Bismillahirrahmanirrahim…
Bakara…Toprağı yarması,ekime hazırlamasıyla isimlenen,emir tutulup kurban edilince,bir parçasıyla yeniden dirilişe örnek,hakkı tutup kaldırmaya vesile olan..Kalp toprağımızı delik deşik edip içinden çıkan yaban otlarını ayıklatan,hiç bir şey bilmediğimizi anlatan…
Elif..Lam…Mim…dedi ilkin.İlmin başı hayret dedi,sonu acziyet.Daha en başta bildirilmezse hiçbir şey bilemeyeceğimizi anlattı.Elmalılı Hamdi Yazır,üç görüşe yer verdi,konsantre bir özettir,bilinmeyen bilinendir,ebced hesabıyla sırlar bildiren,kitabın sırrını verendir,şifredir,dil ve mantığın tüm özelliklerini barındıran.İşte kitap...a girizgahtır,büyüleyicidir..Hz.Abbas ise,sırrı şöyle verdi,elif lam mim.Ben Allah ım bilirim.Özetti,şifreydi,bildirilenin bildiğiydi.Bizse söylenişini anladık en çok..Elif en derinden,lam dilden,mim dudaktan,içten dışa bir örgüydü.Sure en derinimizden bir şeyleri çıkaracaktı.Nasıl harfler farklı yerlerden çıkıp kelimeler cümleleler oluşturuyor,harfler gibi insanlarda,toplulukları,toplumları,milletleri,cemiyetleri oluşturuyordu.Tek başına neydik ki..Sure içten dışa,yokluktan varlığa çıkışın, her örüntünün muhkem kurallarını koyacaktı…
Harfler,sesler hece hece cümle cümle kondu önümüze,ve kitaba işaret etti önce,bu kitap..Bakaranın başlangıçlığı,ilkliği,önemi üzerinde durduk.Bir kitabın önsözü,fihristi,özeti,künhü hükmünde olan sure ‘bu kitap’ diye başladı.Başka değil bu kitap dedi,tüm kitaplar onu anlamak içindi.Ve içinde şüphe(raybe) yok diyerek önce içerlerden başladı temizlemeye,Elifin çıktığı yerden şüphenin ayıklanması gerekliydi.Harfler kitap olup anlama gelince değerliydi.
İlk önce bir şablon koydu önümüze.3-4 ayetle müminleri(3,4,5),2 ayetle inkar edenleri (6,7)13 ayetle de münafıkları anlattı.Münafıklık en sıkıntılı yerdi bizim için.İlk önce hedef konuldu önümüze,felaha ermenin rahat soluğunu hissettik.Sonra inkarın en son halini,kalbin mühürlenmesini gördük.Münafıklıkla,içimizdeki bataklıkları bulduk.Misaller ise,soyutu somut,görünmezi görünür kıldı.İsrailoğulları ise hikayeleştirmeyle hayatımızı kategorize etti,halimizi fark ettirdi.
Kelimelerle oluştu şablonumuz,her birinin üzerinde uzun uzun durduk.
Müminler - Kafirler - Münafıklar
Hidayet-Hüda - Kalp-kulak-göz - Şuur-şuursuzluk
Takva-Vikaye - Hatem-mühür - Maraz-hastalık
Gayba iman - İnzar-uyarı - Fesat-Islah
Ikames salah- Gışave-perde - Hidayet- dalalet
Rızık-infak - azap - Kesret-Halvet
İkan-yakin - - Yalan-İstihza-Kibir
İman- felah -fıtrat,küfre çaba- kendine nesnel bakmak
Ve kelimelere etraflıca bakınca surenin bizi hep iki ucu birleştirmeye,daireyi tamamlamaya sevk ettiğini fark ettik. . Kitabın hep çift taraflı olduğunu gördük.Vikaye,takva kelimeleri,hidayet ve hüda hem kulun çabasına dönük,hem Rabbin rahmetine dönük kelimelerdi.Birbirine bağlı gibi.Kul sakınacak,Allah koruyacak,kul yola niyet edecek,Allah doğru yola çıkaracak.Ve Ömer in tabiriyle takva,dikenli yolda eteğini toplayarak yürümek olacak.Yani varılacak son nokta değil,yürüyüş tarzı olacak..Müttaki olanı hidayet edecek bu kitap…
Gaybla şimdiyi,bedenle ruhu,alma ile vermeyi,görünen ile görünmeyeni birleştiriyordu manalar,ayetler..İlk şart gabya imandı.Kayıp sayılana,görünmeyene iman.Görünenden çok görünmeyenin varlığına iman,şu elle tutulur gözle görülür bedenin yanında ondan daha gerçek ruha iman.Evrendeki yerini tayin etmek önemliydi bunun için.Fener tutularak aydınlatılmış bir yerde yaşıyoruz ve gördüğümüzden başkasını var saymıyorsak en büyük cahiliz demekti.Bana eşyanın hakikatini göster duası,gaybe iman perçinleme duası, ‘Perdeler kalksa imanım değişmez.’ de örnekti bizler için…
İslam=İman+amel demekti.Efendimiz zülcenaheyn(iki kanatlı)..Ve buradan çıkan ilk amel namaz,en asgari faydası kişiyi Allah rızası için iş yapmaya alıştırmaktı. Salat hem iki uyluk kemiğinin sallanması,hem de ruhun huzura durması,duasıydı.Huşu hem ruhen hem bedenen bir çaba ile elde edilecek haldi.İman kalp ile dilin aynı şeyi söylemesiydi.İkame dikmek,doğrultmak,kaldırmak,ayakta tutmak demekti.Her halimizi götürelim namaza dedik,temizlenip duramıyorsak huzura,durup temizlenelim.Her hissimiz onunla olsun,değişsin,temizlensin…Korku,sevinç,hüzün,endişe her ne varsa Onda yaşansın,duaya dönüşsün,duadan çıkar amel,zıtlıktan çıkar,en cömert sahabi,cimriliğinden Allah a sığınandı(Abdurrahman bin Afv)…Namazın hemen arkasından infak geldi.İman-namaz-infak…Kalbi-bedeni-mali olarak tamamlanmak.Yine içten dışa doğru açılan ameller..Rızık ise Allah ın canlıya zevk ve faydalanma nasip ettiği şey…Allah ın sana ihsan ettiğinden ihsan et,sağ elini kaldır,sol elini indir,verme varoluş konumuna geç…denilmişti.Tavus kuşu gibi kanadımızı yolmak yerine,onlarla yol almaya çalışalım,kapasitemizin farkına varalım ve verelim muhakkak verelim demiştik.Bedenin,nefsin ruhun atı olduğunu kabulle,zıtlardan atom çekirdeği gücü çıkıyor.Kendimize rağmen kendimizi gerçekleştirelim dedik,Martı Jonathan dedik…
Sonra zaman dairesi istendi bizlerden.Şimdiye imanla,öncekilere de iman,gayba ve sonraya da yakin iman istendi.Tüm bu imanın kemaliyle başla son bir oldu.Biraz sonra bilincini ahirete terk eden imandı yakin,ikan sahibi olmak,kendini kafesteki kuş gibi hissetmek,özgürlüğü özlemek.Gayb olan ahireti yakin bilmek,görür gibi inanmak..
Ve felah,manileri yarmak,zorlana zorlana hedefe varmak demek.Fe elhemeha fücüraha ve takvaha,biliyor zorlandığımızı Allah..Zorlanarak ulaşılıyor felaha çünkü…
İnkar edenleri ise uyarsan da uyarmasan da birdir dedi Allah,inanmazlar.Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiş,gözlerine perde çekmiştir.Ahirette elim bir azap da onları bekler.Kalbin mühürlenmesi kalbin kaymasından,şüphesinden,kararmasından,sapmasından,hastalanmasından sonraki son aşama olmasına rağmen hemen söylendi.Mühürlenme belki en basit anlatımıyla kendi kuruluş amacına uymayıp halkın sağlığını da tehlikeye atan bir dükkanın,kuralları bilmesine,uyarılmasına rağmen,son aşamada kapısına mühür vurulmasına benzetilebilir.Ve birine kafir demek için uyarılması zaruridir.Gözdeki perde Allah ü alem,gayba çekilen maddeden öte yol göstermeyen perdedir.Kulak ve göz ise kalbin kapıları…Azap da elleriyle ettiklerinin,fıtratı bozup zorla küfre dalmalarının sonu…Her günahla bir kara nokta,birikmesiyle pas,sonra taşlaşma ve en son mühürlenme geliyordu.
İnsanlardan bazısı vardır ki dediğinde Allah,irkildik.Muhatap almıyordu,Ben,Biz demiyor,Allah diyordu.Bu bile ceza olarak yeterliydi aslında,psikolojide en kötü ceza,muhatap almamaktı.Münafık kelimesi,Arapçada aynı kökle köstebek yuvası için de kullanılıyordu.Çift taraflı yaparmış köstebek yuvasını bir taraftan tehlike görünce öbür taraftan çıkarmış.İnanmadıkları halde inandık demelerini,kalabalıkta iman edip,şeytanlarıyla kaldıklarıyla inkar etmelerini ki,şeytan hem uzaklık,hem taşlanmışlık ifade ediyordu,ifsad ettikleri halde ıslah ettik demelerini,yalan söylemelerini bu örnekle daha iyi anlayabildik.Ama en önemli özellik münafıktaki şuursuzluktu.La yeş urun,du ayet sonları..Kandırdıklarını zannettiklerinde asıl kendilerini kandırırlar.Alay ettiklerinde esas kendileriyle alay edilir.Münafık alametlerinden bahsederken en önemli özellik olarak karşımıza,yalan,istihza ve kibir çıktı.İnsanı yardı bakara suresi ve içinden münafıklık şubelerini temizlemek istedi.İnsanda iki şuur bir arada olmaz dedik.Hem namazı hem sıcağı yaşayamaz insan,çok hislilik,his kanallarının hepsinin açık olması insanı şuursuzca yaşamaya itiyor dedik.Asıl farkında olunması gereken şeyin farkında olamıyoruz dedik.Belki bu faydasız his çokluğundan harap oluyor kalbin ameli,dua çıkmıyor dilinden kalbin.Ve maraz..Asılda fıtratta olmayan,Kalbin hastalıkları,Rabbin merhametle farkına varılsın da iyileşsin diye şiddetini artırdığı hastalıkları…En büyük hastalıksa yalan..En büyük yalansa kendine söylenen…Aslında neyim ben sorusu,ciddiyetle sorulursa cevabı verir ALLAH.Yakın daire ise en büyük kanıt,en yakın daire ,aile ne düşünüyorlar benim için?En büyük faaliyet içte gerçekleşen,diğerleri onun gölgesinde..Kuralları tersine döndürmek,dışarıdaki faaliyetlerin yanında kaybolması kalp faaliyetlerinin.Akışın tersine dönmesi demek,ve Allah neyi niçin yaptığımızı er geç ortaya çıkarır..Bir şeyi aslına,fıtratına uygun yapmak ıslah,amacının dışında,fıtratını bozmak ise ifsat..Münafık ifsat eder de islah ettim der,çünkü şuurunda değildir.Ve kendine hep kendi gözüyle baktığı için akıllıdır,zekidir,sefih değildir.Beyinsizler gibi iman edemez.Her şeyin mantığı vardır.Kendi akıllı diğerleri sefih olunca ortaya kibir çıkar,kibirle de istihza,alay…Elmalılının örneği hali çok güzel anlatır,yazının süslü,güzel görüntüsünü yüksek zevkiyle alır yapıştırır üstüne kullanır,halbuki anlayamadığı bu güzel yazıda zelil yazmaktadır..Allah hidayeti herkesin karşısına çıkarır,ama bu anlık ticarette münafık,hidayete karşı dalaleti,şaşkınlığı satın alır ve zarar eder,zelil olur,hem burada,hem orada…Sure ağırdı,kolumuz kanadımız yorgun düşmüştü ama,ne kadar ağır ayet kaldırabilirse insan,kabir bağışıklığı kazanacaktı,korkuyu burada ağır ağır yaşayacak,o güne korku kalmayacaktı…
Meseller verdi Allah…Mihenk taşları.Vehimlerimizle anlayamadıklarımızı hikayeyle üstümüze giyer de anlarız diye..Ateş yakan bir insan..Aydınlanmak için sebep arayan,kendince bulan,ne kadar aydınlanabilir,aydınlık hissi sadece ateş sebebine mi bağlıdır,Ya Allah gözlerinin nurunu giderirse,karanlıkta donakalır.Tüm sebeplerin merkezinde ve sustuğu yerde Allah vardır…Kendi sebebine dayanmak ne emniyetsiz,kopuk bir hal.Ateş yanınca tekrar yürümek ise devenin ayağının çözülmesi gibi…Sağırdır,dilsizdir,kördür.Ya da şuna benzer der..Hangi sinema sahnesi verebilir bu dehşeti bilmem,göğün her yerinden inen şiddetli bir yağmur,hem yıldırım,hem gök gürültüsü var.Hem göz hem kulak hem kalbe hitaben,sarsılıyor insan..Ve yapabildiği tek şey kulaklarını tıkamak..Ne korkak,ne emniyetsiz hal,asrın insanının mikroptan,hastalıktan kaçışı gibi..Müminse ne rahat ve mutlu,sübhanallah der.Bilir ki kulağına bu ses geldiğinde çoktan kendi kurtulmuştur,elhamdülillah der,kulağını tıkamaz gönlünü açar..Müminle münafık farkı bu hamd ile korku farkı,çok endişe varsa ve razı değilsek,kendimize yeniden bakalım dedik..Kendimizle uğraşacağız,sınır koyamadığımız alan bizi kul edinir bileceğiz.Mesellerdeki karanlık gök kalp alemini,Allahın karanlıkta bırakması ise kalp hastalıklarını ifade edebilir.
