En uzun gecesini
böldün ömrümün
En uzun gecesini
bir bardak süt gibi
Gökten
...
22 Aralık 2014 Pazartesi
Şeb-i yelda
17 Aralık 2014 Çarşamba
Birr
İyilik değil çünkü ziddi kötülük..
Hayr değil çünkü ziddi şer..
Iman değil çünkü ziddi kufr..
Birr...yeminini yerine getirmek demek ziddi ukud yeminini bozmak...
Birri şahsiyet haline getirmiş insana ebrardan deniyor. Ebrarin yeri ise Naim..
Sözlük kilavuzumuz yine..Birr için dışta bariz olmasi demek..Sözlükte kara, berr ve bahr, hadiste dış, Allah içini(curraniyye) guzellestirenin dışını (berraniyye) guzellestirir..Koyun ve keçi sürüsünü sürmek, karada yolculuk etmek, evladı çok olmak...
"Len tenalul birra " birre nail olamazsınız ayetinde kalmıştık Ali imranda...
Birr öyle soyut ki anlamı ne olmadığını anlatmıştı önce Bakara..şimdi ona ulasamazsinizin şartı geliyor.
Sevdiginizden vermedikce...
Çok sevdiklerimizden..
Soyut somut her sevdigimizden..
Zaman mekan...
Insan ...
Mal..
Menfaat..
Yürüyoruz Ali Imran da..kalbimizde kelimeler..kalbimizde Kudüs le Mekke, Meryem le Hatice birleşiyor, tüm peygamberlerle Efendimiz...Yürüyoruz..kalbimizde kelimeler..
Hayy, kayyum, istafa, savvera, ravha, kelime, muhkem, mutesabih, şahitlik, zeyg, hubbussehevat, rasihun, hub,hub, hub,lüb,ittiba, tevil, din, İlm, kanitin, muharraren, hasuren,cem...
Yürüyoruz, meyilli bir zeminde..zorunlu meyiller var yolun başında. Tıpkı anne karnında olduğumuz gibi..vücudumuzun oluşması gibi..ölerek canlanmak sekillenmek gibi..ifratla tefrit arasında kıvamı bulmak gibi..
Islamin beş şartı
Imanin altı şartı
Üstüne ihsan ve birr kavramı...
Yürüyoruz kalbimizde kelimeler, yaralar...Dilimizde dualar, Rabbim kalbimizi kaydırma diyerek hidayetinden sonra, yolumuzu buldurduktan sonra...
Uzaktan gibi yürüyorum bazen sizinle..
Bazen pesinizden kosuyorum..
Bazen yetişemeyip düşüyorum..
Bazen hub kabini öyle dolduruyor ki lub, içim içinizde oluyor...
Öyle..
Ali İmran...Benim için Meryemin Doğu tarafina yürüyüşü gibi, bir ağaca yaslanisi gibi devam ediyor...
15 Aralık 2014 Pazartesi
Çok sevmek
İzafi kavramlarla izahı zor sevmenin. Çok az biraz ne kadar anlatabilir ki sevme hissini. Ama bu dil, bununla kotariyoruz hayatı.
Tıpkı Rabita gibi en basitinden en yucesine yolu var sevmenin. Sev de taşı sev diyor ya bir murid adayına mursid. Yeter ki sev..
Bu kadar girizgahin sebebi yine sesli düşünme. Yazılı düşünme. Kalemle seslendirme.
Şu an boğazımda bir şişlik,agzimda dilimde yanma var. En sevdiğim yiyeceklere alerjim var . Sevgi Sevgi deyip yiyeceklere mi bağlayacaktin demeyin. Yiyecek büyük argumani hayatın, ipucu neden teşekkül ettigimizin, ne yersek oyuz ya...
Evet kokusuna görüntüsüne hayran olduğum bir çok şeyden severim dediklerim şifa, cok severim dediklerim reaksiyon sebebi çoğu zaman...
Hele içinde birsey taşımaya calisiyorsan bir de, sen senin değilsin hissini yaşamaksa isteğin...
Elhamdulillah...
Ekmeği çok seviyorum ben demişti sevdiğim.
Biri de ben de çok seviyorum ama maşallah bana yarıyor demişti.
Işın sırrı galiba burda:
Çok seviyoruz diye çok yemek zorunda değiliz ki...
Çok sevdiğimizi çok tüketme egilimimiz var demek ki. Ses,müzik,ışık, renk, kalp, duygu, sohbet,insan....Tukettikce kalinlasan bir kabugumuz. Ve acılar hep sevdiği yerden gelir insanın.incelsin rakiklessin diye, özü ortaya çıksın diye. .. Çok sevilenin bunyedeki reaksiyona sebebiyeti.
Neden?
Gölge sevgilerin gölgesi düşmesin diye VUDD ünün üzerine...
Ve huvel gafurul vedud..
10 Aralık 2014 Çarşamba
Sev gi li
14 ŞUBAT 2011 PAZARTESI
İçim İçin
Bugün içime sığmadı içim..
Koştum,coştum,şaşırdım için için..
Anladım ki bu benim değil senin için..
Ummansın,ırmaksın,susun benim için..
Bir içim...
Na...an
28 ARALIK 2010 SALI
Başlarken
Belki bir rüyayla başladı her şey.Öncesine ve sonrasına fısıldanan mübarek isimle.Modern hayatın kalabalık ve şeyleştirici etkisiyle anlayamadığımız ayanı sabitenin hayatımıza düşme şekli olamaz mı rüya?O bir türlü anlatamadığımız resim,öyle ama böyle değil,sanki sen ama sen değil...Yanıp sönen ışıklar gibi eşya.Gözünü kapatıp kabuğuna çekilince ve kabuğundan sessizce ayrılıp çok uzaklara gidiverince ruh,bulduğu hal...Düş de güzel kelime ama rüya başka,göze ithafı var,görülesi şey,görünen şey,rü yetten payı var...
Belki bir rüyayla başladı her şey.Bir rüya sonrası kalbinizi tutamaz oldunuz.Belki bir rüyada aşık oldunuz.Züleyha gibi,Yusuf un yüzünü ilk rüyada gördünüz,anlatamadınız ama gördünüz..Belki bir rüyaya aşık oldunuz,onun için tüm uyumalarınız,yorgunluktan değil.Hülyalı bir ışıkla taşıdınız kalbinizi elinizde..Kalbinizi bir rüyada gördünüz kristalleşmiş belki,belki lal...
Belki bir rüyayla başladı her şey.Yıllarca anlamsız bulduğunuz isminizi ansız buldunuz benimsediniz,yerinizi yersiz buldunuz genişlediniz,kendinizi yalnız buldunuz özgürleştirdiniz.Rüya zamansız,mekansız ve ıssızdı çünkü..Arayıp durduğunuz mağara gibi...
Belki bir rüyayla başladı her şey.Belki her şey zaten bir rüyaydı...
Tazelik ve dahası
Dalından yeni toplanmış kiraz tazeliginde bazı duygular.rengini öyle güneşten almaya alışmış, al yanağı parlak. Coşkulu neşeli, kökünden koptugu için ürkek. O tazelikle geçen günleri var, bir kirazdan fazla belki , belki eksik.
Sonra bir buzdolabı gerçeği var.serinde muhafaza zorunluluğu, önce besleyen güneşin şimdi çürütme durumu. Hayat. Her şey bir miktarla tayin edilmiş. Bir ton solar rengi kirazın, neşesi bir dem kaçar. Poşette mi kalsa cam kasede mi tapperwarede mi..ne yapmalı kirazı yemeye kiyamayan doyamayan için...
Iste böyle duyguları var kalp toprağının, nasıl olsa da solmasa, çürümese, tükenmese..
Yazmak sesli düşünmek belki. Nasıl koruyalım kalbimizi ve kalp meyvesi hislerimizi.
"Bir kalbiniz vardır onu hatırlayınız. "
Hatırlamak..yani anmak ..zikir..korumanın en iyi yollarından hissi..belki en önemlisi.
Başka...serinde saklamak fikrinden ziddina maruz bırakmak hissi, sevince coşkuya istiğfar, korkuya endişeye, sığınma..
Hani nazara karşı nazarı degmesi muhtemel kişiden hizmet almak diyordu bir bilen kişi..Onun gibi..
Başka, vermek..Dalından toplanan kirazi en iyi koruyan birine vermek, tattirmak...ve ehsin kema ehsanallahu ileyke..sana verdiginden sen de baskasina ver...
Bir nuru var her yaratılanın, yaratandan aldığı.
Ve nur ...kat kat fanus içinde...
6 Aralık 2014 Cumartesi
Kafes
Kurşun kalemim kırıldı
Uzun cumlelerim
Tahammülü kalbimin
Dönüp dönüp baştan başlamak
Senin diline
Ey kelam sahibi
Bir işareti değil mi
Ilerleyemeyisimin
Perde yırtıcım
Perde artiranim
Bildiklerim bilmediklerim...
Neyim meyim
Sevdiğim
Sevdicegim
Uzatma kafes gunlerimi benim...
3 Aralık 2014 Çarşamba
1 Aralık 2014 Pazartesi
Gözünü kapa...
Çek perdelerini
beden penceresinin.
Gözünü kapa
Yürü içinin içindeki
En derin
En karanlık odaya
Noktayı suveydaya
Safere sefere sifirlanmaya
Ölümün sarılığına
Yolun sarp dağ kaya
Yılma, gözünü kapa
Bir mektup yazdırır belki Ahrar
En kapanmaz yarana
Belki bir küçük not Mevlâna
"Incı kadar yaran vardı yavrum
Göl ettin göl ettin göl ettin. "
Belki bir şehre varır Şeyh in önüne oturursun
Perde nin ardında O sen olur
Gide gide sen O olursun
Gözünü kapa evladım
Gözünü yum...
Bir an önce kendinden kurtul...
Hoca ya hürmet özlem..Akşam sohbetlerine, guvercinli odaya, güvercin kanatlarina..odada kaynayan çaya, Konya gevregine, odadaki küçük çerçeveli çerçevesiz resimlere, kitaplara. ...
28 Kasım 2014 Cuma
Ravha...
Hayatımızı film izler gibi izlediğimiz zamanlar olur ya, öyle dışında ..işte öyle bir anda vardık bi'ru ravhaya. Ravha kuyusuna..Bedir de..Medine yakınlarında..Küçük bir belde Bedir..Bu ülkede gördüğüm ilk şehit anıtı var kabristanin önünde..yolda bu dağ meleklerin indiği dağ midir diye baktığım yücenin eteklerinde, Bedir e hoşgeldiniz yazıyor, tüm küçük beldelerin girişindeki sevimli renkli tabelalara benzeyen yazıyla...Haberimiz yok yol üstünde nerelere gidecegimizden, rehberimiz bir ogrenci velisi, takılın peşime demiş, düşmüşüz yola...Alelacele..ziyaretten çıkıp yola cikmisiz istemeye istemeye...arabalar taşlı Kayalı engebeli yollardan atlayarak zikzaklar ciziyorlar, uyku bekleyen gözlerime güneş doluyor, neresi burasi diye bir iz arıyorum, el yazıları görüyorum kayaların üstünde, ok işaretleri: bi'ru Ravha...
Ravha ruhumu serinletiyor rayihalarla...
Ama beden çok ruhun yanında, beden kesif, aciz, uykulu, yorgun, aç...
