28 Aralık 2022 Çarşamba
Mesneviden bir dem / Hakikatin peşinde
25 Aralık 2022 Pazar
Biat
Dünya; “alıp-satma yeri”…
بيع -satmak satın almak
Allah müminlerden canlarına cennet karşılığında satın aldı
Allah nasıl satın alır?
Peygamberi aracılığıyla, söz alarak satın alır.
“Her hali seninle yaşamaya varım”hissiyatı, işittik itaat ettik başımız gözümüz üstüne hissiyatı ile…
Bu hissiyat, bir hâl istiyor bu halin içerisine girebilmek kolay değil. Çoğu zaman “yer çok küçük de bir yerlerimiz dışında kalmış” gibi hissediyoruz. Ancak bir imtihan varsa, bir hüzün varsa toparlanabilmek kolay oluyor yoksa insanın varlığını toparlayıp da bu halin içerisine girmesi çok zor.
Aslında satmak; varlığından vazgeçmek, buradaki bağlarından soyunmakla…
“kendim” diye tanımladığı ama aslında bu dünyaya ait uzantılarından sıyrılmakla…
Bu dünya ticarethanesinde öyle bir ticaret yapacağız ki; ticaretimiz zarar etmesin varlığımızı öyle bir satışla satacağız ki aldığımız verdiğimizden çok daha güzel olsun…
Ölüler “oluşu”; varlığı satmak…
Bir hale girebilmek; bütün varlığında kendini toparlamakla oluyor.
Her halini alıp toprağa gömmekle, vazgeçmekle, ölmekle…
Geriye dönecek olursak biz aslında ölülerdik, amadaydık, ölüm oluşunda idik. Ölüm bir “oluş”tur, bizim ilk halimizdir…
Mevlana hazretlerinin deyimiyle; kamışlıktaydık ayağımız suda başımız gökte, neye ihtiyacımız varsa yanı başımızda bir huzur ve sükûn halindeydik. Sonra kesildik, içimiz boşaltıldı o mükemmel hali kaybettik. Ruhumuz burada ağlayıp, inleyip feryat eder halde…
Dışarıdan bakarsak ölümden anladığımız kaybetmekse, can,mal, evlat, haz veren her şeyin bittiği can sıkıcı şeyse ölüm; içimiz burkuluyor, ölümü yokluk olarak görüyoruz, korkuyoruz istemiyoruz.
Peki, hangisi hayat? Hangisi bana yabancı, neresi beni tamamlar? Hangisi benim “huzurlu hayat” tanımıma daha çok uyar?
Tıpkı Ay gibi ömrümüz; doğduk, büyüdük, kemale erdik, yeniden zeval vakti geldi ve dünya hayatı bitti. “Ne yaşadıysam bütün hesabı kapattım” diyebilsek, dünyaya hasret gitmesek, tek özlemimiz orası olsa, hiçliğe çalışsak, ölüm bize güzel yüzünü gösterecek…
Istita’a ; bu alış verişteki gücümüz …
Gücümüz, takatimiz neye yeter ?
Cerir (ra); “Hoşuma gitse de, gitmese de…”
Efendimiz (sa); “Buna gücün (vüs’atin) yetecek mi?”
Vüs’at , çap, takat, istaa’a …
Nedir bizim vüs’atimiz?
İhtiyaçlarım, isteklerim, zaaflarım karşısında Efendimiz gibi bir üsve-i hasene …
Allah bana bunu sorar mı? O’nun örnekliği karşısında benim bu yaptığım olur mu? Daha fazlasına gücüm yeter miydi? Yaptığım kadarı beni kurtarır mı?
Bazen çocuğumuzda gördüğümüz; namaz kıl deyince, yorgun,hasta, halsiz olması, ama eğlenceli bir şey karşısında zıplayarak koşuvermesi; bize kendi nefsimizi sorgulatıyor.
İnsan kendini böyle böyle bölüyor çarpıyor çıkarıyor, farklıfarklı haller karşısında tutumlarına bakıyor haline bakıyor kendini seyrediyor hacmini tuttuğu yeri ölçüyor. “Bana verilen istidadın kaçta kaçını kullanabiliyorum? Benden çıkan bu mu? Allah benden ne bekler?”diye soruyor. Bu hesaplamalarla kendini okuyabilmek, fark edebilmek ve istikameti hedeflemek çok önemli.
İstiğfardaki haliyle Rabbe sığınarak , örtmesini dileyerek gücümüz yettiğince çaba sarf edeceğimizi ikrar ederek yaşamak, her gün bu biati tazelemek bizi canlı tutacak…
Efendimizin biat aldığı konular :
Efendimiz beyat alırken en temel insani en özel hakları muhafaza ederek biat alıyor.