Bu şablondan sonra yeniden hepimize seslendi Allah,ey insanlar Rabbinize kulluk edin… 22.Öncemizle, evvelimizle,üstümüzle altımızla,yanımız yöremiz ve nimetleriyle bizi bütünledi.Bunları yaratan Rab’dir dedi.Madem her şey birlendi,mümin de muvahhid olan demekti.Aşık olmak bunun için güzeldi.Sevgi ve korkunun mürebbiye dönüştüğü yer AŞKtı.Yeri döşek,göğü bina kılan Allah..Şüphe varsa,bence varsa,kendimizce varsa ve delil eylem yoksa,şuursuzluk var demektir.Yaptığımız şeyin sebebini bilmek zorundayız.Hidayet öykülerinin arkasında,neden yapıyorum?var.
Ve müjde..Müminleri..Cennetle..Ki cennet görünmez olan demek,etrafı hoşlanmadıklarımızla kaplı..Herkesin cenneti biricik,kendi seviyesine göre,ve herkes kendi cennetini burada rızıklandığıyla belirliyor,müteşabih ayeti Allah ü alem bunu da söylüyor,his biriktirelim,duygu yoğunluğu hazırlayalım.Açlık,oruç,boykot korkuyla efendimizin yanında olma zevkini tatmadık.Hiç olmazsa yakalayabileceğimiz kadar namaz,oruç zevki yaşayalım,dedik..Seviye Salih amelle, vermekle yakalanır dedik.Hayatımız Onun yanında olmaya müteşabih olsun..Bir kavanoz domates bize misal olsun…Ebedilik ise cennetin en büyük özelliği,insanı tatmin eden tükenmezlik duygusu…
Meseller için açıklama yaptı Allah ü Teala tüm bunların ardından.Allah küçücük sivrisineği örnek vermekten çekinmez.Her meselle yine ayrılır mümin ile fasık,mümin bu haktır der kabul eder imanı artar,insan anlamasa da Allah hayatıyla öğretir hikmeti,fasıksa bununla ne anlatmak istiyor der,anlamamazlığıyla uzaklara düşer zihni..Fasık,günah işleyen demekti.Fıskın diğer anlamı ise farenin çıkış yeriydi.Günah işleyen dairesinden bir delik açıyordu demek ki..Sonra bu delik büyüyor,sözler tutulmuyor,Allah ın yakınlıkla bağladığı bağlar korunmuyor,ve zarara uğranıyordu.