Kuyunun yanına çektik arabalarimizi, üzerinde depo mu su tankeri mi bir şey var, iki musluk...suyu aciymis kuyunun, Bedir ashabi icsin diye bir yudumuyla tatlanan su bu..Hala akıyor ne mutlu...arkadaşlar resim çektiler, çocuk pozları, eskisi kadar sinirlenmiyorum diye sevindim. Suyu içtim, kulaklarimi kapadim..şifa diye cocuklarin elini yüzünü yikadim, sanki bunları ben yapan ben degilmisim gibi, o hissi biliyoruz yapıyoruz ama farkında olmadan...
Sonra işledi içime , bi'ri ravha...
Medyen suyuna varmış gibi..Bir Medine yolunun mührü gibi..Iki dudaginin arasında hayatimin tadı gibi...
22 Kasım 2014 Cumartesi
Huve...
Açılışı ve kapanisiyla uyku cicegine benzeyen semsiyeler..
Kokusuyla gül sebnemleri içmiş toprağa benzeyen dağ yarığı...
Dağlar kurbanın olam nedir renginin bu ateş kizilligi dedirten kayalar..
Nur mavi kubbenin nur yeşil kubbesi...
Yudumuyla tatlanan kuyu suyu..
Mekanı la mekan ve zamanı la zaman, mefhumların yokluğu...
özledigi yerde olanların gönlü..
Gönlü burda olanların hatırası
Biz...hepimiz..en büyük mujdemiz, tesellimiz:
Ve huve meakum eyne ma kuntum....
Ravha.....
19 Kasım 2014 Çarşamba
Mektuplasma❤
Bana bir mektup yazsaniz demek istedim
Arada bir iki kelam, haber hava olayı bile olur..
Günlük tutar gibi olmasa da
Bugün pencereyi iki kez açtım gibi bile,
Diyemedim.
Ayağına mektup bağlı guvercinimi
Bıraktım pencereden dışarı
Önceki gece uyumadim
Bir ağır baş ağrısı
Sonrası
Güvercin kanatlarindan ses almış
Bir rüya ferahligi..
Bıraktım kendimi ,sizi...
Sonra mektubat geçti elime
Imam i Rabbani
Mektuplarima cevap verdi
Verdiniz ...
Verdirildiniz...
sonrasi
Hamd...
16 Kasım 2014 Pazar
Ünvansız
Gelişin de bir sokak önümde
Hiç bilmediğim
Sevişin sevilişin bana bakışın gibi
Gitmek istediğim hep
Gidemedigim
Iki yani agacli geniş caddesinde
kaşlarinın ortasi
Kalabalık ama yalnız
Çok ama yok
Yüzün de haritası kalbimin
Gözbebeklerin noktayı sevdası
Kara delik gözlerin
Gözlerin
Uzun yol
Tut elimden...
Sokakları karanlık
Sokak lambaları kırık
Dökük kaldırım taşları
Yer yer yürüdüğüm yerin
Levhası yok
Leylasi sessizse
Toprağı kaygan
zeminin
Zeminimin...
Üstüne sen
yokluğa uzanan
Bu elemsagma yolunda
Bir an bile
Aynı adreste değilsin
Yürümem
elzem
Hiç durmadan
hem
Tokezleyen ayaklarım
Ne kadar uzaklasiyorlar
Bulunduğun
Mevkiden...
uzatacakken
Madenine
Zümrüt mu elmas mı
Ellerimi ellerine
Kömür karası
Gözlerim
Tonlarca
Ellerime ellerini
Su diye
Yu leyla
Üzerimden kaldır
Bu dağ karası
Dil yarası
Kömürü
Al beni ateşimden
Eriyen madeninin...
11 Kasım 2014 Salı
Ehadsın...
Sen bana
Her lokmanin ve açlığın,
Güzel rüyanın ve uykusuzluğun kâbusun,
Her atiyyeyle gelenimin ve peşi sıra elimin kolumun ve dizimin dermaninin düştüğü gidenimin,
Acının kederin ve tarifsiz sevincin,
Karanlık gecenin ve sıcak gündüzün,
Yedi elvan ilkbaharin ve som altın güzün,
Kara kışın ve kavuran yazın ,
Hayatın tüm med ve cezirlerinin
Ardından kalansın.
Boş kara kuru ellerime gözlerime
Merhametle bakansın.
Bir sen bana...
Ehadsın...
Ya da
Sen bes
Baki heves...
Ya da
Entel hadi entel hak
Leysel hadi illa hû...
Ya da
Ben senin
Hiç...
8 Kasım 2014 Cumartesi
Peki...
Ey tatlı canım
bildin ki kanadin
kırılması hayrin
Ister misin
kanayan yerinden
yeninin, yeniden
kanatların çıksın
görünmez bilinmez
belki isnan
selase ve rubağ...
o zaman tekrarla ki
sihirli kelimen
peki, peki, peki..
haremde gorevlilere yaptığın gibi..
bil ki birer görevli herkes etrafındaki...
ve harem kalbin, lübbünün tam merkezindeki...
Su gibi
Küçüklüğün şanindandir belki
Büyüme hayali
Göller Umman olmak ister
Katreler derya
Belki bir göl olma hayali vardır
Yoldaki küçük su birikintisinin bile
Kulağıma değen o şarkı sözü gibi
Belki denize ulaşır
Icimizdeki nehirler bir gün
Yine seni bekleriz....
15 muharrem
Kabe'nin içinin yıkanması
Göllerin dağların bir damla deniz olması..
Kulların umutlu kalabalığı
Müezzin mahfilinin altında..
6 Kasım 2014 Perşembe
Kuş gibi..
İçim dışım senin...
Elim yüzüm..
Gözbebeğim..
Kavuşma ümidim.
Ayrılık korkum.
Her kavuşma arefesinde
Burkuluşu içimin
Ellerinde
Senin..
Zulcenaheyn bir sultanin
Ummetindenim..
Bu büyük an dedigimde
Hep
Bir kanadımı kırışın..
Anlayamayisim...
Her yıkışın hayır..
Halimi mahcub seversen
Hep mahcub olurum.
Elimde mi...
Ellerinde
Senin
Kanadı kırık
kuş gibiyim...
5 Kasım 2014 Çarşamba
Rüyalar...
Uzun zaman verisi rüyalar..Bir günlük yasanmislik değil.Bir his bir olay bir durum bile olsa , bir kez gördüğümüz biri belki ama ruyamiza ne zaman gireceği belli değil..
Belki insanın en zor çözülen tarafı, hala tartisadursun bilim adamları süresi dahi belli değil.
Aktif olarak içinde olmadığımız bir durumu ruyalarimizdan söküp atamamamiz bundan belki, hala ruyalarimda dediğimiz. Ya da bizi taa cocuklugumuza götüren o tadı bulduğumuz.Ah bir görsem rüyamda diye beklediğimiz..Bir çıksa şu his ruyalarimdan dediğimiz. Sahih tabirler, semboller, geçmişimizin izleri, geleceğimizin işaretleri. Haneme bir ay doğdu diyor Hz hatice Efendimizle evlenmeden önce...Efendimiz her sabah namazı sonrası ruyalarini dinliyor ashabinin. Ben de bir rüya görsem de anlatsam diyor canım Abdullah bin ömer...iki görevlinin onu ateşli bir kuyunun başına getirdiğini görüyor rüyasında, ateş ona gosterilip geri çekiliyor.Anlatamiyor da kendisi ablası hafsa ya söylüyor, Abdullah ne güzel kul keşke teheccud de kilsa diyor efendimiz...
Geceleri uyumadan sabahi beklediğimiz çocukluk ilk gençlik kandilleri geliyor aklıma, kendimce sabaha kadar ibadet olmanın verdiği artık nasıl bir hisse onunla sabah namazından sonra yatar, muhteşem müjdeli rüyalar görmeyi beklerdim. Hiç olmadı)) Sevindiren ne kadar rüya gorduysem hep beklemedigim zamanlarda bir sıkıntı sonrasiydi muhtemelen...
Sadece bir rüyada olsun görüp kavusurum umuduyla uyuduğum oldu. Kimi kavuştum kimi upuzak...
Uzun zaman verisi rüyalar...ve hayatın en büyük armağanı, ruhun kanıtı, manevi alemimizin varlığının ,bedenimizden ve su hergün yasadigimiz fizik kurallarına uygun hayattan başka bir hayat daha yasadigimizin..
Ve kanıtı hayatın bir rüya olduğunun, ancak ölünce uyanacagimizin..yorula yorula, yogrula yogrula...
27 Ekim 2014 Pazartesi
Telli dualı
Geçti ömrümün baharı...
Eyvah narım da yandı...
Dışarda sonbahar...
Gönlümde sonbahar...
Ötüyor kuşlar,
Ötüyor kuşlar...
Parça parça
Şiiri ömrümün,ahı...
24 Ekim 2014 Cuma
Dua arası
İki cuma arası
Karanlık rüyalar
Sığınan dualar
Yorulan uykular
Uykulu sabahlar
Iki cuma arası
Umudumuz cuma
ezan kamet
Öğle ikindi
Umudumuz dua
Iki salavat arası
Nahnu beyne yedeyk ya Rabbi...
17 Ekim 2014 Cuma
Cuma
Haftada bir manevi bir alışverişi olmalı insanın. Belli bir süre bir manevi atmosfere maruz kalmalı. Ekmeksiz yaşar da sohbetsiz yaşayamaz kalbi olan. Bu öyle üst bir durum değil asgari ihtiyaç. Vallahi!
Delilim de var, Cuma hutbesi...ayetle hadisle sabit...Nefes almakta zorlanan kalbimize iki kür halinde belli bir vakitte, hele burda Mekke de , dünyanın her yerinden gelmiş müslüman kardesinle yanyana yürek yüreğe omuz omuza aynı duayla...Dil kuranin rasulun dili dua kuranin ayetlerinin...aminler her milletin temsilcilerinin..
En azından haftada bir duymali insan inandığı doğruları , taze kan...
En azından haftada bir ağlamali sarsilarak...
Bugün hutbe güneş ay ve tabiata bakmakla tefekkurle başladı hatibin ses tonu ve ayetlerin ihtisamiyla yükseldi yükseldi bir yerinde hepimiz kendimizi kaybettik galiba, tefekkürü mevtti yapılan, imamın hickirikla sustugu yer cennet ayeti...ve o sessizlikte sadece gozyaslarinin sessiz sesi ve hickiriklar duyuldu uzunca...iki rekat cuma namazı.
.Tarifi imkansız bir temizlenme hissi...
Haftada bir en azindan bayram yapmalı kalpler, Cuma bayramimiz olmalı....
15 Ekim 2014 Çarşamba
11 Ekim 2014 Cumartesi
Hayatımızın hangi ayetindeyiz?
Hıçkırıklı gözyaşlarımı hatırlıyorum o büyük mescidin yaz sonu son tefsir dersinde, eylule kadar bir fasila bahsinde. Ayetlerin fasilasi var mıydı? Kurana ara veriyor muydu hayat? Nasıl ihtiyacım var benim diyordu içim bedenimle de bu havayı solumaya, ilk anda gerçeği otelemeye meyyal bir mekanizma var içimde artık biliyorum. Kuran fasilasiz devam ediyordu ayetler tatilsiz iniyor hayatımıza , zamanın neligi felsefesine dalmaya gerek yok. Dehr..dem..vakit nakdi hayatın ,akıyordu. Ne ki hazmı lazımdı ayetlerin yasanmadan geçilmesi, kayanin üzerine yağan yağmur gibi..hissiz, üzerinden akıp giden değmeyen..Halbuki biz o büyük mescidde cennet bahcelerinin kokusunu aldık tadını hissettik görünmeyen güzelliğini duyulmayan sesini munbit bir toprağı olmak istedik o bahçenin..ağlamak elzemdi. Ağlamadan yumusamadi toprağı kalbimizin..
