ve kelimeler....kelimeler, seni istediğin şeyi aramaya teşvik etmeleri açısından yararlıdırlar ancak aradığını kelimelerle bulamazsın. Eğer bulabilseydin, bu kadar çabaya ve nefs mücadelesine gerek kalmazdı...

25 Eylül 2019 Çarşamba

Nisa suresinde yol ayrımları

اِنَّ اللّٰهَ لَا يَغْفِرُ اَنْ يُشْرَكَ بِه۪ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذٰلِكَ لِمَنْ يَشَٓاءُۜ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالاً بَع۪يداً 
Nisa 116 




Allah kesinlikle bağışlamaz diyerek başlıyor ayeti celile..

Kimi?
Şirk koşanı..
Ve bağışlar diyerek devam ediyor,bunun dışındakileri , kimi dilerse..
Ve kim şirk koşarsa upuzak bir sapıklığa düşer, buyuruyor..

Şirk koşmak öyle kocaman koskocaman bizden zinhar uzak bir günah gibi duruyor , sonuçta taştan ağaçtan undan heykel yapıp tapinmiyoruz.
Bu kadar mı Rabbin korunmayı bunca söylediği şirk ... 

Işimiz rast gitmediginde yaslandigimiz kim, rast gidince kim ... Kimin sözü son söz bizim için .. Akan sular durur mu , ayet hadis söylenince , ne biliyorsak unutur , ne yoldaysak döner miyiz ... Menfaatimiz , rahatımız , itibarımız söz konusu olduğunda başka bir kapıya varır mı aklımız kalbimiz ...
Allah ı kanun koyucu , hesaba çekici , magfiretini umdugumuz mutlak güç olarak görüyor muyuz ...

Ebu Musa el-Eş’ari bize hitab ederek şöyle dedi:

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir gün bize şu hutbeyi irad etti: “Ey insanlar! Bu şirkten kaçınınız, çünkü  muhakkak ki o, bir karıncanın kımıldamasından daha gizlidir! Allah'ın söylemesini dilediği birisi şöyle dedi: O, bir karıncanın kımıldamasından daha gizli iken, biz ondan nasıl sakınacağız? Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem): Ey Allah’ım, bile bile Sana şirk koşmaktan Sana sığınırım. Bilmediğim şeylerden dolayı Senden mağfiret dilerim! deyin buyurdu.


اللَّهُمَّ إِنَّا نَعُوذُ بِكَ مِنْ أَنْ نُشْرِكَ بِكَ شَيْئًا نَعْلَمُهُ وَنَسْتَغْفِرُكَ لِمَا لَا نَعْلَمُ "

 ...
Korkuyor muyuz ? 
Seviyor muyuz ?
Delilimiz var mı ?

Nisa suresi bize dünya yolunda yolcu olma kılavuzu gibi ..
Nerden nasıl geçilir , hangi yol ayrımında neresi seçilir ..
Içimizdeki arketipler, kadın ve erkek .. Cemal ve Celal...

Bizim için en temele ve yükseğe vahdeti koyuyor ve dünyayı erkek ve kadından çoğaltıyor.
Sonra sınav ..
Kalabalıklar içinde , halimiz , tavrımız , yalnızlığımız..

Evlilik hukuku, yetimin, ana babanın, komşu akraba yolda kalmış , hizmetinde olanın , çocuğun hukuku..
Kafirle ehli kitapla munafikla hukuk..
Azalarımızın, bedenimiz ve ruhumuzun hukuku..

Yetimin malına göz dikip yetimle evlenmek mesela ,
Ya da eşinin yerine başka bir eş istemek,mehrini vermemek ?
Mehrini vermemek için boşamamak ? 

Savaş deyince geride durmak yavaştan almak , durumu gözetlemek giden iyi bir sonuç alırsa kendi için üzülmek , kötü görünen bir sonuç alırsa , iyi ki gitmemisim demek ?

Otoritenin yanında peki deyip, çıkınca başka şeyler kurmak mesela, itaat etmiş görünüp hep başka bir niyet içre yaşayıp durmak...

Göz hakkına kulak hakkına riayet etmemek , kavlen sedida , beliga ,kerima, açık kapatan , içe isleyen , cömert sözden bihaber olmak..

Korku ya da emniyet her duyduğunu yaymak mesela , meselenin derinine bakamamak ?

Kendi çocuğu için duyduğu korkuyu yetim için duymamak ? 

