ve kelimeler....kelimeler, seni istediğin şeyi aramaya teşvik etmeleri açısından yararlıdırlar ancak aradığını kelimelerle bulamazsın. Eğer bulabilseydin, bu kadar çabaya ve nefs mücadelesine gerek kalmazdı...

27 Mart 2011 Pazar

Hangi Milletteniz Biz?

          Önce bir lügat çalışması...
         Millet in kelime manası,tarikatı mesluke imiş,yol tutmak yani..Bu yol tutmanın itikadi,yani imanı boyutu din,ameli boyutu şeriat(kurallar düzeni),ictimai boyutu ise milleti oluşturuyor.Bu millete tabi olana ehli millet deniyor,kısaca milletle de ifade ediyor,yani biz artık en eksilmiş anlamıyla böyle kullanıyoruz...

          Her kalabalığın,topluluğun millet olmadığının farkındayız tabi de,biz milletçe derken,aynı itikada,aynı ortak inanç sistemine sahip miyiz,bu ortak inanç ortak işlere dönüşüyor mu,toplum olarak milli bir şuurumuz var mı?

          Bugün pazar..Ailece evde buluşabildiğimiz ve program yapabildiğimiz tek gün..Ankarada yaşamanın da verdiği bir kısıtlayıcılıkla,Tacettin dergahı,Hacı Bayram ı Veli,kupkuru ama geniş havasıyla Kocatepe,yeşil kubbesiyle Yazıcıoğlu,kenarda köşede kalmış küçük camiler,eğer pazar günü imamları izinli değilse:)bir namaz vakti de olsa gitmeye çalıştığımız mabetler,çocuklarımızın böyle bir havayı bizimle beraber solumasını önemsiyoruz,bir alışveriş merkezi havası solumak boğmadan,taze havalar alsınlşar istiyoruz,gayret bizden tevfik Allah tan...Mütevazi,çocuksu zevklerimiz,kızılay simit ayran,hatta metro,otobüs kullanımı,yaşlı ziyareti,arkadaş kahvaltıları,sabah patates kızartması,parka yürüyüş,minik pastalardan minicik alma,paylaşma vs.Peki neden pazar gidiyoruz camiye?Neden pazarımız tatil,milletçe tatil günümüz bu gün müdür,ya da bu hangi milletin ibadet günüdür,Hristiyan milleti pazar kiliseye gideceği için işe gitmez,Yahudi milleti cumartesi çalışmaz,yasaktır.Biz neden bu iki gün işte değiliz,neden cuma günü erkeklerimiz en önemli ictimai toplantıdan mahrum,neden akşam ezanlarını işyerinde dinliyor,kaçamak iftarlar yapıyoruz,neden namazlarımızı,fare tıkırtılarının geldiği bir kalorifer dairesinde ya da depoda gizlice kılıyoruz..Günlük iş saati düzenlemeleri ve mecburiyetler bir yana,biz sabah hangi saatte uyanıyoruz,kahvaltımızı neye göre yapıyor,o günkü planı neye göre yapıyoruz,neye göre giyiniyoruz,sahi hangi milletin elbiseleri giydiklerimiz,küreselleşen dünya değil mi,
artık hepimiz aynı giyiniyoruz,aynı millet miyiz?Çocuklarımızı hangi ekole göre büyütüyoruz mesela,hangi kişisel gelişim kitabı geliştiriyor bizi,hangisi daha sağlıklı,hangisi daha fit yapıyor,evimiz neye göre döşenmiş,ya ilişkiler neye göre kurulmuş,hangi adet gelenek örfle evlendik mesela,bütün bunlar şeriat dediğimiz şey aslında..Televizyonda yemeğini besmeleyle yeyip şükreden,oturarak su içen,hayatının,aşkının içine dua katan birini gördük mü...Elimizde milletçe kala kala bir dini bayram var..Oysa dini ve milli bayramda birdi bizim için,bir olmalıydı...

Milleti İbrahime hanifa diye bir ifade var Kuranda,İbrahim milletinden olanlar,ki İbrahim tek başına ümmet olandır,imam olan ve hizmet eden dua eden,evvah olan,kim yüz çevirebilir İbrahim e millet olmaktan...

25 Mart 2011 Cuma

Daireyi Tamamlamak

Ne güzel bir örüntüsü var güzeller güzeli kitabın..Fatihayla hamd kapıları açıp köprülerden geçirirken,bakarayla kocaman bir dairenin başı sonu bir her hangi bir noktasına bırakan..İlle daire tamamlatmaya çalışan bunun için en iyiyi önceleyen,elif lam,mim diyen,dönüş de felahla birsin diye...Ardından sağırlar,dilsizler,ardından kendine yabancı,münafıklar,Yahudilerle beraber temel kul olamama problemleriyle insanlar,biz..Ne çok delik deşik edildik.Hatırlayınca başladı şuur,hatırlamakla kapandı o daire şimdi,elif lam mim deyip içten dışa örülen daireyle başlayanlara,tamamlayıcı birini koydu önümüze,sure.