Buradaki iffet, takva, korunması gereken sır çok önemli. Onun için biatte ilk söylenen işareti burası, bu mahremiyet sözü kişinin hem kendini, hem toplumu, hem nesli koruyacak bir ahid .. .
Böyle bakınca kolaymış yapılabilirmiş gibi görünen bu başlıkların pek çok dalı var. Hepsinin bizim hayatımıza değen tarafları var. Hakiki bir biat için önce kimsenin hakkına - hukukuna dokunmayacağımız bir alanda yaşayacağız.
Bütün Müslümanlara karşı samimiyet nasıl olacak bütün Müslümanları tanımamız bile mümkün değilken bu samimiyete nasıl tesis edeceğiz?
Ben Allah’ın kulu olursam, bendeki eksik parçanın diğerlerinde olduğunu bilirsem, belki takatimin de sırrını burada bulurum.
Kurtuluş bütünle, beraberlikle olacak tek başına bir kurtuluş mümkün olmayacak önce bunu bileceğim.
İnsan önce kendi hayatında sulhu sağlayacak. En temel sulh önce kadın-erkek arasında olacak. Evliliği samimiyetle sürdürebilmek çok önemli, hadisi şerif eşlerin birbirinden razı olarak ölmesini cennet sebebi sayıyor. Bu razılık, gönül razılığı… Bu dünyanın gözüyle, diliyle, aklıyla isteklerini yerine getirmek için ilişki yönetmek değil gönlü gönle samimi olarak bir takva yuvası devam ettirmek, razılık getirir inşaAllah…
İkinci halka; rahim bağı, aynı rahimde büyüdüklerimiz, bizim rahmimizde büyüyenler, bu bağla bağlı olduklarımızla bir sulh olması olacak. Böyle böyle vüsatımız genişleyecek inşallah. Allah’ın bizi denediği yerde samimiyet gösterirsek Allah da bize daha büyük halkalarda mazhariyet, fetih nasip edecek inşallah. İnsan bir salih amel yapıyor bir sıkıntıya sabrediyor içinde bir enerji bir güç birikiyor bu başka bir insanda bir çekim kuvveti oluşturuyor ve kalpler Allah’ın izniyle böyle yaklaşıyor birbirine…
وَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ لَوْ أَنفَقْتَ مَا فِي الأَرْضِ جَمِيعاً مَّا أَلَّفَتْ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ وَلَكِنَّ اللّهَ أَلَّفَ بَيْنَهُمْ إِنَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
Allah, onların kalplerini uzlaştırandır. Şayet yeryüzündeki şeyleri tümüyle harcasaydın, sen onların kalplerini uzlaştıramazdın. Fakat, Allah onların arasını uzlaştırdı. Şüphesiz O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.(Enfal, 63)
Efendimizin ömrü, tamiri zamanlar mekânlar ötesiolduğundan tüm ümmetine ulaşıyor
Kim bir salih amel yapsa, kim kendinde bir ıslah yapsa yolu Efendimizle kesişiyor.Onu bulan Allah’ı , Allah’ı bulan onu buluyor.
Bu yüzden takvalı olursak, eğer ilk halimize, kamışlıktaki halimize, ölü halimize yakınlaşan hallerle her namazda Allah’a gidersek, kimseye ilişmezsek, kendi hatamızla uğraşır herkese hüsnü zan beslersek; orada bir sulh ve samimiyet ortamı olur. Ruhlar beraber olur.
Fark etmişizdir; bir sevdiğimiz vefat edince onunla beraberliğimiz farklı bir boyuta ulaşır. Ruhumuzla her istediğimizde o bizim yanımızda olur. Bunun gibi her müslümanla can cana yakın olmak mümkün. Bir mümin bir mümini bir bakışla anlayabilir, içini okuyabilir, derdini sevincini görebilir. Orada ne bir yanlış anlama endişesi, ne şüphe, ne de açıklama vardır. Eğer varsa, içe bir gölge düşmüş, bir şirk, bir yara gelmiş demektir ki bu da temizlemelidir.
