Dengeyi Tâlî, sırrı da hisset;

Can tene muhtaç, ten cana kurban!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...