Tefsir dersi fasıla verdi tefsir olaylarla devam etti. Isa as havariler mucize sofralar canlandı geldi. Ağladık sıkıştık daraldık kah bu sırrı içimizde sakladik kah söylemeyi denedik.Agladik.Ayrilik vakti geldi.Bu sefer Mekke ye bambaşka bir hal içre geldik. Ozleyerek , gözümüz arkamızda kalmadan. Sırrı bu yaşayan tefsirin aciz akıl unutuyor belki baglamayi ama kalp yaşıyor ancak üzerine düşünmekle bulunuyor sonra bağlantısı benim gibi hayat acemilerinde olaylarla ayetlerin.
Birr diye bir kavram vardı kocaman..Bizim hayatımızda türkçe karşılığı olmayan onun için zorlamak zorunda olduğumuz sinirlarimizi.Her tavafin sonunda istediğimiz ebrardan olma fikri bunun yanında.
Bakara ve Ali İmran öyle iç içe ki..o iki çiçeğin kokusu birbirine öyle karışıyor ki..
Birre iyiliğe ermek dersek,
Şu halde yalnız iman, tam, kâmil hayra, iyiliğe ermek için yeterli sebep değildir. İman ve ilimden sonra amel ve özellikle (Allah yolunda) sarfetmek ve harcamak da gerektir. Hem de bu harcamak ne kadar sevgili şeylerden olursa, o kadar kıymetli olur. Allah, harcanılan hoş veya nâhoş (güzel olmayan) herhangi bir şeyi bilir ve ona göre sevabını verir. Fakat asıl iyiliğe, yüksek hayra ulaşmak, sevilen şeylerden harcamaya bağlıdır. Bundan dolayı Bakara Sûresi'nde geçen "birr" ve "infak" âyetlerini (Bkz: el-Bakara, 2/3, 44, 177, 189, 215, 219, 261, 264, 265, 267, 270, 272, 273, 274.) hatırlamalı ve ona göre İslâm'ın hükümlerini yerine getirmeye hazırlanmalıdır.
Birr: Bakara Sûresi'nde (Bakara, 2/177) âyetinde de açıklandığı üzere ihsan (iyilik etmek), geniş hayır, tam hayır demektir. "Birr" ile "hayır" arasında şöyle bir fark da göstermişlerdir: "Birr", hayra ulaşan ve kastedilmiş fayda; "hayır" ise -kasıtsız bile olmuş olsa muhakkak faydadır. Birrin zıddı ukuk (isyan etmek), hayrın zıddı şerdir. Bununla beraber "birr", hıns (günah) karşılığı da kullanılır. Burada birr'e erişmek, hayır ve iyilik etme sıfatıyla sıfatlanmış olmak veya "İyiler mutlaka nimet içindedirler." (İnfitar, 82/13) âyetinin delaleti üzere iyiliğe ve ilâhî sevaba ermek mânâlarından her biriyle tefsir edilmiştir ki, ikisi birbirinden ayrılmazlar. "Allah asla sözünden dönmez." (Âl-i İmran, 3/9) âyeti gereğince Allah'a söz vermek ve anlaşmada tamamıyla ayak direyerek ilâhî vaade tamamen kavuşmak, ermek mânâsı, her ikisini de içine alır. Buna göre iman, dinin temeli; birr, dinin gayesi demektir. Hak tevhid, hayra erişmek: İşte din, bu iki esasın mahsulüdür. Ve bu şekilde bu âyet, kendisinden önceki iman konularının bir sonucu, kendisinden sonraki hükümlere dair konuların da mukaddimesi (başlangıcı) yerindedir.
Elmalılı h.y.tefsiri
Bekke ayeti ve istataa, Mekke ,un ufak olmak ve kudret, üzerimizde Allah ın hakkı. Birr, infakin en sevdiğinden, canın rahatin , hijyenin ,malın, bedenin ve haccın. Kurbanın..Bu kelime obekleriyle anlatmaktan aciz olduğum bir sürü bağlantı.Ali imran ayetleri kelime taramasi ve temmuz-ekim gundemiyle beraber okunmasi gereken.Ibrahim as..ve haccın menasikleri. Kudüs ve Mekke..Filistin ve Türkiye..yevmi buas..kardeşlik ve fitne..Yahudiler ve biz..Allah ın ipi...
(bknz Elmalılı tefsiri Ali İmran 92-103)
Sarılmak
Sımsıkı sarılmak
Sarılmak sımsıkı
Allahın ipine.
Dağılan kalplerimize
Taşlaşan yerlerimize
Ayetlerin surelerin degmedigi yerlerimize
Şifa niyetine
Velhasıl tefsir değil tefsir dersi ara vermişti. Bir fırsat, ayetler hazmedilir mi acaba diye. Ben yutkunuyorum hâlâ..
Tek çaresi var kalbimin Ali İmran parolası Ya hayy ya kayyum...sen içimizde beğendiğin kökü canlandır Rabbimiz, sen tut ayakta mufid bitkileri, bagrimizdan güller yetissin hayalimiz, bir gül bahcivani öğretmenimiz ve elinde dikenler gülsüz..sen ayetlerinden muhkem kaleler yap içimize siginabilecegimiz, mütesabihler içerisinden senin sevdiğini seçmeyi öğret bize..Bizi yağmur gibi ayetlerinle yıka,besle, ipini tutmamizi nasip eyle..
Şu an tefsir dersi bitmek üzeredir belki de... Uzagi yakını hepimizi halkaya dahil eyle..
9 Ekim 2014 Perşembe
Perde
Perdelerle dolu bir yolda yürümeye çalışmak yaşamak, ışığa hasret..Işığın orda olduğunu hissederek. Zuhurunun şiddetinden gaib olana Nur gerisine zulumat derken kastetmiyor muyuz perdeleri...Nurun tam hissedilecegi yerde öyle çok perde var ki..Hayatın her anında. Her sabah güneşi görmek için perdeyi açmak gibi her olayda geceden çıkmış ,yeni doğmuş olayın üzerindeki perdeyi aralamak belki hayat enerjisi..Hayatta olma belirtisi..
Arafat meydanindasiniz. O mübarek an.Dualarin kabul olundu mu diye düşünmenin hata olduğu tek yer..perdesi yol yorgunluğu perdesi çadır açlık uykusuzluk taş toprak tuvalet sırası..
Gecenin ortasi seher..yok mu affedilmek isteyen sevilmek sevmek isteyen diye seslendigi Rabbin..Perdesi katıksız uyku..
Içinizde bir canlı yaratılıyor.Bir canlı büyüyor bir mucize olarak her an. Perdesi bulantı halsizlik hastalık hali.
Bir bebeğiniz oluyor. Kucağınızda , sizin kokunuzu tanıyor , içinizden sadece o zaman kaynayan sütü emiyor. Gözlerinize bakıyor. Perdesi bakım zorluğu, beslemek uyutmak fazla kilolar donulemeyen eski alışkanlıklar..
Aşık oldugunuz kişiyle evleniyorsunuz ya da hep istediğiniz o mesleğe kavuşuyor ya da en gitmek istediğiniz o şehre yerlesiyorsunuz. Perdesi sıradanlasma , günlük hayat, güzelliği kolay tüketmek...
Kabe'de tavaf ediyorsunuz. O en muhteşem zamanı bütün ibadetlerin. Etrafında dönüyorsun kalbinin ve bu beytin sahibinin. Perde mi? Yandakinin sana degen terligi, arkadakinin senin omzuna vuran eli, önündekinin namaza duruşu, otekinin konuşması berikinin cep telefonu, sunun fotoğraf pozu bunun kıyafeti kültürü kokusu vs...
Ravza dasiniz.Efendimizin cennet bahçesi dediği yerin hemen önünde , önünuzdeki bentin açılmasını bekliyorsunuz. Vefatimdan sonra ziyaret eden hayatımda ziyaret etmiş gibidir dediği yer kainatın rahmetinin. Perde mi? Acele, ben geçeyim cennet bahçesine önce, aman Afrikalılar geliyor:) sen beni tut ben seni ...
Dünyanın kuralı bu nimet+zahmet, zahmetsiz nimet cennette..cennet bile cenne ortulmus olan , sarılmış etrafi nefsin istemedikleriyle. En sevdiğimiz yemeğin bile öyle çok perdesi var ki.. O en sevgilinin perdesine hayal güç yetmiyor , tek perde açma gücü var O nda..La havle ve la kuvvete illa billah ta..
Parola:
Ya hayyu ya kayyum da...seçen hayat veren ayakta tutanda.
Ilim bile perde artırırken nefs basamaklarinda. Tek care aşk dilenmekte, aşka tutunmakta....
Neyin perde yirtan namelerini kainatta duymakta..
Kolay mı? Zor..zor mu? O na zor yok...
not:bu güzel pencere fotoğrafının perdesi de onu kirpamayan olduğu gibi koyan zât:ben:)
Kurban
Kurban olduk mu dersin sevdicegim?
Yaklaştık mı dersin yürüyerek kuyuya..
Başımızı koyduk mu toprağa ..
Sağ yanımıza..
Bıçağın sırtına..
Hani bizi en sıktığı yerde hayatın
Hani en dar yeri geçtiğimiz kapıların
Teslim ol dediği yer olayların
Tevekkülle karşılaştığı o ince çizgi çabanın
Haklı olduğunu ispattan vazgeçtigi yer mantığının duygularının..
Hiç bişeye gam yemem dediğimiz o yer sen bana değilsen dargın..
Ince bi sızı gibi aktı mi kanimiz gözümüzün önünde
Titredi mi vucudumuz acıyla..
Ve sekineyi yaşadı mi toprağa uzanmanin huzuruyla..
Sağ yanına..
O na kavusturacak bıçağın sırtına..
Yaklaştık mı dersin kuyudan semaya
Kurban olduk mu dersin sevdicegim..
8 Ekim 2014 Çarşamba
Taşlama
Taş topladik bir kayaliktan gece vakti..
Taşlamaya azmettik taslasmis birşeyleri..
Taşın büyüklüğü önemliydi.
Taşlananın da öyle..
Saatlerce yürüdük elimizde taşlarla
Saatlerce ve günlerce
Üç gün bir gece
Dillerde büyüklük hece hece
Saatlerce yürüdük ateşten izlere
Icimize cemre düşmüş cemreler düşmüş
Bunun için yürüdük
Ateşi su söndürür
Suyu ateş..
Bir gün elimize bir yağmur aldık da yürüdük..
Yağmuru ateşin değil kuyunun başında bulduk.
Bir gece vakti taş azığı topladık
Ille gece ille cephane
Aziksiz yola cikmadik.
Cadirlarda kaldık tavanimiz göktendi.
Suyu temizleyici kılan Allah a hamdettik
Ayagimizin altı temiz kılınmış çöllerdi.
Çöldü, sicakti, kalabalikti, uzaktı
Allah ın kulu çok, kulları elleri açık
Ayaktaydi, yan yatar, oturustaydi.
Kullar yola düşmüş, yol onlara akmisti.
Bir marifet bir şuurdan sonra taş atabilirdik
Bir bilgi bir bilincten sonra savasabilirdik
Bu yol öyle kendine has öyle bizceden uzaktı.
Bu talim
Bu terbiye
Bu tatbikatı ölüm
Işte yüz suresin
Iz suresin diye
Ibrahimin ismailin hacerin
Bütün peygamberlerin
Ve efendimin
Peşinde...
Izleri öyle mübarek izleri öyle apaçıktı.
1 Ekim 2014 Çarşamba
Ben yağmurda doğdum
Ben yağmurda doğdum
Ben yağmurda geldim bu dünyaya...
