Insanız...
Beden ve ruh olarak eşyayla ilişki kuran varlık ..
Eli kolu ayağı gözü kulağı buna göre ayarlanmış olanız. Yaratildigimiz andan itibaren bir ilişkiler yumağıyla ilerliyoruz . Şimdi çok da ilgili olduğumuz , güvenli bağlanma , öğrenmede nesne devamlılığı vb hep ilk öğrenmeler ... Ruhun ilk iliskisi ise daha eski, bir ahit : Rabbiyle olan biatı..
Büyüyoruz.. Dünya talim yeri, sevmenin söz vermenin güvenmenin sözünde durmanın sabretmenin , olmanın talim yeri dünya..
Ilişki emek ister diyor danışmanlar , çiçek bakar gibi, emek emek .. Önce tanıyarak .. Nasıl ışık sever benim sevdiğim çiçek , ne kadar su, nasıl toprak , sürekli yerini değiştiremem, bu çiçek çabuk soldu hevesim geçti diyemem ... Onu bırakıp hiç düşünmeden günlerce tatile gidemem , bir sorumluluğu var çiçek sevmenin . Sularken eziyet , kahır çekiyor gibi sulamam seviyorsam . Sevmek uzun mesele .. Çiçek sevmeyi sevmeliyim çiçeği seçerken ...
Dünyanın üzerine kurulduğu düzen , kadın - erkek ilişkisi ... Bu kadar emegi hak etmiyor mu evlilik?
Annelik.. Her biri bambaşka bir sırla emanet verilen senden ama senden başka türlü bireyler , çocuklar bu türden bir emegin cok daha cesitlenmis halini beklemiyor mu ?
Hepsinin mayası , ilacı , devası dermanı , hakikisi kulluk...
Rab- kul ilişkisini nasıl diri tutacağız , nasıl geliştireceğiz , nasıl müslüman öleceğiz ... Müslüman ölmek / aman başka türlü ölmeyelim/ illasıyla Rab tembihi ...
Müslüman ölmek benim içimde , içinde bir çiçekle / çiçekli bir bahçe arasındaki çizginin bir yerinde , bedeni toprağa , ruhu çiçeğe /bahceye / cennete/ bahcenin sahibine uyumlu bir ahvalde varmak demek ...
Nasıl olacak.. Günlük hayat ile bu azim ufuk nasıl uyumlanacak?Hevesler , istekler ve diğer hastalıklar nereye konacak , diğer ilişkilerdeki aksamalar bu ilişkiye nasıl tesir edecek? Yani ne bileyim evlilikte duvara çarpınca ezilir mi içimdeki tohum, çok sevdiğim gibi giyinince , en sevdiğim seyleri yiyince mesela, gece boyu uyuyunca , o cok kaliteli filmi saatlerce izleyip, tesbihsiz duasız hızlı kılınca namazı ışıksız susuz kalır mı ,filiz verir mi, solar mı..
O ilk kulluk aşkı yangınını /ki herkesin bir hidayet öyküsü var muhakkak, müslüman olmak her kişiye hür bir iradeyle seçilecek büyük bir tercih sorusu olarak hayatının farklı safhalarinda karşısına çıkıyor çünkü / bir kor olarak nasıl tutacağız kalbimizde ..
Kalpteki o çiçeğe uygun sıcaklık o kora bağlı galiba, o sıcaklık ki dışarda üşümüş ellerini soba ateşinde ısıtmaya benzer , dışardan gelen her zorluğu sımsıcak sarmalar, her sıkıntıyı unutturur ..
Imanın halavetini tadar diye müjdelediği kimdi efendimizin , işte o tadın peşinde binbir tada alışmış usanmış damaklarımız..
Imanı her acı lokmayı unutturan bir helva gibi tutmak dilinin altında , bir ışık gibi gözünde , bir rayiha gibi teninde, yenilmez bir kuvvet gibi bedeninde ..
Günde 40 kez okuduğumuz fatihayı yaşamak , kelime kelime farkındalıkla , yara yara acıyarak kanayarak hepimiz için ve merhem gibi sürmek kabulünü yaralarımıza çünkü hem sığınma hem övgü hem dua hem cevaptır fatiha..
Namazlar bir vitamin olacak , oruçlar bir vitamin olacak diyor Allah dostu bir beyazlığın içinden .
Vitamin besler , hastalıklardan korur , çiçeğe vitamin verirsek çabuk açar güzel olur .. Fatiha şuuruyla yaşamak öz, ibadetler vitamin olacak. Imani aşkla yaşamak diyor , muhafazası zor, ama takva diyor ...
Korkacağız , sakınacağız , elimizde camdan bir saksı , içinde narin bir çiçek , bize düşen gayret, gayretle sevilir mi demeyin, gayretle sevilirmiş ancak , bir enstruman çalmaktan bir dil öğrenmekten çok daha fazlası sevmeyi öğrenmek , kulluğu öğrenmek ... ille gayret .. Gayretle edep, gayretle takva , gayretle tazim ... Dünyaya aşırı meyilli kendimize karşı ...
Sevmek üzerine çalışalım . Çünkü sevmek , sevene yarar en çok ... Bir ab-ı hayat olarak sevmek , daha güzel sevmek virdimiz olsun. Iki günümüz birbirine eşit olmaz o zaman...