Ve ‘Rabbinize iman edin’ i hayatla başlatan Allah, ‘nasıl inkar edersiniz’ i ölümle bitirerek,bu kez yalnız 7 göğe vurgu yaparak insanın hikayesine geldi…İşte bu bizim hikayemizdi..Bu hikayeden aklımızda en çok kalan kelimeler,Halife,tesbih,esma,alleme(öğretme),bilme,bilmeme,secde,sınır,şeytan,istekbera-kibir,düşmanlık,zıtlık,Havva(kadın,erkek,evlilik-zıtların birleşmesi ve yeni amel çıkışı),yere iniş,müstekar…
Alim olan Allah ın insana verdiği en büyük değer a-l-m fiilinin tecellisiyle,öğrenme yeteneğiydi.Ve istenen hal ise melekleşmiş bir tavırla biz bilmeyiz sen bilirsin denmesi.Ademe Allah Esma yı öğretti ve ona bu değeri Allah verdi.Sübhaneke la ilmelena…Ve kendi ilmiyle onun ilmini ispat ettirdi.Ve secde emredildi.Yalnız İblis,kibirlendi,ben ondan hayırlıyım dedi,inkar edenlerden oldu.İblis in geçtiği psikolojik yolculuk bizim için önemliydi,ümidini kesti-iblis oldu,kıskandı-kibirli oldu,secde etmedi-inkar eden oldu,nankör oldu…Sonra Havva ile beraber ikilik dünyası başladı..Eş,mesken ve rızık insanın dairesini çizdi fakat bu formülün yanına cennette bile sınır eklendi.Daire çizildi ve şuna yaklaşmayın denildi.Cennette sınır varken burada sınırsız lezzet peşinde koşmanın beyhudeliğini anladık.35.Ve şeytan girdi sahneye..Kendi kayma sebebini insandan gördü.Tabiri caizse kuyruk acısıydı kendince,düşman oldu insana,ve niyetliydi ayağını kaydırmaya..Bulundukları halden onları çıkarmaya..Ve başardı,birbirine düşman olarak indi iki insan yere,belirlenmiş,müstekar bir vakit burada rızıklanmaya,tevbeyi ispata..Ve kelimeler bahşetti Allah hem ilk insan hem ilk peygamber olan halifesinin kalbine,tevbe kelimeleri…Rabbena zalemna enfüsena…Hem de kabul etti Tevvab..Fakat dünyanın sırrı çıktı açığa,tevbe edince dönmedi insan ebedi yurduna,cennete..Tekrar sınanmak için tevbe ettiğiyle dünya kuruldu.Cennette yapılan hatayı merhametli ana babanın yanında yapılan ve terbiye edilen hataya benzettik.Ama hata parantez oldu dünyaya,ne varsa rızıklandığımız burada,çarpıldı parantezin içindeki hatayla ve rızık+mihnet olarak çıktı karşımıza dünya..Yemeğin yanında,yetiştirme,kazanma,pişirme,defi hacet vs. vardı.Buradaki ispat karşılıksız kalmadı,38 de hidayet rehberine uyana korku ve hüzünden azade velilik müjdesi verildi.Dünya kolay yer değildi.Karar verip döndüğümüz halin bile çemberinden tekrar tekrar geçme yeriydi.Tevbeler tevbesi…
İnsanı da anlattıktan sonra Allah tüm mesellerini müşahhaslaştırdı ve İsrailoğulları örnekleri başladı.Başlarda onlar diye baktığımız,içimizde bir gayzla, lanetlenmiş kibirli ümmet gördüğümüz İsrailoğullarından kendimizde şubeler buldukça şaştık..Tüm hikayeler,insanın hatası ve Allah ın affından oluşuyordu..Tek istenen başka yere gitmememizdi.
-Zikredin,anın diye başladı…Nimetimi hatırlayın…Nedir bize verilen nimet,secde en büyük nimet.Nimeti değerlendirmek için terkip geliştirmek,monotonluğa son vermek gerekir dedik.Hayata ruh katmak.Ahde vefa göstermek,ahid ilk ahid,elest ahdi..İlk sözümüz ve tevbelerimiz..Tutarsak tutuluruz…Sadece Allah tan korkmak,rağbeten ve rahbeten,Allah a sırtını dayamak dağa dayamak gibi değil,korkarak ve umarak dayanacağız,başka korkulardan soyunarak…Kitabı tasdik etmek,hak nereden ve kimden gelirse gelsin kabul etmek..Ayetleri az pahaya satmamak.Orucu bir bardak çaya,namazı uykuya satmamak…Hakkı batılla karıştırmamak,sükutun ve konuşmanın yerini bilmek,hakkı düştüğü yerden ne pahasına olursa olsun kaldırmak..Yalanı yok eksiği var diyerek hinlik yapmamak,bize değen yerleri canımızı yaktı.Başkalarına iyiliği salık verirken kendini unutmak..43 ve 45 namazla imdadımıza yetişti.Tüm bunların hepsi zordu.Çaresi ise namazı ikame etmek,sabır ve namazla yardım dilemekti.Ve bu haşiinden olmayana zor gelecekti.Sabır kime zor gelir dedik ve cevap,asıl olanı ve yardımcıyı kaybedene olarak geldi.Aslolan hayat araya sıkıştırılan namazsa zordu,aslolan namaz,araya tanzim edilen hayatsa kolay…Nimet körleştiriyorsa,şükür duygusu kaybolmuşsa sabır zor gelir.Şikayet edenin nimeti fazla gelmiştir,şükredilmeyen nimet körleştirir..Şımarık haşiinin zıddıdır dedik.Haşiin,huşu sahibi Rabbine kavuşacağını bilir,tesellisi kuvvetlidir.
Ne yapacağız sorusuna yeniden zikir cevabı geldi 47.ayetten..Geçmişe dönüş yaptı,hatırlayın dedi,hani dedi ve insana verilen nimetleri tekrarladı..Hani Firavundan kurtarmıştı Allah,denizi yarıp firavunu boğmuştu.Hani Musa as. 40 gece yanlarından ayrılınca,buzağıya tapmışlardı da Allah yine affetmişti,hani cehraten,açıkça görmeden inanmayız demişlerdi de,yıldırım çarpmıştı ve yine belki şükrederler diye döndürülmüşlerdi,hani bulutlar gölge,gökten inen helva ve selva ile rızıklandılar,yeni bir şehirle meskenlendirildiler de tek istenen hıtta,günah yüklerinden kurtulmak ve bağışlanma dilenmekti,ama kelimeyi başka bir hale soktular,hani Musa as.ın su talebine asasına vurduğu taştan 12 pınar fışkırmıştı da,yiyecek ve içeceğin tekliğine kanaat gösteremeyeceklerini,şımarıkça Rabbine dua et diyerek bildirmişlerdi.Yüksek olanı alçak olanla değiştirdiklerinden üzerlerine horluk damgası vuruldu….Kendimize verilen nimetleri hatırlamaya çalıştık.Ve RAB be duayla hiçbir zaman bedbaht olmadığımızı..Firavun hikayesinde,ezilenin başa çıkacağı adetullahını,40 ın bir oluşum sayısı olduğunu,gecenin önemini,şirkin bedelinin ölüm olduğunu ve ölmeden önce ölmeyi,açıkça görmekte,bizi hidayete götürecek amel yerine aleni bir işaret ve keramet beklentilerimizi,tek çeşit taamda sofralarımızı ve şımarıklığımızı,yeni bir şehrin kapısından girmek ve hıtta demekle,girdiğimiz hal şehirlerini,hayat dönemeçlerini,ve efendimizin mekkeye girişini,12 meşrep insanı ve sebeplerin değiştiği mucizeyi,asayla taşa dönen deniz,ve asayla su fışkıran taşı hatırladık…
İnsanlar iman edenler olarak yeniden sınıflandırıldı 62de ve gerçek imana velilik müjdesi geldi yine..Hani dedi tekrar Rab,tatlı sert bir otoriteyle Tur u üstlerine kaldırdığı vakit,kitabı tutun demişti,içindeki hükümleri sürekli hatırlayın demişti,yine yüz çevirdiler,ALLAH lütuf ve rahmetle kurtardı,cumartesi yasağını kendilerini zeki zannederek,Allahı kandırdıklarını sanarak deldiler,ders ve ibret olarak,aşağılık maymunlar olun dendi.Hani Musa as.Allah size bir sığır kesin diyor dediğinde,içlerine eskiden kalan putların kurbanı istendiğinde,alay mı ediyorsun dediler,nasıl dediler,rengi ne dediler,iyice anlatsın anlamadık dediler,nihayet kestiler ama az kaldı yapamayacaklardı.Bizden bir şey istenince ne yapıyoruz?Soru mu soruyoruz,bu zeka alameti mi?İlk anda yapan pınarın fışkırdığı yerden içer,sonra yapan bin bir şey bulaşmış göletlerden…Zeka nedir,akıl nedir dedik,kalbe tabi olmayan vahiyle nurlanmayan aklın ayağı çelmekten başka işi yoktur dedik.Bu sığır ile bir zamanlar öldürüp suçu başkasına attıkları adama vurdular da hak ortaya çıktı.Allah ın da ölüleri diriltişi..Hatayı gösterir Allah düzelelim diye,yeniden döndüğümüzde ise mucizelerden pişmanlıklardan sonra,kalp katılaşır.Taş gibi..Taştan da katı…Taşa bakıp kalbe ibret almak düştü payımıza,ya içinden ırmaklar coşmalıydı kalbin,ya kırılınca içinden su sızmalı,ağlayabilmeli,ya da Allah korkusundan yuvarlanabilmeli,en azından titremeli…Allah kalplerimizden habersiz değildir ve amellerimizden..