Biri,bir kişi,ama tamamlayan,alnının akıyla,teslim oluveren,kul oluveren,yıldızdan,aydan ve güneşten,ışıktan ve Allah tan başka her türlü aşktan geçen,ibtila çemberini tevekkülle çeviren,belalara canla başla bela diyen biri,sanki başı sonu efendimiz,canı vererek ateşi serin ettiren,malı vererek meleği tesbih ettiren,evladı vererek şeytanı taşlatan,gökten kurban indirten biri..Önünde putlaşanları kırıp deviren,engellemeye çalışan babaya selam deyip geçen biri,nereye gitse,rabbine yol alan biri..Bir kişi,ama tek başına bir ümmet gibi..Gençken,adına İbrahim denen biri..Efendimizin dedesi,peygamberlerin babası,ümmet olmakla,hem ana hem babası...Elif lam mim,müşahhaslaşıp,İbrahim as.,ve onun içinden çıkıp sonu tamamlayan nur,efendimiz..gülistanla gül,ateş ve serinlik..İbrahim ve Muhammed'e,her namazda allahümme salli ala seyyidina muhammedin ve ala ali muhammedin kema salleyte ala ibrahime ve ala ali ibrahime inneke hamidün mecid,deyip selamladığımız,selamla,salavatle..

Hz.Ademle insan cennet melek şeytan ilişkisini görmüşken dünyada daha yeniydi insan,Hz.İbrahimle,görüyoruz dünyada tekamül nasıl olur,kendi kendine Rab nasıl bulunur..Allah ın evini inşaa,ve onu semadan isteyen bir mübarek vech...İkisinin kulluğu adına,gül kokusu ve selametli aşk ateşi adına,bize düşen İbrahim in makamından bir musalla...

21 Mart 2011 Pazartesi

Şuuraltına Bakmak

Bir rüyayla başladı yine herşey...Belki de rüyaya geçişle..Belki uykuya geçişle,belki daha öncesiyle,çok öncesiyle,duayla...Yumurta mı tavuktan,tavuk mu yumurtadan denir ya öyle belki,bir rüya bir niyet,bir dua,iyi haftalar efendiiiim,dedi birisi,ne güzel bir pazartesi lütfetti Allah..

Şuuraltıydı bugün konu..Nasıl başlamak lazım,önce kendini tanımak konumlandırmak lazım,kendi içine bakmak lazım..Kalp nedir,nicedir..Aslında kalp sadece bir kalıptan başka nedir..Ruhun üzerine oturduğu bir arştan kürsüden başka nedir...Seb'a teraig,göğün üzerindeki yoldan ziyade,sadrımızdaki yedi letaif değil midir...Yüz kalbin casusu..Yüzden anlaşılır bir insanın kalbi..Çankırılı Gümüşlübabayı hatırlamanın tam vakti..Hani sarayın önünde durmuştu da,ne istediğini sorana,evladım ben kalp kalaylarım demişti.En az üç günde kalaylanacak kapları verip bakmışlardı,yine ibadette yine taatte,kapları almaya gidince çuvalın içinde,gördüler ki kalaylanmış kaplar,sırrı açığa çıkınca ölmek istedi,her sıddikiyet makamına erişen gibi,sağına döndü ve Rabbine gitti..Allah la samimi olanın Allah Veliyyi idi.İşi gücü ona emanetti.

Allah la beraber ikiniz gidin savaşın ayeti,tek başına düşünülünce Allah la samimi olmak ve gayrıya karşı Onunla savaşmak olarak düşünülebilir mi?
Bu bir kuraldır ki,melikler girdikleri yerlerde taş taş üstünde bırakmazlar,ayeti Allah kalbe girince kalpteki gayrısının kalbi terk etmesi ve Allah ın kalp kürsüsüne,asıl yerine geçmesi denebilir mi?
Nur 35te anlatılan kat kat zücace kalp,içindeki ateş ruh olamaz mı?
Esma ul hüsna  bu kandilin voltajını belirleyebilir mi,teheccüdde 99,sabah 11,öğle 21 esma zuhur eder denilen bu değil mi?

Ruhun 30 özelliği var.30 kuşu var,30 kanadı..Aşk,tefekkür,muhayyile,vehim..Şuuraltı bunlardan biri sadece..Şuuraltına yalnızca Allah ı göndermek lazım..Öyle bir kazan ki şuuraltı ne atarsan mislini alırsın..Atılan şeyler ya öldürür,ya diriltir enerjisiyle..Bunun için doğala güzele,helale bakmak,duymak lazım,çirkin necaset ve haramdan kaçınmalı.Subliminal mesajlara,25.karelere dikkat etmek lazım..Zikre devam etmek lazım..Hu,Allahın batınıdır,her nefesin farkına varmak lazım..Zikir psikolojik değil,ontolojik ihtiyaçtır.Meleklerin
dönüşü,hafe,insanın dönüşü tavaf,aynı anlamsa da hafe batınıdır.Allah herşeyin merkezinde olacak,ve herşey batınen Onun etrafında dönüp duracak..Şuuraltına giriş,uykuya geçiş demek,yatağa girerken,ölüme girmekle eş,uyuduğun yerde gezeceksin çünkü sabaha dek.sürekli daralmak,stres,belki gece gezdiğin yerlerden gelecek.Denizdeki inciyle süslenmek için derine dalmayı göze almak gerekecek.İmana amel,amele ihlas gerekecek,tefekkürle ihlas okumak gerekecek...