Ilk gençlik yıllarımdan 35 .ekimime uzanan bir ezgi. Sonbahar hep en sevgili..Eylül hüzün ekimi. Yapraklar ağaçlar ve yağmur..penceremde yağmur damlası, hüzündeki huzur..Nerden beslendiği bulunamayan çocukluktan taşınan bir faslı hazan..
Dua dua dile gelen kalp yükü..30 undan sonra "elhamdulillahi ezhebe annel hazen"dedirten , kalıplaşmış mutluluk avuntularindan, beklemekten, beklememekten, leylaktan ve sonbahar yapraklarindan bile vazgeciren bir hal..
Ama yağmur başka...Rahmet demişiz adına..yağmaz kendi başına, indirilir inzal edilir Hak tan..yağmuru beklemekten vazgecmesin kimse..Rahmetten umut kesmesin." La tey'esu min ravhillah"..Rahmetin kokusundan..Yagmurun kokusundan..Musa gibi varıp medyen suyunun bulunduğu yere "Rabbi inni lima enzelte min hayrin fakir" Katından indirecegin her hayra muhtacim ben desin içimiz ille içini dokecekse..
Dönüp dururken beytinin etrafında Allah ım bize efendimizin kevserinden içir, la nezmeu bagdeha ebeda , bir daha hic susamayalim,diyelim.
Allahım sevgini bana soğuk sudan sevimli eyle diyen sevgilinin kevserinden isterken, Kabe de altinoluktan kalbimize akan buzlu bir su hayal edelim. Edelim ki su hayattır. Ve cealnalmae külli şey in hay..herseyi sudan yaratana içli içli yakararak yağmur bekleyelim.Hic vazgecmeyelim.
Bugün benim doğum günüm.
Bir perşembe günü doğmuşum , diğer persembelerden farklı değil özel değil.
Ama bugün doğum günüm. Perşembe .Zilhicce 8..Ekim 2..yevmul terviye..Terviye günü bütün günlerden farklı işte. Yine yuruyelim kelimelerle, terviye suya kandırmak demekmis.Arafata gideceğiz arefeyle.su için , için için yalvaracak sonra marifetini isteyeceğiz. O nu bilmeyi. Rahmetini..ki
Suyuna kandirsin..
Susuzlugumuzu tek duyan..
Bizden iyi bilen çöllerimizi...
Çöle düşen yollarimizi..
Kuruyan dallarimizi..
Çatlak topraklarimizi..
Rahmetiyle sulasin..
Suyuna kandirsin..
O nun suyu ki, kandikca kandirmaz..
29 Eylül 2014 Pazartesi
Pencereme elin değdi
yalnız bir ağaç
yalnız bir yağmur
yalnız bir pencere önü
yalnız bir sonbahar
yalnız bir bakış
yalnız sarı turuncu yeşil kızıl
yalnız bir toprak kokusu
kalpten kalbe ılık bir akış
hiç birini yalnız bırakmayan bir sarış
yalnızca bir yakarış
hazan ve kurban
aşka adanan
hüzün ve tebessüm
kalp kurtaran
25 Eylül 2014 Perşembe
Zilhicce
Kelimeler adımları düşüncelerimizin..kuran ın kelimeleri ise hem kalbimizin hem kalbimizin düşüncelerinin..Hac yaklaşıp yürürken Arafat a muzdelifeye minaya kendi içimize, Zilhicce gelince,hilal görününce ve bütün hilaller hac için olunca ille(Bakara "sana hilallerden soruyorlar, de ki onlar hac vaktini belirlemek içindir), soruyoruz içimize hac ne?
Biriyle mücadele etmek diyor sözlük, kiminle? Ibrahim den kalma mucadele olsa gerek bu yine Kuran'dan delille, İbrahim onlarla mücadele ettiğinde diyordu Kuran.Mihrab da harp meydanı demek tevafuk mu?islam kiliclarin gölgesinde sözünden bunu anlamislar mı Humanistler. .içimizde bir düşmanla savaşıp durduğumuzu...
Neden dağlara çıkıyor insanlar üzerlerinde iki parça bezle, kalabalik sıcak toplu yaşamanın binbir türlü halleriyle, neden taşların üzerinde yatacak, neden saatlerce yol aşıp 70 taş toplayıp üç tastan direği taslayacak 3-4 gün boyunca..kendine bakmayacak saçını taramayacak koku surmeyecek tırnak kesmeyecek hakkını bile savunmayacak cedel yok diye, niye?modern zaman insanın gittiği yerin tam tersine..tavaf edecek dönüp duracak say edecek bir zemzem bulma umidiyle, modern zaman muslumaninin ismail i ne kurbanı ne şeytani ne zemzemi ne?
Zilhicce 4 bugun.gunlerdir birer cumle yazabiliyorum.Efendimizin zulhuleyfeden kokulanip ihramlanip çıktığı gün bugün. .hayali Mekke ye yaklaşıyor gibi gelse kalplerimize...zu.. zulcenaheyn cift kanatli peygamberim...zu ..sahip, bulunan..zulhicce Zilhicce...hacca sahip olan haccı olan ay..geldi..
Hem en somut..hem en soyut yerindeyiz mekanın ve zamanın..
Hilal göründü..sel olup akmaya başlayacak insanlar birikiyor şimdi harem bentlerinin önünde..cemerat..Savaş meydanı..Arafat marifet, meşar şuur mekanı..
Hac hayattır demiştik. Hayat hac..Her daim haccimiz mübarek ola..Haccı mebrur hepimize nasib ola...
24 Eylül 2014 Çarşamba
Sabah ışığı
Bu siralar sabahları çok zor uyaniyorum.Benim uyanmam da yetmiyor tabi. Çocukların, beyin ,çaydanligin ,peynirin zeytinin de uyanmasi gerekiyor. Beslenme çantaları haşlanan yumurtalar, bulaşan çatal kaşıklar, cantaya konmayan kalemler, kalemtraslar, pantolonun içine konmayan atlet, yakası kalkmış okul gömleğinden pencereden güneşi görmeye fırsat bulamıyorum.
Herkesinkine benzer bir koşturmadan sonra arabaya biniyoruz.bugun elime bardağımı aldım içine demleyemedigim çay suyunu koydum. Kuba mescidinin önünden aldığım kırmızı yapraklardan bir kaç tane attım.Bardak gül kırmızı oldu. Bir yudum aldım. Köprüyü, terk edilmiş kulubeyi , sanayiyi, dik Yokuşu geçip dar yol ağzına geliyoruz. Burası okulun önü, durup inemiyoruz ,köşedeki küçük bakkalin önünden genisce donmemiz gerekiyor. Dönüyoruz. Her sabah .sanki oraya sadece nur dağını selamlamak için getirilmisiz gibi. Sabah ışığını bir dağın kucagindan alır gibi. Her ne haldeysek de selam sana cebeli nur deyince gelen ve tüm iklime yayılan bir huzur gibi..
Bardagindaki ne diyorlar...bir türlü aklıma gelmiyor ismi, arıyorum. Hibiskus. Diğer adı Mekke gülü...
21 Eylül 2014 Pazar
Mekke
Kendimden bahsetmeyi sevmiyorum. Saat on iki.gece.geceleri Mekke daha güzel. Mekke'den bahsetmek istiyorum .Mekke gelip kendiligime dayanıyor ,kendi kendine. Belki sırf bu yüzden Mekke den bahsedemiyorum. Tüm bahislerimin cevabı Mekke de biliyorum. (بحث ) Tüm bahsettiklerimiz aradiklarimiz bulamadiklarimiz buldugumuzu sandiklarimiz...Kendimizde kendimde..
Büyüyüp büyüyüp kalbimize bir çıban gibi batan hallerimizin -otururken ayaktayken ve yan yatarken ille- ufalanmasi toz duman olmasi Bekke de..fetholunmamis bir taş altı kalmayincaya kadar hicretimiz kendimizden (ففروا الي الله )kacisimiz Rabbimiz e..hirada yalnizligimiz ve melek kanadı tesellisi ille sıkarak ve bilmediğini itiraf ile...Sevr de dostlugumuz ve (لا تحزن )hüzün kovan dost kelamı.. yine bulusumuz kendimizi Medine de Medine de...
Mekke...
Ana..ummul kura..adına yeminler edilen belde...sende benim nem varsa..Toprağım Memleketim Mayam...Mucadelem sancım işaretlerim..tazimim faydam ikramim..fazlın fazlın fazlın...
Mekke...
Tozunu gözüme sürme diye çeksem yeridir demekligim..işte zayıf binegi ruhumun,ellerinde..işte ikramı Rabbimizin işte emni emani, işte kartallar güvercinler örümcekler..işte dağ taş...işte ihramini giymiş Kabe...
Iste hac...
Rabbi Rahîmimiz ikramini Esirgeme...
14 Eylül 2014 Pazar
Kırlangıç güzellemesi
Şu yaşadığımız garip dünyanın sayısız hazineleri var. Görünen. Görünmeyen. Kırlangıçlar var mesela. Martılar var. Gökyüzünün süsleri. Göğe bakanlar var. Başını ille semaya çevirenler. Kalbine dönebilenler. Kız kardeşler var mesela. Kızıldeniz ötesine ulaşarak sadece Kırlangıçlardan söz edebilen. Kırlangıçlardan ve yağmurdan. Kırlangıçlardan ve elektrik tellerine dizilislerinden. Kırlangıçlardan ve kalbinden. Iste böyle bir güzelleme hayat.
Bir halı desenine bin hatıra biriktirmek. Martılarla simitini paylaşmak deniz kopukleri kadar hayran olmak. Ellerinde yağmurunu hissetmek Eylül'ün. Başında kirlangiclarini. Cocukluguna dönmek birdenbire saçlarını tutmak kırlangıç sürüleri gibi uzun olsunlar diye. Akşama yakın bir ikindi vakti. Dönerken kuşlar semada başını semaya cevirenlerle huu da..
Ahir zaman evet.kalbimizi yoran binbir isle hemhaliz binbir atesle fitnede..Atese tutulmakta madenlerimiz.
Bütün vakitler ikindi. Bütün mevsimler hazan. Ama hüznün hüsnle bir alakası var..esefin bile..Yusuf un cemaline Efendimizin siretine sinmiş bir güzellik hüzün...
Bütün vakitler ikindi sarısı, bütün hüzünler sonbahar..Allah ın kalbimize sunduğu ne tükenmez hazineleri var...
13 Eylül 2014 Cumartesi
Ruya
İki dudaginin arasında
Adım.
Adım,
Bütün hafleriyle senin
Kelamın.
Kelamın,
Buluttan indirilen
Su.
Su,
Iksiri kalb-i hayatımın
Sesi,
Sesin
Öyle can verir ...
11 Eylül 2014 Perşembe
Sessizlik
Bu ses
Siz
Sizin bu ses
Sizin bu sessizlik
Ağaçta yaprak hışırtısı
Pencerede rüzgar ugultusu
Toprağa karışan yağmur damlası
Icime işleyen nağmeler mushaftan
Canına susayan çöl taneleri Hicaz dan
Dupduru mavi gök yüzü ebem kuşağı
Dağların arasından cagildayan su
Bir bebeğin göz bebeği kalp atışı
Telaşı susturan yürek fısıltısı
Kuş uçuşu,bülbül ötüşü
Sizin bu sessizlik
Sizin bu ses
Siz
Bu ses
9 Eylül 2014 Salı
Konya Medine arası Mekke ...