Bunca örnekten sonra Allah,şimdi siz bunların hemen iman edeceğini mi sanıyorsunuz?Bilenleri bilerek,gerçeği anladığı halde menfaatine uymadığı için değiştirir,cahilleri de zanla,saplantıyla,kuruntuyla avunup durur,dedi..Kalbin anladığını dilin ve amelin inkar etmemesi lazım dedik.Yakaladığımız güzelliği kaybetmek tehlikeli..Elleriyle yazıp,Allah katından derler,bize sayılı günden başka ateş dokunmaz derler ve biz bakarız sayageldiğimiz zamana ve içine ne sığdırdığımıza..Neleri sığdıramadığımıza…Allah tan söz almadılar,ve biz de ömrümüz için almadık,yeniden baktık zamanı algılayışımıza..Kalbimize giren şey müthiş bir sihirle kaplıyor çünkü varlığımızı,81 de kim bir seyyie kazanırsa,o onu kaplar ihata eder,neye niyet ettiysek kainat ona yardım eder dedik..
Ve on emir..1-Yalnızca ALLAH a kul olmak,2-Ana babaya iyilik,3-Yakınlara,akrabaya iyilik,4-öksüz,yetimlere iyilik,5-Çaresiz,mahrumlara iyilik,6-İnsanlara güzel söz söylemek,7-Namazı kılmak,8-Zekatı vermek,9-Kan dökmemek,10-Birbirini yurtlarından çıkarmamak…Bu kesin sözü de vermişler,ikrar etmişlerdi,döndüler,dünya ve ahirette perişanlıktan başka bir şey kazanmadılar.Ahireti dünyaya sattılar,Musa ve arkasından gelen elçilere de,kibirle yalanladılar ya da öldürdüler,bizim kalplerimiz kılıflıdır dediler..Güzelliği kendilerine atfettiklerinden ve başkasında olunca takdir etmediklerinden,kibir ve kıskançlıktan lanetlendiler,tıpkı şeytan gibi..Bizde güzel ne var diye baktık,ve daha güzeli gördüğümüzde ne hissediyoruz kontrol ettik,şükür ve mutluluksa his,Allahtan biliyoruz güzelliği,hırs ve mutsuzluksa yapışıp kalmış üstümüze güzel dediğimiz,çirkince..Onun için ben tehlikeli,iyelik ekleri problemli,en güzel amelleri bile yerle bir eden sihirli güçler..Muhafaza olunası,sığınılası…Kabiliyet olan yerlerde kılıf olma ihtimali yüksek çünkü,kılıflı yerlerde çukur,ve çukurdan kurtulmak için himmet lazım,kendi kendine bataklıktan ancak veseveseli bir tip çıkıyor,dedik.On emirde Rabbin kendinden sonra ana babayı zikretmesinde vefa duygusunun kemalini istediğini düşündük,içten dışa,yakından uzağa..Suyun ilk damlayış halindeki daireler gibi,içte Allah a köle,hemen sonra ana babaya ihsan,sonra en yakınlar ve yakınlaştırılan öksüz yetim,mahrumlar,daha uzaklarda sadece sesimizin yettikleri,ve sorumlu olduğumuz kelamımız ki kalbimizin elbisesini giyer kelimeler,insan ruh katına göre kelime seçer hissine..Yeniden dairelerin sağlamlanması,namaz ve zekat,en içi kontrol ve vermek her neye sahipsek,sonra sınır kocaman daire yurt sınırı,yurttan sürmemek,kan dökmemek,sulh istemek…
Hayat nedir?Sorusuna yeniden 89 da cevap bulduk.İlimde birdi,yanına onu tasdik edip ileriye götüren bir tane daha eklenmesiydi hayat,insanın öğrenme sistemi,ama yanlarındakini tasdik eden bilgiden bile mahrum kaldı insan kibri yüzünden.Ne zalimdi insan,en yakınlarında,eşinde ana babasında,eltisinde kayınvalidesinde bulurda kendini ilerletecek bilgiyi,sırf inadından görmezden gelir kulp takardı..Halbuki hayat kaynağı bir bilginin satıldığı şey ne değersizdi..İman edin denilince,sadece kendine inene iman edeceğini söyleyen insan sadece kendi bildiğini güzel sanan ve –mış gibi yapan insan değil miydi?İnanıyorlarsa neden peygamberleri öldürdüler,neden buzağıya taptılar?Neden ‘Duyduk,dinledik,isyan ettik’ dediler.Kalpleri kumaşın boyayı emdiği gibi emmişti inkarı,ve isyan oldu kalbin ameli..Kazanılan kötülüğün kalbi ihata etmesi bundan demek ki,kalbe atılan kara nokta kağıt üzerine koyulur gibi değil,su üzerine atılır gibi,yayılıyor ve emiliyor her zerrece,iyilik de keza öyle Allah ü alem,ebru gibi güzel amelleri çıksın diye kalbin güzel renkler maharetli bir el tarafından atılmalı mı kalbe..