19 Mart 2011 Cumartesi

Halil Cibran demişken Can....



Gerçi kadın erkek güzellemesiydi canın söylediği,hani kadın ve erkeğin bir mabedin iki sütunu olması meselesi,biraz yakın biraz uzak durarak mabet yükseltme bilinci geliştirmesi...“Hep yan yana olun, ama birbirinize fazla sokulmayın,
Çünkü tapınağı taşıyan sütunlar da ayrıdır,
Zira bir selvi ile bir meşe birbirinin gölgesinde yetişmez.”
 demek istediğim,Ama bu da iyi geldi...
Nasıl huzur içinde ve üzülmeden gidebilirim?
Hayır, ruhum yara almadan bu şehri terketmeliyim..


Duvarlar arasında acı dolu geçen uzun günler,
yalnızlık içinde uzun geceler; kim acıdan ve
yalnızlıktan pişmanlık duymadan buradan kopabilir?

Bu caddelere ruhumdan o kadar çok parça saçtım ki,
özlemimin o kadar çok çocuğu bu tepelerde çıplak dolaştı ki,
sıkıntı ve ıstırap çekmeden onlardan kendimi ayıramam..

Bugün üstümden çıkardığım bir giysi değil,
kendi ellerimle yırttığım derim, kabuğum..

Geride bıraktığım bir düşünce değil,
açlık ve susuzlukla tatlandırılmış bir gönül...

Yine de daha fazla oyalanamam...

Herşeyi kendine çeken deniz beni de çağırıyor;
yola çıkmalıyım...

Çünkü kalmak, saatler geceyle yanarken,
donmak, kristalleşmek ve bir kalıba dökülmek demek...

Buradaki herşeyi memnuniyetle yanıma alırdım, ama nasıl?

Bir ses, dili ve ona kanat olan dudakları taşıyamaz.
Boşluğu yalnız başına aramalı...

Ve kartal, tek başına,
yuvasını taşımadan Güneş'e uçmalı.

18 Mart 2011 Cuma

S/ayıklarken...

S/ayıklamaları var d/ilimin
Derindeki cümleleri
K/ayıpları var bilmemezliğin
T/adını bilemediği...
B/ulamadan yitirdiği...

S/özünün hükmü var
Kalbimin yeryüzünde
La diyen kapılara yoldaş
İlla diyen gök pencereleri var
Bir açılıp bir kapanan..

Siy/ah gül....
An/sızın hep gül..
Ah açıldıkça kapanan tül..
Sustukça söyleyen
Baktıkça dillenen
Melül melül...

13 Mart 2011 Pazar

Veccehtü vechi ileyke...Yüz yüze..

          Yüz kelimesi karşılamıyor vechin anlamını.Barışın esenliğin özgürlüğün ve teslimiyetin selamı anlatmaya çalışması gibi..Dünden beri düşünüyorum.Onun vechini,benim vechimi,yönelişlerimi..Sadece yüzü değil yönelişi de içeriyor sanki vech kelimesi..İnsanın kalbi,hisleri,ameli,hatta niyeti bile yüzünden anlaşılıyor.Kırk yaşından sonra yerleşen ifade kolay kolay değişmiyor.Yüzünü nereye dönerse insan kalbini ona çeviriyor.Onun için mi peygamber,yüzünü döneceği yere tüm bedeniyle dönüyor?Ve yüzünü semaya döndüğünü Rabbi görüyor..Yüzünü nereye dönersen onun yüzünü orda buluyorsun da,doğuyu batıyı kaplamış vechi geniş de ille kıble belirleniyor.Yüzünü kim ona teslim ederse,o güzel oluyor.Yüz güzelliğinin gerçekten geçtiği yer baki olan Vechin makamı..O nun vechine bakmak hangi vechin karı...Vechini hayal,haleti ruhiyenin en yüksek makamı..Güneşin vechinden gün doğuyor,ayın vechinden aşk..Sevgilinin vechine kelimeler yasak..Ve bir gün sadece O nun vechi baki kalacak,ve aslında her dem batıp giderken tüm yüzler birbirinde,içimizde bir O nun vechi kalacak.Bazı yüzler parlayacak,bazı yüzler buruşacak..Sadece parlayan güzel yüzler selama layık olacak..Onlar ki kevserde yüzlerinden tanınacak...Her gece sağ yanına dönen peygamber veccehtü vechi ileyke diyor,bunu yüzümü sana döndüm diye çevirmek gelmiyor içimden öylece kalsın yüz yüze...




(112)


(115)


(144)


(149)


(150)


(272)


(20)


(72)


(125)


(108)


(52)


(79)


(105)


(9)


(93)


(96)


(22)


(58)


(28)


(11)









(88)


(30)


(38)


(39)


(43)


(22)


(24)


(17)


(29)


(27)


(22)


(20)






Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...