Şimdi içimden ayrılıp yol olan bir damar
Ilık ılık yatağını yapıyor
Bir gök elvanı sarhoşu dağlar
Yolların önünü gök yüzünden kapıyor
Ve dağlar sırf bu aşkla yok oluyor,
Nice ruhun yüzü suyuna ova oluyor,
Rengi atıp boz oluyor..
Sapsarı kesiliyor aşkından toprak
Yolu Medine oluyor, Konya oluyor...
Şimdi bütün ince damarları sızlıyor yeryüzü ikliminin
Sızlamayan damardan kan akmıyor
Titremeyen yaprağa su yürümüyor
Can...öyle bir abı hayat ki
Ne gelesi ne çıkası acısız değil
Can...işte şerha şerha yarıp içimi
Bir minibüsün arka kenar koltuğuna yerleşiyor..
Göğü deniz yeri gök olan bir yolda tekerlekler dönüyor...
Şimdi on sekiz beyit Yasin e karışıyor
Bu damarların karismamasi mümkün değil
Taze temiz kan yürüyor gövdeme
Gövdemıze gelen kan gözümüze gelen yaştan ayrı değil..
Lokmalarindan nasibimi arıyorum sevgilimin
Bir kaşık çorba bir dilim peynir ekmek çay
Dediysem anla beni lokmanin hepsi yemek değil, içmek değil..
Bu yolun nasibi riza lokmasindan başkası değil...
Bütün damarların sıratı mustekimi hablullahtan başka bir gök ipi değil...
7 Eylül 2014 Pazar
Yaprak dökümü
Diri diri bir yaprak dökümü bu
Şahit olamayanın gömüldüğü
Bedeller bedeller bedeller
Ceza kurbanları
Akika kurbanlarına karışıyor
Kurban Bayramı yaklaşıyor
Kurbanliklar kurbiyetlerini kanitlasin diye
Yapraklar dökülüyor
5 Eylül 2014 Cuma
Sığınma
Canını dişine takıp
Kırk kırık testiyi dolduruyorsun
Çağıl Çağıl
Çağlayan
Suda..
Içinde bir gök bayramı
Katre katre birikmiş
Okyanuslardan akıp
Boguluyorsun
bir yudum
Suda..
Canına uykusuzluğu,
Yanına açlığı kâr
Yorgunluğu yâr
Bir duygu tortusu
Bir cenin uykusu
Bir Rahîm kuytusu
Sonrası biliyorsun işte
Duâ..
Duâ..
Duâ..
ki başka nen var
dünya denen bulanık
Suda...
4 Eylül 2014 Perşembe
Eylül mü gelmiş?
Eylül gelmiş
Bana hiç söylemeden
Sanki onca hatiramizi unutmuş
Hiç bişey yaşanmamış gibi,
Küs gibi gelmiş
Ne kokusunu yollamis ne rengini haberci
Takvimlerden duydum
Eylül gelmiş
Eylül bak,sana anlatacak bi istanbulum var ellerimde,
Vapurda esen rüzgar
Köpük köpük deniz
Guzellemesi martilarin
Yağmurlu yollarım var..
Kendimi gök gurultusune birakmisligim..
Sen benim unuttuğum yol azığımsın,
Bir iki diye sayamadigim..
Mekanla iklim de değişiyor beni anla..
Sen benim sağalmayan hüznüm
Ergin sokaktaki sararan yapraklarimsin..
Eylül gelmiş
Öyle mevsimsiz
Öyle zamanlı zamansız
Öyle sessiz
Öyle habersiz..
Yanar ateşler dağlarda nar tanem
Ve senin sevgin gönlümde..
13 Ağustos 2014 Çarşamba
Sen çağırırsan...
Sen çağırırsan gelirim ...
Belki kanatları kalkar denizin dibinden canımın..
Batar içime içime çam iğneleri
Kozalak nemi gibi bir koku yayar yaz sıcağında bozkirlar
Yersiz yenir yenmez meyveler verir süs ağaçları
Bir ağaç altında otururken ben bütün kesifligimle
Ruhum bir kuş olur da uçar
Sen çağırırsan gelirim...
Izniyle tüm kuşları tutan Rabbin...
12 Ağustos 2014 Salı
Tatil
Ademoglu olarak hayatımıza tatil isimli bir işkence alanı açtığımız için çok endişeli olmalıyız.
Tatil bilindiği üzere ataletten geliyor. Boş kalmaktan, işten güçten Azade olmaktan, tembel olmaktan..
Bizim açtığımız tatil alanına empoze edilense şu:
Kızgın kumlardan serin sulara.._guneslen-yüz
hersey dahil..._ye iç keyfine bak
Dans müzik yaz aşkları vs...simart kendini bunu hakettin
Hiç bişey düşünme boşver uyu...
Alternatif -islami!!!-tatillerin bu saydigimizdan farkı olmalıydı degil mi..fark şu:kadın ve erkekleri ayiralim ki yukarıdaki bi dizi ,asla islami bir dayanağı, gerekçesi , faydası olmayan tatil fikrine müslümanlar da erissin...
Olay budur arkadaşlar..Bu içerde ,tv de görüp kanal degistirdigimiz kiyafetle gördüğümüz bronz tenli sari sacli, dışarda mesture hatun namazını hangi haleti ruhiyeyle kılar tatil boyu, veya tatil bitiminde içinde kalan tortu nedir...
Hiç biseyimiz eksik kalmasın diye açılan diskoda bir bardakiyle aynı şarkıda cosarsak! ! biz farkımız nedir...
Termal kürü bile böylesine bir tatile çevirmeye çalışmanın amacı kompleks değilse daha tehlikelisi değil midir..
Tebdil i mekan da ferahlık vardır. Silai rahimde bereket vardir..Yol gitmek, yeşil ve mavi , çeşitli nimetleri tefekkür insanı dinlendirir, birinden yorulunca başka birşey yapmaktır muminin dinlenmesi..gonle şifa dostlarla buluşma, muhasebe karar, cana safa sohbetlerle manevi bir depolama amacidir yıllık fasilanin amacı...Tıpkı cuma gününün Müslümanın işe gitmeme günü olmasi gibi...muminin kulluk gibi bitmez tükenmez tatil kabul etmez bir yorungesi istikameti vardır, olmalıdır. .
Diğer türlüsü vallahi mümine yorgunluk mümine derttir ezadir...
Vesselâm
...
4 Ağustos 2014 Pazartesi
Yolluk yoksunluk
Nereye sürsek gönlümüzü cocuklugumuza çıkıyor yolumuz. Annemiz Babamız cocuklugumuzun direkleri. Kimi kırık dökük kimi masum çocuk anılar..Sıla vasil eden geçmişe..kirdigin kabuğun parcalarini yapistirip kabul etmek...Bu benim kabugum Özüm köküm deyip zurriyetine dua etmek, istafasina senden sonra gelecek neslinin...
Şimdi...hem olduğun hem öldüğün an...
Çocukluk...acisina ve tadına asla ulasamayacagin vakti hayatın..
Yaşlılık...cocukluktan gençliğe erginlige onaramadigin farkedemedigin kiriklardan sızan kokular...
Evlilik..bir de onun çocukluğunu yuklenmek omzuna. Onun muhtemel yaşlılıgini kendininkine ilaveten. Düğümleri çözmek , sökülmüş bir ipten yeniden birseyler örmeye çalışmak..çocuklarının çocukluğuna iyi izler bırakmak istemek..
Elmalı pasta ve cilek receli kokusu
Pazar günleri merdaneli makine sesi
Yaprakları zikreden çiçekler
Kazan sincan otobüsleri
Hasta annane bakim sıraları
Çamurdan mutfak takımı
Taştan bebek
Dağdan gelen çiçek kokusu
Uzun sayılar
Kızlar kayasi yürüyüşü
Kesik kesik zamanlar...
Onunki ise bambaşka , el işi, yedi kat yabanci..
Malatya'da...
Keban yolunda..her yolda çocukluğunu arayan 40 yaşında birinin yanında bir iç yanginiyla bogusuyorum. Binbir türlü endişe bir kaç damla kanım. Insanım..dışarıdan bakınca gayet normalim, içeriden kendime bile gurbet..
31 Temmuz 2014 Perşembe
Bayramdan
Yeni elbiseler ve eşyalar ve tatlılar/
Günlük telaslar hastalıklar ve bitmeyen sıcaklar/
Yenilenen mutfak,kırılan fincanlar/
Sünnet düğünü yarım başörtüsü ve takılar/
dan başka birşey bayram...başka birşey olmalı..
Hiç ramazan gecirmemis gibi olmasi ruhun ne acı..
Halbuki Şevval tutup kaldıran kaldirac demekti, 6 gün orucu bundan...
Bir his bekliyor Şevval ramazan a özlem duyan..
Iftari bekleyen oruçlu gibi bayramla mutmain olmayan ruhuna gerçek bulusma bayramı hayalleri kurduran..
Şimdi ben nerdeyim..
Neden dağınık dertlerdeyim...
Burası turkiyeyse sen nerdesin..
Yoksan neden turkiyedeyim..
Mekkemin ramazanini çok özledim...
28 Temmuz 2014 Pazartesi
عيد الفطر
Kalemi kır
Dilini ısır
Kapısına sarıl
Yeniden yaratır
O Fatır
27 Temmuz 2014 Pazar
Ramazan 29 Samed
Ramazan
Ey bagra basılan kızgın taş
Ey iç serinleten sağanak
Ey şehri kur'an
Bu yıl da ayriliyorsun
Canımızın mahfazasindan
Siyam kiyam
Acz ve kuran
Her çabanın sonunda
Çaresiz
Kabule muhtaç
Tazarruyla dönüyor kalbimiz
Tek bir sureyle sana
Ihlas..
Teksin
Samedsin
Hiçbirine ihtiyacın yok
Bizimse çok sana..
Ihtiyacina aşık kul
Boyun büker yalvarir sana...
24 Temmuz 2014 Perşembe
Ramazan 25 hilal
İnceliyor ay dalı içimizi
Eksile eksile tamamlanmaktir
belki hayat
Kitabın mesturla tanimlanmaktir
Ey kelimatı kitab
Sen de aşık olunasisin
Zarfın da mazrufun da..
Inceliyor her harfin dilimizi
Zaman dahi geçe geçe çoğalıyor
Anın içinde kaybedilince zaman ancak kazaniliyor ..
Bir gecede 7 gece musahade ettiren
Bir gecede 80 senenin hayalini kurduruyor.
Kadir i ihya, kadirin beni ihyasiyla olacak ancak bildim.
Medine'den..ordaki 24 saatten..
Kadirin beni ihyasini kalbim duyacak sirrim onu yalanlamayacak gözüm onun kadrin bilmekten sasmayacak.
Ramazan bitiyor. Ömür bitiyor. Ömür içre ömür yasayana ne mutlu..hayat versin..bi hurmeti yasin ve fetih...ve sekine...
19 Temmuz 2014 Cumartesi
Ramazan 20 lokman
Güzel aşık cevrimizi çekemezsin demedim mi..
Bu bir riza lokmasidir yiyemezsin demedim mi..
Geceden mesneviye yaslamış olduğum ağır bir başım vardı bugün. Kabul ettim ne dediyse, git burdan gucsuzsun bile dedi. Suçumu sucsuzlugumu...evladima yaptiracagini bu kalp imarini mujdesini verdi.
Bana haremde rum Lokman ve secdeyi bağrıma basmak kaldı.
18 Temmuz 2014 Cuma
Ramazan 19 karınca-örümcek-kuş
0...و أن اتلو القرآن...
Bütün dünyam bu tilavetten❤ oluşsa, bütün yalancı golgelerden çeksem başımı...
Iste zemzem sırası, ezan okundu okunacak. Kenarda bekledigimi gören ihramli delikanli dolduruyor su kabımı..
Ona ecri Mûsâ diyorum. Iste yariliyor dünden bulutlar, kimi yüzler aydinlaniyor kimi karariyor beynel havf verreca..işte bir karınca vadisi önlemini alıyor suleymana İlm veriliyor " her sey" den önce..mektuba vurulan mührü dudagima kalbime istiyorum:
Bismillahirrahmanirrahim..
Iste Belkıs işte tahtı , köşkun avlusuna giriyor pacalarini sivayarak, say alanında yürüyorum mermerlerin altında balıklar mi var...
Iste Mûsâ..sandığa koyulusu, annesinin kalbi bomboş oluşu şu sinemde tasidigim, adım adım takip ettiğim, işte delikanlı işte yumruğu işte pismanligi işte affı işte yedi beyza...
Nil yanımdan akıyor bazen şerbet bazen kan...işte bir örümcek emek emek oruyor yuvasını bir uflemeyle yok olacak en zayıf korunagi...işte birakilmayisim denenmeden..işte merhameti ummeti vasata Rabbin..
Iste çabam gayretim ve işte ataletim iki elinin arasında zilletim..
Iste açım, susuzum katindan gelecek her hayrin fakiriyim. Iste yanımda ehlim, bir dağ basindayim bir kor hissetmeye içimde nasıl muhtacim...
Iste Firavun işte kuleler...
Iste nefs işte heva işte bahaneler...
Iste Yûsuf işte zindani kendimin işte tevili hadiselerin..işte kuyular kinimiz benim ve kardeslerimin. Iste rüya işte bedeli aşk işte Burhan. Yanibasimda her muztar anımda duası Yakub as in..
أني أشكي و بثي حزني الي الله
Ve iki kuş uçuyor her ikindi sonrası ille,konuyorlar Kabe'nin köşelerine, kalbimin dört köşesi var mı? Mantikuttayri bilen bu kalp ne mahzun ellerimde...
Senden sana siginirim...Dua bu ya..
Ayetlerini göstereceksin ve biz taniyacagiz değil mi?
Lütfen keremen tanıt bize kendini, kavlini, hikmetini, sesini.. cahili olduğum seni...marifetini... magfiretinle...
Tilavet edebilseydim benim olurdu Kudüs benim olurdu Mekke , Medine..ya da ben onların olurdum...
❤ TİLAVET: Takip etmek, arkasına düşmektir. Râgıb'ın açıklamasına göre özellikle Allah Teâlâ'nın indirilmiş kitaplarını ya okumak veya içindeki emir ve yasağı, teşvik ve sakındırmayı dikkatle takip etmektir. Demek ki tilavet okumaktanbir yönden daha özeldir. Burada ise Cebrail aracılığı ile okumak ve indirmekten mecazdır.
17 Temmuz 2014 Perşembe
Ramazan 18 yüksek
Kaç katı vardır bilmediğim bu beytin 3 .katindayim.
Furkan okunacak bugün ,şuara okunacak..
Tüm duygularımı şiire benzeyen benzemeyen kelime obeklerimi tuttum buraya getirdim. Yordum..Yorumlar da yorulur.Şuaranin önüne koydum cozemedigim beliklerini arap saçı duygularımın..Furkan lazım çözmek için ayırmak farketmek için...Çok yukardan bakmak lazım meselenin tümünü görmek içinde kaybolmamak için...
Yoruldum... Mekîl den bahsediyor Furkan öğle uykusu ve dinlenmesi demekmis, kaylule de ordan galiba...büyük hesap geçince herkes yerleştiği yerde dinlenecekmis bir müddet...ya Rab..aman ya Rab..
Sure en yüksekten seslendiginde anlamamisim adım adım bizi yerlerden toplayıp burçlara çıkardığını. O Rahman ın kulları ki dediklerinin burç burç yükseldiğini, gurfelerde konakladigini...Beyaz bulutlardan inen melekler. .müthiş görsel şölenle..
Madden 3. Kat bile çok yuksekken gurultuden kirden kalabaliktan, gurfe! manen 7 .Gök demekmis. Üstü dua...
Ve Mekke ...recasinda bile havf olan şehir. .
''Emel, sürekli bir arzu ve istektir. Onun için bir şeye bakış, devamlı olup uzayınca "teemmül etti" uzunca düşündü denilir. Bir de emel, mümkünde ve muhalde (imkansızda) olur, reca ise mümküne mahsustur denilmiştir" Mısbâh'ta da der ki; emel, ümidsizliğin zıddıdır. Çoğunlukla, meydana gelişi uzak olan şeylerde kullanılır. Tam ise meydana gelişi yakın olan şeyde kullanılır. Recâ, emel ile tam arasındadır. Çünkü recâ (ümit) eden emelinin meydana gelmemesinden korkar, bu sebepten tama mânâsında kullanılır. Recâ nefi halinde kullanıldığında bazan korku mânâsını da ifade eder ki, buna "lügat-ı tihâmiyye" (Mekke lügatı) denilmiştir. Buna göre "korkmazlar" bilinen mânâsıyla arzu etmezler, gerçek lügata göre ise ümit etmezler, demek oluyor ki, burada en uygun olan da budur.''
16 Temmuz 2014 Çarşamba
Ramazan 17 kesik
Bir yerim kesik de kanıyor gibi... Umre hayat..umre yara sarmak..Allah ın ipine sarılmak selamat..özgürlük kardeşlik ve barış için islam...
Ali Imran dan.. (Elmalılı tefsiri)
Şemmas b. Kays isminde bir yaşlı yahudi varmış. Küfrü ve müslümanlara karşı hiddeti, kini ve çekememezliği pek şiddetliymiş. Bir gün Evs ve Hazrec kabilelerinden birtakım ashab-ı kiram bir mecliste oturmuş konuşurlarken bu yahudi yanlarından geçmiş, cahiliyye zamanında aralarında şiddetli düşmanlık ve hasımlık bulunan bu kimselerin İslâm'dan sonra aralarındaki bu ülfeti, toplanmayı, düzelmeyi ve sevgiyi görünce: "Allah'a yemin ederim ki bunlar böyle toplandıkça, bizim buralarda rahatımız kalmaz." demiş ve yanındaki bir yahudi delikanlısına: "Haydi şunların yanlarına otur, yevm-i bûâsı (buas gününü) ve daha öncekilerini hatırlarına getir ve o zaman söyledikleri şiirlerden bazı parçalar da okuyuver." diye tenbih etmişti. "Büas günü" ise İslâm'dan önce yüzyirmi sene kadar birbirleriyle düşmanlık ve hasımlık üzere yaşamış olan Evs ve Hazrec kabilelerinin savaş yaptıkları ve Evs'in Hazrec'e galip geldiği son bir gün idi. Delikanlı dediğini yapmış ve derken bir münakaşa kapısı açılmış, iki taraf öğünmeye başlamışlar, nihayet bir çekişme, ağız kavgası olmuş, Evs'ten Evs b. Kayzî, Hazrec'den Hübar b. Sahr sıçramışlar, birbirlerine söz atmışlar, birisi diğerine: "İsterseniz bugün yine öyle bir gün yaparız" demiş. İki taraf öfkeyle gelmiş: "Haydi yaptık, silâh silâh, haydi zahireye, harre meydanına!" demişler, sözün kısası Evs kabilesi birbirleriyle, Hazrec de birbirleriyle birleşmişler, o sırada durum Peygamberimize ulaşmış, O
da yüce huzurlarında bulunan Muhacir ashab-ı kiramla birlikte onların yanlarına gelmiş: "Ey müslümanlar topluluğu!.. Allah Allah! Ben aranızda bulunurken de cahiliye davası mı yapıyorsunuz? Cenab-ı Allah sizi İslâm'a hidayet ettikten ve küfürden kurtarıp kerem (cömertlik) ve yardımıyla cahiliyyenin kökünü kestikten ve aranızı bulduktan sonra, yine eski küfre mi dönüyorsunuz?" diye nasihat edince, hepsi düştükleri tehlikenin bir şeytan tuzağı olduğunu anlayarak derhal ellerindeki silahlarını bırakmışlar, gözlerinden yaşlar dökerek birbirlerine sarılmışlar, kucaklaşmışlar ve Resulullah'a itaat ederek beraberce gitmişlerdi. Cenab-ı Allah bu şekilde Şemmas'ın fitne ateşini söndürmüş, bu sebeple hem Ehl-i Kitab'a bir öğüt, hem de müminleri onlardan herhangi birine uymaktan yasaklama maksadıyla hükmü âmm (genel) olan şu âyetleri indirmiştir:
Meâl-i Şerifi
98- De ki: "Ey kitap ehli! Allah yaptıklarınızı görüp dururken niçin Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorsunuz?"
99- De ki: "Ey kitap ehli! Gerçeği görüp bildiğiniz hâlde niçin Allah'ın yolunu eğri göstermeye yeltenerek müminleri Allah'ın yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir".
100- Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba uyarsanız, imanınızdan sonra sizi döndürüp kâfir yaparlar.
101- Size Allah'ın âyetleri okunup dururken ve Allah'ın elçisi de aranızda iken nasıl inkâra saparsınız? Kim Allah'a sımsıkı bağlanırsa, kesinlikle doğru yola iletilmiştir.
15 Temmuz 2014 Salı
Ramazan 14 inkisar
Be(de)n nedir ki diyor şehri mübarek:
Kazinca altından hazine bulacağın mabed..
Kuşunu (u)yutmuş kafes..
Semasiz mahpes..
Yolculukta binek..
Hacca giden deve..
Mabede gir
Putları yık
Duvarları kır
Hazineyi bul
Sonra duayla yeni bir mabed yap..
Kafesin kapısını aç
Kuşu (u)yandır
Semaya bak
Mahpese haber sal
Af çıktı..
Yolda devene bakacagin kadar bak ona diyor ibn acibe. Suyunu yemeğini ver dinlendir, seni yoluna o götürecek...
Körler ve fil hikayesi ..Bizler ve Ramazan için yeniden yazılıyor her yıl. Yürüdüğümüz ve dokunduğumuz kadar anlıyoruz. Fakirlerin halinden anlamak için diyenler kuyruğunu tutuyorlar ancak filin.halbuki az yeme içme az uyku bol kulluk /ibadet- ibadet kulluk demek cunku-gibi görünüyor formül.iste burada başlıyor farklilasmaya anlam. Herkesin kullugu başka bi seviyede anladığı miktar da öyle. Benim el yordamiyla tarif etmeye çalıştığım parça var başka bir kul bütünü müşahede ediyor. Kimi hayran..Kimi divane..Kimi yetinmiyor daha diyor. Ramazanda esen yelden cömert olmak diyor biri..Cebraille Mukabele...
Hazine bulmak için mabed yıkmaya çalışanların kalpleri kırık.Kırık çünkü kırık olmalı bi tarafı muminin.Cunku kul Rabbine ancak yokluguyla varır. Çünkü kulun aç kalmasına ihtiyacı yoktur Rab olanın..yürüdükce yokluğu artar. Kırıklığı da..Çünkü kırık olmayan gemiyi gasp edecek kaç korsan vardır (kehf)
Her halukarda turnusol kagididir inkisar kulun. Havfda mıdır recada mıdır kabzda mıdır bastda mıdır farketmez..kalbine bi baksın inkisar ı var mıdır....
انا عند من كثيرة القلوب
Ene inde min kesiratul kulub...
Ben Kırık kalplerdeyim...diyor hazinenin sahibi....