Ve Dar..Daire,den,sınırları çizilmiş,yurt ev,insanın hayatının döndüğü yer,darüsselam,darül ahiret,kiminse ölümü temenni etsin..Söylediğine inanmayan 1000 sene kalmak ister bu dünyada,alçak, yakın ve değeri edna olanda..Ben ölümü istiyor muyum dedik,iki insan tipi çıktı karşımıza,ve müslümanın nasıl olması gerektiği…
Pasif İnsan:Hiçbir faaliyeti yoktur.Ölürse hiçbir iş eksik kalmaz.Ölümü bekler,ömür tüketir.
Aktif insan:Çok faaliyeti vardır. Ölürse çok iş yarım kalacaktır.Ölümü istemez.
Müslüman:Ahiret için çok faaliyeti olacak.Ölünce hizmeti devredecek.Ölümü isteyecek...
İşittik,isyan ettik cümlelerini,kalbin küfrü içmesi halini aşağıdaki hadisle beraber düşünebiliriz..
170 Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem' e: "Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ındır İçinizdekini açıklasanız da, gizleseniz de, Allah sizi o yüzden hesaba çeker ve neticede dilediğini bağışlar, dilediğine de azâb eder Allah, her şeye gücü yetendir" [Bakara sûresi(2), 284] anlamındaki âyet nazil olunca, bu durum Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ashâbına ağır geldi Bunun üzerine sahâbe, Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'in huzuruna gelerek dizleri üzerine çöküp şöyle dediler:
- Ey Allah'ın Resûlü! Biz, namaz, cihad, oruç ve sadaka gibi gücümüz yeten amellerle mükellef kılınmıştık Oysa şimdi sana, gönlümüze gelen ve kalbimizden geçen şeylerden de hesaba çekileceğimize dair bu âyet nazil oldu; buna güç yetiremiyoruz Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Sizden önce kendilerine kitap verilen yahudi ve hıristiyanların dediği gibi, işittik ve isyan ettik demek mi istiyorsunuz? Bilâkis siz, işittik ve itaat ettik Ey Rabbimiz! Bizi mağfiret eyle, bizi bağışla, nihayet dönüş sadece sanadır, deyiniz "
Sahâbîler bu sözleri okuyup, dilleri de ona güzelce alışınca, Allah Teâla peşinden şu âyeti indirdi:
"Resûl, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü'minler de iman ettiler Hepsi, Allah'a, meleklerine, kitaplarına, resullerine inandılar Peygamberleri arasında hiç bir ayrım yapmayız, dediler İşittik ve itaat ettik bağışlamanı dileriz ey Rabbimiz, dönüş de ancak sanadır dediler" [Bakara sûresi (2), 285]
Ashâb inen âyetin gereğini yapıp, bu sözü söylemeye alışınca, Allah Teâlâ daha önceki âyetin hükmünü neshetti, şu âyeti indirdi: "Allah hiç kimseye gücünün üstünde bir şey teklif etmez Herkesin kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır Ey Rabbimiz! Unutur veya yanılırsak bizi sorguya çekme!" Allah Teâlâ: "Evet" buyurdu "Ey Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize ağır yük yükleme " Allah Teâlâ: "Evet" buyurdu "Ey Rabbimiz! Gücümüzün yetmeyeceği şeyleri de bize taşıtma Bizi bağışla, kusurlarımızı yok say, bize acı Sen mevlâmızsın, o kâfirler gürûhuna karşı bize yardım et" [Bakara sûresi (2), 286] Allah Teâlâ: "Evet" buyurdu
Müslim, Îmân 199
Can'a hürmet ve muhabbetle....Emeğini zayi etmeme duası ile....
Emegine eline sağlık.. Allah razı olsun.
YanıtlaSilHepimize rızasını ulaştırsın Allah,duanı eksik etme,cnfccim....
YanıtlaSilsiz bir de düzeltilmiş halini görün :) daha bir güzel inşallah...Allah razı olsun..okudukça bir şeyler hatırlıyor olmam bile beni daha ümitvar ve çalışkan kıldı :) Allah razı olsun...bundan sonrakiler hep bir öncesinden daha güzel daha donanımlı olsun :)
YanıtlaSil