Her an hazırlıklı uyanık olmamak , bir nefer gibi değil , dalanlarla beraber dünyaya dalmış yaşamak , vehn ile arza çakılıp kalmak ...

Bu ayete kadarki yol ayrımlarından bazıları.. Sonu ise herkese bir pay , nasip, kısmet verilen sürede , şeytanın istediği pay , nasiben mefruda , temenni ve vaadle insanı kandırıp fıtratı bozmak... Şeytanın karini dostu yakını olmak ..

Bu yol ayrımlarında takvaya sarilanlarin ise refiki, yol arkadaşı nebiler , siddiklar ,şehidler ...
Ve sonunda " halil " dostluk payesi  Ibrahim as' ın...

Halilin kelime manaları hep bir uzaklık barındırıyor bir perde bir miktar mesafe ...

Cenbimizin / canımızın istediği dünyaya bizi bağımlı kılan her ne varsa mesafe koymak , Allah a dostluğa adım adım yaklaştırıyor belki 
...

Belki Allah 'a dostluk , zatinin yüceliğinden hep bir mesafe barındırıyor .
...

Belki delik deşik edip işleyen bir şey dostluk , mal , evlat , candan geçerek bulunuyor . Biz küçücük lokmalardan vaz geçemezken...

...

Belki çok zaman istiyor , kimyayı değiştiriyor ,şarap sirke anlamı bundan ... Ama şifa, durdukça yıllandıkça ortaya çıkıyor.
...


Allahu a'lem...
 

18 Eylül 2019 Çarşamba

Hayati bir Mesele olarak Sevmek ve Sevilmek ve Ittiba



Bir taneydi kainat " ol" denildi,  çoğaldı Kün emriyle ,çeşitlendi serildi yayıldı .
Bir " tane" idi muhabbet ruhlara üflendi ,her ruh bu nefhadan nasibince pay aldı ,var oldu. Aslî soruya muhattap oldu:
 -Ben sizin rabbiniz değil miyim? 
 -Bela , evet diyen ilk ruh hatemül-enbiya oldu.


" Muhabbetten Muhammed oldu hasıl, Muhammed'siz (as) muhabbetten ne hasıl🌿"

 dedi bu sırrı sezenler.

 "Hub"  tane ,çekirdek, öz, sevgi, aşk demek . Ruhlar bu aşk özünden yaratılıp bedenlere girip dünyaya gönderilince gurbeti yaşamaya sürüldü. Her ayrılık terennümüne içi titredi sevme meyli ile donatılmış insanın .  Tabiatı gereği etrafında güzel ,yüce, faziletli gördüğü, bildiği her şeyi sevdi. Varlığının anlamını bu sevginin oluşturduğunu bazen unuttu, bazen hatırladı. Bazen sevindi bazen üzüldü ,bazen yanlış adreslerde hüsran, bazen Rab önünde gufran buldu .

Severken sevilmeyi bekledi ,Sevmek ve sevilmek en temel ruhi ihtiyacı oldu çoğu zaman.
Dünyaya ait mecazi sevgilerde bile samanlık seyran olur dendi.. Ama dünya dünyalığını gösterdi . Dünyaya dair herşey vakitli süreli bir şarta göre devam edip bitiverdi . Ibrahim Aleyhisselam'ın sesi yankılandı yıldızlar arasından:
 " Ene la uhibbul afilin" 
" Ben batanları sevmem"
Demek batanlar sevilmezdi, batanları sevenler hep mahsun kalırdı . Tek batmayan daima  diri el-Hayy varlığın kendisi ile hayatını sürdürdüğü el-Kayyum olan  Allah'ı cc. sevmekten başka kalbi tatmin edecek sevgi yoktu. Sevgi tohumunu bu kalbe koyan da, ona meyil ve yön veren de oydu. Gerçekten seven de sadece O ..cc..



Allah'ı sevmek 

Allah'ı sevmek iman esaslarından bir esas. Allah'ı sevmek büyük bir iddia.
Her iddia bir ispat gerektirir ,sevmek ise fedakarlık. Allah'ı seviyorum demenin bir  işareti olsa gerek. Bir çiçeği bile seven o çiçeği sular bakımına dikkat eder ,toprağını seçer, ışığını kollar , onunla konuşur . Bir  insanı seven onun seveceği işler yapar . Bir kul Allah'ı severse ne yapar , nasıl ispatlar sevgisini , ayakları nasıl sabit kalır sevgi köprüsünün kaygan zemininde.. Hiç iz yok mudur bu görünmez asma köprüde ... Hangi hal bu sevginin kanıtı olur da geçirir bizi ruhun sıkıştığı bütün karanlıklardan ... Dahası sevgimiz ne ile karşılık bulur ...
Allah'ın sevdiği bu sevgiyle yaratıp Habibim dediği rasulüne ittiba ile...
Ali İmran 31. ayet ile ...