Şimdi buraya kelimeler koyalım
Fıtratallah
Fıtrat
Fitre
Iftar
Futur
Imsak
Misk
Misak
Sahur
Seher
Sihir
Ramazan 16 yerleşik
Şu dünyada bir yolcu gibi ol
dese serin ellerin iki omzumdan tutarak
Kokunu içime çekerken her şey yerli yerleşik
Uzaklastiginda önüne düşüp agladigim eşik
Elimi tut ki
Erken doğmuş gibi bir his geç göçebelik
Civarında olduğun sereful mekan bil Mekin beyti Atik..
Evini boyamislar.
Önüne sofra kurmuş uzun uzak yollardan gelen vadi yorgunu atlılar adsizlar
Biliyorum komşusu olduğun şu evin yanından fışkıran su kadar görünmez ikramı var.
Ama iki buçuk yıl sütü bırakıp ihtiyacını gidermesi bir bebeğin,yükü ağır insanın, kendi, dağların da üzerinde bir hakkı var.
Bugün oturdum da baktım kara gözlerine uzunca
"Az"larin arasına girmek istedim.
Davud hanedanligina girmek hayal mi, dağlar ve kuşlara dedim, rüzgara dedim, beni de bakisiniza ekleyin..
Ve şakımaya başlayınca sesi en güzel sözün,
Evimi dedi,dönenler ve ayakta duranlar için temizle...
Dağlar kuşlar ve biz beraberdik de farkında bile değildik.
Yaşarken anlasilmiyor ki mahiyeti maiyyetin.
Kitap gibi durulunce gökler
Ey Bekke...
Ey kitabımı ilk okuyan şehir,
Ey küçük büyük her kelimeyi inceleyen murebbi
Ey kiyametten önceki kıyameti muminin
Ey hesaptan önceki hesap
Ey tazimi yüce şerefi büyük
Ey dağları dik yokuslari sarp belde
Ey insan üzerindeki Hakk ı yaratanin
Ey çöl ve deniz
Ey Nebi yi bağrında büyüten korunak
Ey magaralarina melek degmis sığınak
Ey cikarilmadan cikilmayacak anne kucağı Mekke..
Senin iklimin sureyi Hac iklimidir. Beni de bu iklime katman,yollar vadiler aşırman, kalpteki takvayi sinaman rahmettir rahmettir keramettir. Mücadele dir iklimin...Nidadir...Enbiya kervanidir..
Teslim olana kim bilir nasıldır,Verdiğin emniyetin tadı,kul olana nasildir şehadetin kalbe karışması...
Bugünün ganimeti Enbiya ve Hac..
Yerlesiklik,
Suyunun suyuna karışması havanın nefesine toprağın toprağına geleneğin damagina, dilin diline...kıldığın cenazenin tanıdık olmasi, içtiğin kahvenin helli,surmenin göze bakış olarak çekilmesi süs değil, buhurun içine od diye çekilmesi koku diye değil..ve gülümsemek küçüklüğüne, komikligine halinin, halkalar içinde bir zerre...ateş olsa curmu kadar yer yakan, ufleyince canı kalmayan kıvılcım..
"Biz her canlıyı su ile canlı kıldık"
Zemzeme çok muhtaciz...Tüm say'ımız tüm kosturmamiz bundan...
13 Temmuz 2014 Pazar
Ramazan 15 zıt
Dün yine kaybettim kendimi Kabe'nin içinde. /kalbimin icinde/
Oluyor bazen böyle..
Zaten yön kavramim zayıf..Kıbleyi zor bulurum kiblenin dibinde.
Her zaman açık olan bir kapıyı bulamadım. Kapı duvar olmuş.gercekten.
Ben inanırım böyle şeylere.
Namazı say alanında kıldım.
Oluyor böyle şeyler biz kosturup dururken giriyor ve çıkıyor vakti namazın , nerdeysen orda kılman gerekiyor.
Say alanı soğuktu. Önce güzel. Sonra biraz esinti. Sonra bildiğin içime işledi soğuk. Kıyam uzundu, sureler uzun yolculuk..efendimizin gece yürüyüşü İsra, Mescidi Aksa, Musa'nın Hızır la yürüyüşü Kehf, sabredemezsin dedi üşümüşüm. Dışarı çıkınca fırında yolculuk, taa cenneti ma'la ya kadar..incelikli Türk milleti ma'la ya Mualla diyor Hatice annemiz orda diye, yukarı mahalle bahcesi demek oysa cenneti ma'la...yürüdüm...Filistin sokaklarında Tevrat okuyan yahudileri de düşünerek..Bangladeşli kardeşlerden bişeyler aldım. Üşümem geçmedi.
2 ,5 saatlik soğuğa maruz kalmanın bedeli olarak 5 saattir sıcağa maruz bıraktım kendimi. Damla damla çıkıyor soğuk, saflasa saflasa , süzüle süzüle...Şimdi ey kendini 1.kattayken 2.katta zanneden ve yolunu bulamayan sen, buna,
Bedel de, her şey ziddiyla kaimdir de, ziddiyla temizlenir de, daire felsefesi de , ne dersen de...her yaşadığın zorluğu buna mukayese edebilirsin..zamanında maruz kaldığın zıddı na...
Inkisar ı yazmıştım halbuki dünün kelimesi, yok göndermiyor. Benim taslakta bekleyen yazılarımı genel de bunlar oluşturuyor benim gönderdiğim ama bloggerin gondermek istemedikleri)) Vardır bi hikmeti diyorum. Bunca terlemenin...
11 Temmuz 2014 Cuma
Ramazan 13 kına
................................
-Tevbenin acısı sevaptan tatlıdır demişler.
+Demişler mi?
-Demişler de tam olarak böyle değil, delil bile getirebilirim)) Eger siz günah işlemeyen bir kavim olsaydınız Allah sizin yerinize günah işleyip tevbe eden bir kavim yaratirdi.
+Neden?
-Öyle de ondan..Çünkü tevbe uzun bir yolda seyahat edenin halidir. Sevap ise serin mescidde ikamet edenin hesabı..
+Yine başladın.
-Napayım
+Kimse okumasın diye yapıyorsun bunları! !
-Yok kimse görmesin diye
+Neyi?
-Ellerimi...
+Neden?
-Kınadığını kına gibi sürüyor ellerine kaderi yaratan...Her kınadıginda /hiç farketmeden/ öykünüyorsun bir öyküye belki de..
+Evett..anlaşıldı eziyet günleri...
-Yok yok korkma..seni böyle kabul ettim ben duzelecegiz böyle böyle merak etme. Seni yani beni temize çıkarmaya calismayacagim. Yeter ki biraz sessiz ol..
+Şeyy çok kötü olmuş ama...
-Ne?
+Ellerin... kına..çıkarabilir misin? Ya da bi bahane açıklama filan uydurabilir misin?
-Susar mısın...abdest alayım..
+vghxdtyukkbhxxeetuiplkb vvxxetujbv vvxxetujbv vvxxetujbv njjufxerijnx xxdjkkifea xxhkooiyrehknv
Susmaz...
-İnsanı en çok yoran kendidir demişler.
+Demişler mi?
10 Temmuz 2014 Perşembe
Ramazan 11-cenne
Bir bez parçası hayal edin
Yok öyle pacavra değil
Dörtgen kesilmiş, çift taraflı dikilmiş
Kosegenlerinden birer dikişi daha var
Her renk olabilir ama sarı degil
Benimki mavi
Yok öyle parlak değil
Soluk bir petrol mavisi
Annem öyle dikerdi el bezlerini
Mikrofiber değil tabi, havlu degil
Bir penye etekten mi bluzden mi artmış kumaşı kim bilir..
Dikiş dikilen evlerin halıları iğne, dolapları artık kumaş dolu olur..
Çikolata kutularinda düğme..
İşte öyle bir bez,ama ille bez, kumaş değil
Agartici bir sey yagiyor üstüne ama doğal, yapay değil..
Ya da her gece yüz agartan bir yağmur,
Sırıl sıklam ıslanıyor ıslanıyor da,
Her selamda sıkılıp yeniden ipe seriliyor gibi..
Rüzgar tüm yakiciligiyla esiyor esiyor da
Islakligindan eser kalmıyor gibi..
Üzerinde mandal izleri, iki üç kelime
Sanki yere serilecekken tam
Biri ,dur bitmedi diye yıkayıp yıkayıp asiyor gibi..
Teravih böyle...Ramazanın ruhunu bedene bile işliyor gibi...
Ha cenne mi?
Görünmemek kaybolmak
Annemin diktigi el bezinin instagramda fon olarak kullanılamaması gibi...
4 Temmuz 2014 Cuma
Ramazan 6 yalınız
Yalın kat bir gömlek gibi üzerimizde ağırlığı hayatın, sen dokununca ya Hayy...
Yalın ayak yürür gibiyiz ipek kumsalların üzerinde sen tutunca ya Kayyum..
Okuyunca okuyunca başka pencerelere bakınca ve bakınca başka pencerelerden kendimize, nasıl küçücüğüz, sen Ekber..
Teslim ol sesin ne güzeldir senin...
Ve biz Yalın kat yapayalniz da olsak hep seninleyiz..
Müslüman yalnız olmaz
Yalnız olsa muslim olmaz
Ve huve meakum eyne ma kuntum...
O sizinledir, nerde olursanız olun...
Ve huve akrebu min hablil verid...
O size şah damarinizdan daha yakındır...
Rabbi la tekilni ila nefsi tarfetu ayn...
Rabbim beni bir göz açıp kapama bile olsa kendi kendime bırakma...
1 Temmuz 2014 Salı
Ramazan 3 Buharlaşma
Aşka aşık olmak nicedir
Nicedir terki dahi terk
Menzili olmayan durak
Sonu olmayan yol kul olmak
Anlamak ki O Samed dir
Sen topal karınca
Ateş olsan yakacagin
Curmun bile değildir
...
Her şey yok olduğunda
Kalacak tek vechin
Zamana mekana değen tek nisanesi
Sözüdür
Okunan
Tilavet olunan
Kuran Sesidir..
...
Belki biz kendisine alistirdigi kuslariz, dört dagbasina bırakılmış parcalarimiz, ölüyüz, cagirinca dirilecegiz..cagirinca uçup gideceğiz..Kuşlar gibi özgür olunca Kalbimiz...
30 Haziran 2014 Pazartesi
Ramazan 2 tesbih taneleri
İbadetin özü ölmektedir diyebilir miyiz?
Her ibadet bizde ölüme kapı aralamiyor mu? Herbiri farklı renk bir kapı..
Oruç açlık ve susuzlukla ölüme degdirmiyor elimizi..
Hac büsbütün kefen giydirip elimizi etegimizi çekmiyor mu hayattan,hatta güzel kokudan ..
Zekat yaşamak için toplayıp duran insanın hesaplayip taksimat yapması, disiyle tirnagiyla kazandığını vererek azalması benzemiyor mu hiç bir şey goturemedigimiz ölüme degmeye. .
Namaz huzura çıkmak, konuşmak arzu hal değil mi..Divanina gitmek ölüm değil mi..
Şehadet başlı başına perdelerin kalkması baş ve son , Şehitlik makamı değil mi...
Evet ibadet abdiyet kulluktur ve bizatihi yaşamaktadır ama ölüme guzellemedir. Sevdiğini sevildigini iddia edene acık davettir Bakara dan bir ayet "o zaman ölümü temenni edin"
Mutu kable en temutu...
Ölmeden önce ölünüz tam da buraya denk gelmektedir.
