Bu sabah hava buz. Içim kırık dökük. Halbuki cuma. Neşeyle duayla cem olma vakti , oruç vakti değil mesela, yemek yeyip yedirip şükretme vakti .. Bilip acizliğini bir yudum çayla hamd etme vakti .. Zamanı salavatla bereketlendirme vakti.. Temizlenme kokulanma özenle giyinme vakti ..
Hava buz. Cuma gibi değilim ,cumaya muhtacim. Toparlanmaya.. Sürüklüyorum kendimi yola, dilimi duaya , vel fecr.. gün aydınlanıyor birazcık, esbahna ve esbahal mülkü lillah ..
Her sabah başka bir sayfası açılıyor kalbin , her gün başka bir his demeti bırakılıyor sayfaya , rengi kokusu etkisi şifası farklı..Hiç açmadan çıkmayayım evden mushafı, açıyorum: sure-i kehf.. Kuranın hikmetli sığınağı.. mağara..
Hisler renk yumağı,misafir diyor Mevlana hz.. Sen o misafiri agirlamayi bil .. Bugün misafirim , ağır yüklü bulutlar, buz gibi bir ayaz ..
Senaryo da ona göre şekilleniyor,fon da, figuranlar, replikler de..
Bugün öyle, otobüsü, dolmuşu taksisi trafiği, herkes o insanı insan olmaktan çıkaran bencillik ve kendini üzmek/ acımak/ haklı görmek arasında gidip gelen iletişim engellerini kullanmanın dayanılmaz kolaylığına kapılıp..
Vakti duha .. güneş biraz yükseliyor, hava buz.. Nasıl berrak güneşle rüzgârın buluşması.. Bir sığınak bulmalı.. duha ve inşirah, hiç pes etmek yok , o zaman isteyene ver , o zaman yorulunca başka işe koyul..
Bitmiyor , geliyor dalgalar ..
La havle ve la kuvvete illa billah ..
"Sen sana geleni en güzel şekilde sav "
Evet, neşeyle aşkla değilse de zorla, tav'an değilse de..
Eve dönüş.. Yolda ezan , amcalar camiden çıkıyor. Çok yorgunum . Açım . Çocukluğumdan gelen bir tostla iyileşme anısı var zihnimde , üşüyünce mi , hasta olunca mı, duygusal açlık mı diyorlar , bir şeye iyi geliyordu , sonradan öğrenilen bir " yemesen daha iyi " var ama , bugün gidecek gibi değil, aylardır tost yemedim diyebilirim, bütün acizliğimi arz ederim . Açım ya .. Kahvaltı yapmamış olmaya sığınabilirim. Ama bunca tortuyla , ezanın ve bu haftaki vakitli namazın sifasının hayatıma daveti ...Yemek vakti değil, dinlenme vakti değil, namaz vakti .. Bütün acizligi,halsizliği, korkuyu, huysuzluğu, Rabbin huzurunda itiraf, istiğfar vakti .. Sonrası insaniz işte.. aciz..Uykuda ulaşan bir ikindi .. uyanınca ısınmış, dinlenmiş, karnı doymuş...... çocuğun birini avutmuş , biri gözyaşıyla, biri umutsuzlukla ve isyanla gelmiş.
Duygular gelip geçicidir , deyip.. Allah , deyip.. Yine kendini mutfağa sürükleyip.. Kendini doyurmak küçük mesele, çocukları doyurmak büyük..
"Annenin doyuramadığını dünya doyuramazmış "
Anne kendini peynir ekmekle doyurabiliyor, ama çocuklara sebze yedirmek konusundaki ısrarını kırmış olmasını küçük yavru tencere yemeği diye ağlayarak dengeliyor.. Makarna yapayım derkenki kuvvetle kereviz .. Bir şey yaptıkça güç geliyor ,umut geliyor, tamir ediliyor bir şeyler, pencereden bakınca, güneş güzel batınca, ışıklar yanınca.. Ve akşam ezanı.. Anne kendini teselli edebiliyor bir tutam ,çocuğun kalbine dokunan yine dua ve annenin merhameti dirayeti arasındaki hassas denge .. Doyuran Allah , Rezzak olan O ..
Akşamın kendine has karşılaşmaları, ergen -ergen, ergen - baba , ergen- bebek ... Bir çay koyalım.. Iyi ki ezanlar var Ya Rabbi, bütün karanliklarimiza iyi ki ezanlar var.. Hem de hicaz ezanı.. Her neredeysek bizi orada kuşatan.. Her an dünyanın her yerinde bir vakit dairesini tamamlayan ...
Zaman iki oluş arasındaki kıyas ya... Sanki sadece bunun için dönüyor gün..
Ezanlar var...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder