ve kelimeler....kelimeler, seni istediğin şeyi aramaya teşvik etmeleri açısından yararlıdırlar ancak aradığını kelimelerle bulamazsın. Eğer bulabilseydin, bu kadar çabaya ve nefs mücadelesine gerek kalmazdı...

29 Haziran 2010 Salı

Erzurum çarşı pazar,değil!

Evet Erzurum dönüş yolumuzu 150 km uzatarak Karadeniz den gemeyi düşürmüştü Allah aklımıza,hamdolsun nasip de etti.Normal güzergahımız olan Erzincan Sivas yolunda çatışma olduğunu ve yolun trafiğe kapatıldığını Ünye ye varınca öğrendik.Rabbimin hıfzını her daim hissedemesek de emin olsak keşke,gayba iman bu işte..Hikmete,nasibe inanmak..

Erzurum a dönersek ki çocukların isteği gerçekten bu:),herkes kendine göre bir şehir buluyor karşısında.Tıpkı kitap gibi..Herkes kendince bir anlamla karşılıyor gördüklerini.Malatya ya gittiğimizde Yiğit PEMBE DÜNYAya gidelim deyince iyı bir düşündük ve bulduk ki,pembe dünya kaldığımız enstitü=erzurum=pembe dünya..Irmak ise günlük yazmış.Erzurum agittik,koştum oynadım,pembe dünyaya gidelim.Neden dediğimde ise burda öyle bahçe yok diyor.Dün gelir gelmez Altınparka götürdüm.Iı.Güzel gönlün sevdiği..Benim hissettiğim ise anne ve özellikle babalarıyla çok uzun zamandır bu kadar iç içe zaman geçirmiş olmamaları,hatta hiç bir zaman,aynı odada yatmamaları,daha önceden aynı yatakta 'ayak uçlu baş uçlu' yatmayı bilmemeleri..Bir iki lokmayı zor yedirdik ama ille yemekhaneye gitmeyi beklediler.Babalarının eti çok sevdiğini öğrendiler.Arabada oyun bulmayı bile öğrendiler.Allah tebdili mekanda ferahlık ihsan etti hamdolsun..

Erzurum,taşın konuştuğu,çok uzun yılların,müslümanların nefeslerinin belki tilavetlerinin taşlara işlediği bir şehir..Camiler ve camilerin eğilip bükülerek zorla geçebildiğiniz taştan geçitleri,Ve yine dar ama içi ferah türbeler,Taşhan,bir mücevher gibi dokunmuş çifte minare,ve hasret ve hayretle bakakaldığım medrese..Taştan her şey,sapasağlam,bozulmamış.Hala kadınlar evlerinde ağırlar,erkekler başı önde.Direnmiş Erzurum belki Nene Hatunun duasıdır kim bilir..Sanatı tesbih ,değerli taş oltudan..Taşı işliyor insan,taş kendisine işliyor bir de,kelimeler gibi..Dağları kar,başı yüksek,yamacı dik,havası serin,maneviyatı derin Erzurum...

Herşey zıttıyla kaim..Ankara da yaşamayan,burada doğup büyümeyen biri İstanbul u nasıl gönlünde tutsun dipdiri,Erzurum u nasıl sevsin,Bursa yı nasıl farketsin..Tarih,şehiri şehir yapan,içinde yaşanılan ona ruh kazandıran,insan gibi..Hacı Bayram ı Veli tutyor Ankara yı,Tacettin Dergahı nefes aldırıyor,biraz uzaktan ama çam kokulu ve derin Ali Semerkandi..

Denizi bile deniz yapan sarıldığı şehirmiş.Ordu,Ünye..Gözünün önü deniz,mavi ve yaşil,ne büyük bir nimet,ama çamur vuruyor,insanlar bakmıyor denize,sanki orada dalgalar kıyıya vurmuyor,deniz de bakmıyor onlara,aldığını geri veriyor,kötü bir koku..Ama Rabbin rahmeti bitmiyor,bir yağmur veriyor,martılar çığlık çığlık ağlıyor,bir nefes temiz hava,deniz bile temizleniyor..

Seminerde ilginç benzetmeler yapıldı.Burası,orası adına.Riyad-Ankara,Cidde-İstanbul,Dammam-İzmir,Tebük-Yozgat,Medine -Konya,Mekke-? Bir şehir bulamıyorum belki Urfa dedi Osman Bey..Önce kötü bir benzetme dedim ama Hz.İbrahim de orada..Mekke benzetmelerden azade...

Ümmül Kura ya gitmeden,hissettiğim şehirleri yazmam lazım.Şehirleri tanımadan,şehirlerin anası tanınır mı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...