قل ان كنتم تحبون الله فاتبعوني
يحببكم الله .. و ييغفرلكم ذنوبكم و الله غفور رحيم 


Sevmek ve sevilmenin tabiatı olarak ittibâ...

Sözlükte uymak ,takip etmek, birebir taklit etmek demek .Istılahta bir imama namazını teslim etmek, onun Rab karşısında sözcü tayin etmek, birebir ona uymak demek. Yan anlamlarında hayvanların yavrusuna hayatı öğretmesi, yavrunun anneyi takip etmesi, birebir uyum var. 


" Eğer beni seviyorsanız resulüme uyun"  demiyor  Cenabı Hak . Bu muhtesem formulu de ona ittibayla mumkun kılıyor , Efendimizin dilinden döküyor zatının sevme saikini...

 Sevgide de buğzda da, otururken kalkarken, hayatın her alanında hazerde ve seferde, mutluluk ve kederde , korku ve emniyette her duygu durum ve her olayda rasulüne ittibayı sevgisinin şartı kılıyor. Efendimizin dilinden dökülen bu buyruk hayatımızın neresine düştü .. 

 Kalbimizin sevgi tohumları nerelerde yetişti, nerelerde çürüdü? Bize kimler örnek oldu , kime uyduk , kim gibi sevinip kim gibi üzülüyoruz , kim gibi yaşıyor kimler gibi ölüyoruz... Kimler işgal etti izinden yürüdüğümüz yolları ,  Efendimize sevgiyi ve ittibayı nerede bıraktık?  Nasıl geri bulacağız ? Nasıl yeniden can bulacak sünneti seniyye ? Ona sadece  şekil zaviyesinden bakıp ruhuna hiç inmeyerek " bu zamanda olmazcilar" a kurban mi edeceğiz , "canlı kuranı"  ...
Efendimizin dualarına kuru ruhsuz ezberlenen kelimeler muamelesi mi yapacağız ?

Ruhundan nasip almak ahir zaman ümmetinin payına düşmeyecek mi? 
Bu büyük nimetten mahrum mu kalacağız?Dünyaya razı mı olduk yoksa?
Yüzümüzü nereye döndük,  kalbimizin pencereleri kapalı mı sıkı sıkı ..
 Açıksa nereye açık? Rüzgar bize nereden esiyor ?
Asrı saadetten esen Saba Rüzgarı her dem taze iken neden biz karanlıklara , kokusmusluklara mahkum kalıyoruz? 

" Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim " diyen peygamberimizi görmeyen bir kalp ile hangi ahlakı arıyoruz ? 

Ruhul beyan tefsiri Ali imran 31. ayetle ilgili şu notları düşüyor :

 "Güzel ahlak ve muhabbet ancak bâtını tasfiye ile olur.  Bu da akidenin ve cihetin yani yaşama tarzlarının birliğine bağlıdır .Çünkü kalpler birbirlerine münasip oldukları ,yani uyuştukları zaman safileşir.  Eğer kalplerin arasında muvafakat bulunmaz da erbabının arasında sulh nevi benzerlik hasebiyle ünsiyet ve nefsani bir ülfet bulursa birçok rezaletler hazırlanmış olur.
 Faziletler sahibi nefsin istigrakı ile birbirine benzemeli ve birbirinin güzel ahlakını almalıdır. "

Rahmet peygamberinin saf duru seçilmiş süzülmüş ruhi dokusundan nasib almak , onu hakkıyla sevmek ve ta'bi olmak icin, bizzat yaratanın fermanıyla  onu tanımalı , hayatını , nerde ne dediğini , nasıl davrandığını , neye üzülüp neye sevindiğini bilmek , dua dua yalvaran dilinden dökülen duaları hayatımıza ışık olarak tutmak zorundayız .... ki Allah cc da bizi sevsin ve affetsin. Çünkü o çok bağışlayan , örten affedendir...
Vesselam
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...