O zaman bizim burada Biat için çalışacağımız ders :
Hiçlik
“Bütün bunların biatla ne alakası var?” dersek;
Efendimizin etrafındaki herkesin hayat damarlarından çeşit çeşit yollarla defalarca kesilmesi, savaş, işkence, boykot,hicret, ailelerinden ayrılmak, ayrı düşmek, farklı yollara düşmek gibi çeşitli şekillerde defalarca ölmeleri, canlarını cennet karşılığında satmalarını söyleyebiliriz…
وَلَوْ أَنَّا كَتَبْنَا عَلَيْهِمْ أَنِ اقْتُلُواْ أَنفُسَكُمْ أَوِ اخْرُجُواْ مِن دِيَارِكُم مَّا فَعَلُوهُ إِلاَّ قَلِيلٌ مِّنْهُمْ وَلَوْ أَنَّهُمْ فَعَلُواْ مَا يُوعَظُونَ بِهِ لَكَانَ خَيْرًا لَّهُمْ وَأَشَدَّ تَثْبِيتًا
Eğer biz onlara, "Hayatlarınızı feda edin veya yurtlarınızdan çıkın" diye yazmış olsaydık, içlerinden pek azı hariç, bunu yapmazlardı. Eğer kendilerine verilen öğütleri tutsalardı, elbette haklarında hem daha hayırlı, hem de (imanlarını) daha çok pekiştirici olurdu.(Nisa,66)
“Eğer yurtlarını bırakıp hicret edebilselerdi hidayetbulurlardı…” , demek ki hidayet oturduğumuz yerden gelmeyecek!
Üzerimize fazl olarak verilen bir emanet, izafi hepsi…
Yemek- içmek, insanlarla ilişkilerimiz, ailemiz, çocuğumuz, canımız, eşimiz- dostumuz diyerek batılda tükettiğimiz bir ömür… Batılın hiç karşılığı yok, iptal olmuş demek. Bize Allah’tan başka gayrısı iptal olacak, biz Allah’ınız ve ona döneceğiz
inna lillahi ve Inna ileyhi raciun …
kıyamet tasviri, bu iptali ne güzel anlatır; kişinin eşinden, dostundan, çocuğundan, karnındaki çocuğundan vazgeçmesi;dünyanın bu sahte halini hakikatle bitirecek o zor günde arşın gölgesinde Allah Teala’nın gölgesinde gölgelenecek yedi zümre, bu dünya başlıklarının tamamını tutuyor;
Demek ki kurduğumuz bağlar “lillah” olacak, sadece Allah için kurulacak, onun dışındaki bütün bağlar izafi…
“Kızım Fatıma, halam Safiye; kıyamet için çalışın…” ne kadar manidar.
Buradaki bütün varlığı satmak…
Canımda can değil, bir ruhum var. Ruh ile beraberlik başka bir beraberlik, ben kendimde olduğum müddetçe o benimle beraber. Hiç görmemiş olsak ama ben kendimde isem, ruhumda isem orada Allah Resulü, orada sevdiklerim var…
Allah’ın bana verdiği nefes, sağlık, ilişkiler, duygular hepsi Allah ile Allah’ta, O’nunla diriltilerek yaşanılacak. Elimdeki bütün sermayeyi bütün nimeti ona yatırırsam ancak o zaman zarar etmem.
Kişinin kendini ilk çektiği yer haram olacak. Haramdan helale kaçacak, helallerin içinde de “bu bana Allah ile helal, bunu bana Allah verdi, bunu Allah emanet etti, bunu Allah onun yolunda kullanmam için verdi” diyerek helali de “lillah” yaşayacak.
Önüne konan eti, “yetimlerden ne haber” deyip ona gönderen,“ben yersem helaya onlar yerse arş-ı alâya gidecek diyerek bire 700, belki bire sonsuz bir ticaret yapan yüce ruhlar kazanacak en nihayetinde…
Biz ne yapalım, neye sarılalım? :
Seyyidül istiğfar : En büyük biat tazelememiz, üzerimizdeki nimeti, işlediğimiz günahı takatimizin azlığını affedilmek dileyerek Rabbe sunuşumuz …
Sadaka : Bilelim ki; belalar tam da hak ettiğimiz karşılıklar. Günahımızı cüretimizi ya da üzerimizdeki fazla nimeti kabiliyeti bize fark ettirmek için gelen oklar, belaları böyle okuyalım; ya derece, ya kefaret… Kefaret günahın karşılığı,derece ise kullanılmayan nimet ve istidadın…
O zaman bol bol verelim, ikram edelim, yemek yedirelim,misafir ağırlayalım, bizden sürekli bir veriş olsun, vermekle huzura erelim. Tebessüm edelim, nimetler üzerimizden akarken asık suratlı mutsuz kullar olmayalım. Halimizi itiraf, nimetini izhar edelim…Allah hakiki biat edenlerden etsin