ve kelimeler....kelimeler, seni istediğin şeyi aramaya teşvik etmeleri açısından yararlıdırlar ancak aradığını kelimelerle bulamazsın. Eğer bulabilseydin, bu kadar çabaya ve nefs mücadelesine gerek kalmazdı...

6 Şubat 2011 Pazar

Yaş Yazısı

        Ne kadar yaş var gözünde akabilecek daha,derinlerde...
        Ne kadar yaş var önünde yaşanabilecek,kaderde...
        Ne kadarını öğrenir insan yaşamanın tavsiyeyle..
        Ne kadar güzel olur yaptığım yaş pasta sakın kıvamını kaçırma tavsiyesini iyice dinlediğimde..
        Ne kadar yürüyebilir bir genç yaş tahtaya basmadan,ıslak,kaygan zeminde...
        Yaş ilerledikçe farklı bir renge bürünüyor insan..Sıbgatullah her dem ayrı bir renk olabilir diyor İbrahim Canan.Bir gün ergenlikteki isyan halinin hikmetinin her şeye karşı çıkarak,tek başına Allah ı bulma imkanı olduğunu söylemişti Can...Beyaz-siyah-beyazla buluyor insan belki kendini.Çocukluk,gençlik,ihtiyarlıkla.Daire tamamlıyor.Ve sonra inşallah renksizliği..Hayatın bir yerine artık bir şekilde oturmuş,fırtınaları dinmiş,çoluk çocuğuyla artık mavi yeşil bir renk tutturmuş birinin,hayatının en fırtınalı yerindeki mavi siyah tonlardaki birine,bu renk kötü,ne çektim çıkana kadar,zıpla bu tarafa gel demesi ne kadar doğru...
        Yaşlanıyorum/z.Her an bir an daha biriktiriyoruz heybemizde.Dilimizde yaşlanmakla ihtiyarlamak eş anlamlı olarak kullanılıyor.Halbuki değil..Yaş aldıkça yaşlanılıyor,yaşayıp çok seçenek arasından doğruyu seçebilene ihtiyar deniyor.İhtiyarlamak için yaşamak,yaşayarak öğrenmek,yaşamını okumak,nasihat dinlemek,tecrübe edinmek şart...Kemal yaşı var Kur anda,peygamberlere bile kitap 40 yaşında veriliyor.Kitapta en güzel bilgi verildiği halde,yaşam tecrübesinden geçiyor insan...En büyük dersi yaşamak veriyor..
        Yanlış yapıyorum.Sorulmadan söylediğim her cümleyle.Ablalık ve öğretmenlik ve dolayısıyla bilgelik yaptığım herkesten özür dilerimmmm...Valla kötü bir niyetim yoktu,düştüğüm yere düşmesinler istedim,halbuki düşmeden anlaşılmaz...Bir de düşme anısı...İlkokul 2 ya da 3. sınıftayım.Üzerimde mavi mantom,kırmızı atkım,robot gibi giydirmiş annem.Güzel zamanlar,sokaktaki tüm çocuklar el ele verip okula yürüyerek gidiyoruz.Yolda siyah bir sıvı görüyorum,çocuklardan ayrılıp,sırf ne olacak diye o kaygan siyah sıvının üstüne basıyorum,tabii ki sonradan kamyon yağı olduğunu öğrendiğim şeye resmen bulanıyorum.Ağlayarak anneme koşuyorum,annem teselli veriyor,üzülme kızım çamurdur yıkarız çıkar.Arkadaşımın abisi sesleniyor,teyzee babamın da gömleği olmuştu,gaz yağıyla yıka,çıkmaz!!Annem artık kızdı,ne diye gidip basarsın bilmediğin yerlere...Bu merak...Sonra gençlik dönemi hep bir hüzün fırtınasıyla geçti.Yazdığım yazılar okul dergisinde çıkmakla beraber,ailem,acılarım araştırıldı,öyle bir şey bulunamadı.Sevdim ben hüznü,hep hüzünlenecek bir şey oldu hayatımda,gerekli gereksiz...Oldu,zamanla ayıklandı,gereklisi,gereksizi birazcık da olsa...Oluyor demek ki..Yaşanıyor her tonu hayatın ille fıtrata göre,kimi yaz gibi kimi kış insanların,kimi bahar...Ve her birinin renkleri farklı...Her yaş rengarenk..Her yaş güzel...Her yaş bir tünel...

1 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...