Ölmeden önce ölmek karalar bağlamak toprağın altında gibi gulmez soluk bir yüz ile yaşamak değil, bilakis tebessümle tevekkulle yolda yürüdüğünü bilmektir belki..
Aklımda teveffa, vefat etmek toplanıp gitmek anlamıyla..vefa ile baglantisiyla..
Tüm ibadetler kulun Rabbe vefasidir diyebilir miyiz?
Hepsi Rabbin elestu bi rabbikum , ben sizin Rabbiniz değil miyim sorusuna cevabı değil mi?
Bize verdigi nimetlerin cinsinden şükrü değil mi?
Her günü değil her ani ayrı bir deva canım Ramazanın ikinci günü parcalarimi hissettirdi. Paramparçalarimi..
Yavrular oruç tuttular. Yıllardır duymadigim sorular sordular. Gazetelerde her ramazan , ramazan sayfası adı altında yazılan mevzulardan, tırnak yiyince oruç bozulur mu , abdest alırken ağzımda kalan suyu yuttum bozuldu ,kaç saat kaldı, cok açım..çok açım. Kızım solmus bir çiçek gibiydi. Bir küçük termosa çorbalarını küçük kaplara
Çikolatalı ekmeklerini koyarak yola koyulmaya ikna ettik..
Yavrusunun karnını doyuramamak , oyalamak ne zor..Dünyadaki tüm anneler toplandı başıma, acikmasi mumkun degildi bir annenin çocuklarının yanında..
Biz sizi muhakkak açlık korku ve eksilmeyle deneriz ayeti yetişti teravihte sabredenlere mujdeyle...acziyet...
Her an başka bir roldeyiz, koyduğu yerde, anne, çocuk, hanım, öğretmen, gelin, öğrenci, arkadaş, kardeş, abla... Her birinin gereği başka hepsi bir tesbihin tanesi gibi, imamesi kulluk olan, ipi O nu hatırlamak..içimizde başka tesbihler. Başka başka parcalarimiz. ..
Toplanıp gideceğiz , gidiyoruz..her bir parcamiz O nda birleşerek..imameden ayrılmasın, ipi kopmasin, kalp hizasinda vefaliyken yerde pul boncuk olmasın. .
Ömrümüz kul olmaya vefa etsin...vefat etsin canımız ancak Muslim olarak...
29 Haziran 2014 Pazar
Ramazan 1 ..zerre
Kendi içinde yolculuk..
Bu ramazan böyle..
Içindeki akıntıya bırakmış kendini, disardan bakinca biraz vazgeçmiş bile sanilabilecek bir kabullenme kucuklugunu, küllügünü..Belki calkalanan recebdir Şabandır yorgunluktur, belki m.ulusoydur, k.sayardir sebebi, belki bir ruyadir yikadikca badanasi dökülen duvarları evimin, eski, ama çokça Mevlana dir...Mevlana mdir...
"Mağlup ol" demiştir..
Rabbi inni maglubun fentesir..
Maglubiyet merhamete cagridir..merhametine siginmisimdir. Haremine girerken çıkarken dururken dün ilk rahatlama, ilk ruhunu yayisi özü rüzgarı-ilk teravih-bir zerre gibi kalakalmisimdir..
Kulu çok..
Azameti çok. .
Ihtiyaci yok..
Zerre ise muhtaç , zayıf, ne yapsa da tek geçerli akcesi "yok"...
İçimde iki kelime "istafa-teveffa" secilmek süzülmek ve vefat etmek toplanıp gitmek..
Ramazan Böyle bir mevsim..sonunda iyd el fitr ..fitrata erme bayramı, fıtrat üzere doğar, kaç mecraya akariz, cabamizla ve yonelisimizle ve merhametiyle ve ipiyle secile suzule bizi biz yapan şeylere ulaşırız. Ve tüm topladiklarimizi bir sekliyle vermekle vefamizi tamamlariz, her şeyin kemali ve zevali, aşkın başarının gücün yeteneğin hevesin, ve bitince süre , toplanıp herseyimizle Rabbe variriz. .ömür vefa ederse den kasıt bu galiba...
Ramazan süzülme ve Vefa ayı...
Gelişme ve ölme..
Ölme ve gelişme...
Ölme hayat bulma..
Hayat güzeldir evet muhakkak ölüm daha güzeldir.
Ya hayy ya kayyum....
Dünden ayetler:
"Sakın ola başka türlü can vermeyin ancak müslümanlar olarak can verin"
"Rabbi ibrahim e teslim ol dedi.O da teslim oldum âlemlerin Rabbine dedi."
Eslemtu..
24 Haziran 2014 Salı
Eşik
Hayat dümdüz yürüdüğümüz bir yol değil.Dag bayir vadiler dolaniyor yollarimiz, dilimizdeki ezgiler tutuyor kalbin ritmini, makamını ve biz bazen az gidip uz gidip dere tepe düz gidip bir de bakıyoruz ki bir arpa boyu yol gitmisiz. Bir bakıyoruz dönüp dönüp kendi etrafimizda aynı yere gelmisiz. Daha kötüsünu zikretmeden geçelim. Tali yollar çıkmaz yokuslar. Rab yürüyüşleri boşa cikarmayandir. Mutlaka bir yere koyar Kulunun adımlarını. O değil mi bir adıma 10 adım gelen , yürümeye karşılık koşarak gelen Rahmet...
Yolda olduğumuzu her hissettigimizde _topal karınca-misali yola dair bir çok işaretle karşılaşıyoruz. Bize düşen okumak ...okumak yolu...işaretini...oku emri bunun için...ve farkettiyor ki yolun sahibi bu yol cuzlere, parçalara ayrılmış. Zorlandığımiz bir eşik var..yani benim var..orda sebatla durunca vazgecmeyip yürüyünce açılacak bir yol.
Kilo verirken bir yerde durmak gibi...60 in altına yeniden inmek için ne kadar uğraştığımi hatırladım bugün 8 yıl önce...
Ezber yaparken bir yerde takilmak gibi...Leyl süresini bir türlü verememek gibi aradan daha uzun sureleri ezber etmeme rağmen, daginikligimin ispatı, düzensiz gecelerin, sırrını cozemeyisim belki kadın ve erkeğin, belki herbirimizin farklı farklı olmasını amelinin, belki güzeli tasdik edemeyisimin..
Velhasıl. ..Ramazan mübarek ramazan kerim. .Ramazan, bir eşik atlar mi kulu bu yolda diye sunulan imkan...Kul olma yolunda , okuma kursu, yeme içme, uyku,azik hazirlama temel ihtiyaç duygu takva eğitimi...
Sonunda vaad edilen varış:fe inni karib....yakınlık....
Bu arada eskiler eşikte beklemeyi iyi saymazlar, mazallah...
Herkese O na giden yol kolay gele.....
21 Haziran 2014 Cumartesi
Göğercin
Bir güvercine öykündügüm dogrudur.
Bambaşka bir hayata benimkinden.
Bu bakış bilirim kusurludur .
Kanatlarim kurtulsun isterim
Ellerimden, ellerimden
Tutsun gök rüzgar bulutlar
Göçebe bir yuva
Yarı yerleşik
Büsbütün yabancı
Bir o kadar sen bir bakış
Zulcenaheyn,mesnevi,elisneyn
Yarı yer yarı gök bir varış
Her pervaz,kubbe,ağaç
Icin içine değer gibi bir sarış
Korku ve umut, her lokmada
Kabe kavseyn değil bir karış
Makamı naz değil , illa niyaz
Sesi içli, hafî bir yakarış
Gitmek değil bu gelmek
Aşağıdan yukarı bir akış
Mevsimi bahar güz yaz
Yalnız, kalabalık, yakan bir kış..
Tutan Rahman,güven bu
Bu nasıl bir veriş bir alış
Bir güvercine öykündügüm dogrudur.
Bu bakış bilirim, bir yerinden kusurludur.
16 Haziran 2014 Pazartesi
Maide
Hayatin önümüze kurulmuş bir sofra olduğunu fisildadi bugün süre i Maide.. Misafiriz, sefere dahil olan yani. Icimize düşen kelimelerin peşine düşmeliyiz.Sofra diyeli 3 gun oldu mu içim, bir kapı açılıyor önünde beklemek lazım, ayrılmadan.Kapinin tokmagini tutmak lazım ısrarla okuyarak, Kuran'dan, sofra içimizdeki kelimelerden kuruluyor an be an..Kelime, ali imrandaki kelime, tüm anlamlariyla. Sofra taa Bakara da yemek ve adımla başlayan helal ve haramla..
elyevmu ekmeltu lekum dinikum..sofra hazır gibi geldi bugün bana, önünüzde bir hayat , tamirle sürecek yedikce payiniza düşeni buyuyeyeceksiniz , kucuklugunuzu anlayarak..elinizi ayağınızı yıkayın tüm hayatı abdestli yaşamayı salık veren büyükler gibi her anı temiz yaşamaktan, her lokmayi temiz yemekten bahsediyor gibi..hırsızlık yapanın elini kesin, sofrada lokma calma edepsizliginin ağır önlemi..Gökten istenen sofra , önündeki sofrayi gormeyerek mucizeler istemek, aşk için..acı..
Halbuki aşk gönülle kurulan sinilerde değil midir, çayın ya da corbanin yanına bir katik daha değil midir..
Fotoğraflar için hazırlanan özenli sofralar aşk için mi begeni için midir..incecik bi çizgi hayatla aramızda, ya içindeyiz ya dışında..bir sofra örtüsü ihtiyarimiz var , dokmeden sacmadan yemek için, siz bunu isterseniz kanevice işleyin ister putukareli bir fon seçin, üzerinde payiniza düşeni besmeleyle hamdle yiyeceksiniz. Riza lokması denen lokma bu..sofrada yanınıza kim dustuyse onunla beraber..
Hayat razi oldukça razi edecek bir sofra...Hayy dan ...
Evet muracea yapalım..
Bakaranin sonunda elimizde kalması istenen bahçe, Ali imranda ürün vermesi istenen bahçe maidede sofraya gelecek Allah u alem..
fikrun ve hissun kebir ve fiğlun ve amelun sagir fi hayati..
Havvil hali ila ahsenil hali ya Hayyu ya Rabbi
14 Haziran 2014 Cumartesi
Elde var hayat
Hayat
Kırkında başlar
Inandim
Bir an önce ölmek gerek
En azından
Ölmeden
Kırkından önce
Kırkikindi yağmurları gibi
Yağmalı üzerine
Aşk
Nan ve su ve tuz
Hamuruna yağan hüzün gibi
Kelimeler gibi
Mau milhu ve hubz
Mayan gibi
muhabbet
Damarinda
Ilık ılık
Akmali şehadet
Hayat
Oyun oyalanma yun
Bir kac damla kan
Kandım
Binbir türlü endişe
Bir an önce inmek gerek
En azından
Son duraktan
Tek başına
Yuruyebilmelisin kendin gibi
Bir kaç durak önceden
Önünde sevgilin
Yere düşmeyen gölge
Ruhunda
Serin serin
Esmeli letafet
Hayat
Yar ve har ve nar
Yan ve tat
Tattım
Tatmadım
Kırkına beş kala
Bir an önce pismek gerek
En azından
Yanmadan
Elinde kıpkırmızı bir nar
Iman artık bir har
Göğsünde
Sıcak sıcak
Yanmalı ateşi Canan
Ya Hayy
Binbir tane adı var
Her zerresinde
Hayatın
Merhamet denilen
Bir dokunuşu var
Ki hayat
Ancak seninle
Ya kayyum
Seninle yaşanır
Her gün
Bunalmadan bun satmadan
Narı gulistan eden
Biri bin eden
Mennan. ..